Selam bedava, tebessüm bedava…
Baktım gençler var, ellerinde de pankartlar,
İzzet Baysal Caddesine dağılmışlar.
“Bunlar Bizimkiler mi, sizinkiler mi? Derken
Aklıma o an geliverdi, Sayın Tayyip Erdoğan'ın dediği;
“Tencere tava, hep aynı hava!
‘Eyvah!' dedim,” bunun ardında da gelir,
Biber gazı ve toma!”
Yanaşıp pankartları okuyunca gördüm ki bunlar hepimizinkiler; yani İzzet Baysal Vakfı...
Sonra dedim ki kendi kendime;
“Ey güzel Allah'ım, Bolumuzu Baysal 'sız koma!”
Yani yanılmışız.
Bu gençler, İzzet Baysal Vakfı adına
Kardeşliği tesis eden, sevgi ve saygıyı artıran, bizi birbirimize bağlayan ana unsur olan SELAM'ın, önemine dikkat çekmek ve insan olmanın gereğini yerine getirme adına yeni bir projeye imza atıyorlarmış.
Pankartlara baktım, teker teker okudum.
Bu projeye imza atan İzzet Baysal Vakfına, Başkanı Ahmet Baysal Amcamıza,
Sonra, bu projeye destek olan ve Devlet adına Bolu ile ilgili hiçbir projeden geri kalmayan Sayın Valimiz Ahmet Zahteroğulları'na bir teşekkür etmek için de bu yazıyı dokudum.
“Bak postacı geliyor, selam veriyor, herkes ona bakıyor…”
Ve devam edip gidiyordu.
Postacı araçtı; asıl olan ise selamdı…
Selamın devamından
Rahmetlik Manço'nun, selamı kesen arkadaşına; “Uzun kulaklarını son bir kez salla,
Tüm eski dostlarımdan bir haber yolla,” diyen ince mesajlı mektubu çıkardı.
Ama artık ne o postacılar kaldı, ne de şarkısı…
Bizim selamlar, gelişmenin beraberinde getirdiği değişimler ile iyiden iyiye azaldı.
Yozlaşma bizden selamı aldı. Geriye de bizlere sevgisiz, anlamsız, ruhsuz, duygusuz, bakışmalar baki kaldı.
“Elhamdülillah Müslümanız.” deriz, ama ne yazık ki gereklerini yerine getirmeyiz.
Hâlbuki medeniyet adına, ne güzel örnek bize dinimiz,
“Siz bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selamı aynen iade edin.” diyor Nisa Süresin de Rabbimiz…
Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz;
Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?
Aranızda selâmı yayınız.” diyor, hadisin de peygamberimiz.
Neymiş efendim!
İman ve insan, insan ile iman; peki araya ne koyacağız?
Selamünaleyküm'ü, Merhaba'yı, Günaydın'ı, Hello'yu, Bonjur'u,Kalimera'yı…
Sonra Yunus Emre'nin
Gelin tanış olalım,
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz. Dizelerini yaşayacağız, tanışacağız, kucaklaşacağız hal hatır edeceğiz.
Dertlerimizle dertlenip, neşelerimizle neşeleneceğiz.
Sakın ha!
“Selam veririz, borçlu çıkarız.” diye düşünmeyeceğiz,
Şair Fuzuli'nin; “Selam verdik rüşvet değildir diye almadılar.” durumuna düşmeyeceğiz
Birbirimizi Allah rızası için seveceğiz, bir şey beklemeyeceğiz,
Bazen aynaya bakıp selam vereceğiz, vereceğiz ki; gördüğümüz kişinin de nefsini hoş edeceğiz.
İzzet Baysal Vakfının projesindeki yazılardan biri neydi;
“Bana selam ver!”
Veririm vallaha! Nasıl olsa bedava…
Selamünaleyküm; Sayın Valim Ahmet Zahteroğulları,
Selamünaleyküm; Sayın Milletvekillerim Ali Ercoşkun, Fehmi Küpçü, Tanju Özcan
Selamünaleyküm; Sayın Belediye Başkanım Alaaddin Yılmaz,
Selamünaleyküm; Sayın İzzet Baysal Vakfı ve Ahmet Amca,
Selamünaleyküm; Bolu,
Hava bedava, selam bedava, tebessüm bedava,
O zaman sana da Selamünaleyküm ey dünya!
“Selam vermek sünnet, almak farz”
Neymiş?
Selam vermek sünnet…