La bu ne diyo?

Yabancı dil gibi…

Hani karşındaki adam şakır şakır konuşur da sen “la bu ne diyo?” dersin,

Çaresiz kalıp sağdan soldan yardım istersin ya aynen öyle…

Ben de aciz kalanlardandım…

Çünkü gördüğüm ve özne Bolu olması gereken resimleri anında tanımlayamadım,

Geri çekildim baktım olmadı, gözlerimi hafifçe kapatıp aralığından baktım yine olmadı,

Sağdan baktım olmadı soldan baktım yine olmadı,

İnanmazsınız ama çömeldim baktım yine olmadı!

Pek çok dünya ressamının alın teri akıtarak, emek vererek yaptıkları o görsel kompozisyonların pek çoğundan bir anlam çıkaramadım.

Ben sadece bakıyordum ama sanatçının sunduğu o görsel şöleni anlayamıyordum.

Şaka ile karışık sordum;

“Ben sanattan anlamıyor muyum, ben boş bakan mıyım?”

Dediler ki;

“ Bir sanat eserinin kolay anlaşılır olmak gibi bir vazifesi yoktur. Anlaşılmaktan öte etkilemesi, insanlarda farklı hisler, yeni tecrübeler, yeni kavramlar uyandırmasıdır.” dediler.

Ve beni etkilediler…

Etkiledilerde…Şeytan mı dürttü ne, kendi kendime;

“Muharrem Hoca ya sen modern resmin gerisindesin, yada etrafındakiler senden ilerdeler.

Bak! Başparmağını çenesinin altına, işaret parmağını elmacık kemiğinin üzerine koymuş bir tavır sergileyen arkadaşların şakır şakır resimleri okuyorlar.” dedim.

“Sen trene bakar gibi bakıyorsun.”Dedim.

Biraz sesli mi söyledim ne, yanımda bulunan Hüseyin Bey:

“Ezik durma hoca! Biz de senin baktığın gibi bakıyoruz, aramızdaki tek fark, sen bir şey görmediğini söylüyorsun, biz ise anlıyormuş gibi yapıyoruz o kadar.”

Rahatladım...

Ama yine de o yapılan resimlere tekrar baktım, baktım baktım.

Bolu da dört gün kalan Dünya ressamlarının yapmış oldukları eserlerin çoğunda yine Bolu'yu aradım.

Abant'ı Gölcük'ü, Yedigöller'i ve pek çok güzelliği; Bulgaristan, Hollanda, Makedonya, Karadağ, Mısır, Rusya, Lübnan, Bosna Hersek gözüyle görmek istedim, bulamadım.

Hele hele bir resim vardı…

Ben ‘horoz' dedim, o an yanımda bulunan Fikret Başar Başkanım ise

‘Tavuk…'

Fikret Başkan'ım Bolu ile Tavuk arasındaki bağlantıyı kurmuştu.

Hiç kimsenin görmediğini gören, hayata bir başka bakan ve okuyan Sayın Mustafa Cop'a sordum;

“Ben anlamam boyadan badanadan, yeni geldim aşağı çarşıdan.” dedi ve gitti

İlgililere sordum; horozmuş…

“Bolu ile horozun ne alakası var?'” dedim.

“Bolu deniliyorsa, akla tavuk geliyorsa, tavuğu da horoz gerek.” dediler.

Arkamdan fısıltı şeklinde bir ses duydum:

-Vatandaşı niye zorluyorsun birader! Madem TAVUK-HOROZ- BOLU üçlemesi yapacaktın keşke horozun yerine Alaaddin Bey'in resmini yapaydın, daha iyi anlardık.”

Döndüm baktım…

Aaaaa!İsmini yazmam.

Anlardan oluşan bir çözüm, görsel bir kompozisyon, teknik bir ustalık sunumu olan bu görsel şölene yukarıda da ifade ettiğim gibi alt yapısız olarak ama çok değişik şekillerde baktım,

Sadece baktım…

Resimse tamam! Sanatsa tamam!

Ama dünya ressamlarının gelip de Bolu'yu resmetmemelerini anlamam!

Emek sarf edilerek hazırlanan ve bu emeğin bir karşılığının da olabileceğini sandığım bu güzel proje,

“Dostlar alışverişte görsün” den öteye gidememiş.

Yukarıda da ifade ettim, bu yazı; resimden anlamayan sade bir vatandaşın bakış açısıdır.

Yani altında bir şey aranmamalıdır, ukalalık olarak algılanmamalıdır.

Ben resimlerde Bolu'yu aradım, pek çoğunda göremedim.

Ama

Bizi bu sergiye davet eden Dernekler İl Müdürü Sayın Refik Özçimen'in sayesinde;

Çömelmeye gerek duymadan, değişik açılar aramadan, yani zorlanmadan pek çok dostu gördüm.

Ha bir de

23-29. 11.2014 tarihleri arasında açık (!) olacak olan ‘Dünya Ressamları Bolu da' resim sergisinde, göremediklerimi bir defa daha görmek için tekrar gittiğimde,

Adı sergi olup da Cumartesi ve Pazar günü kapalı olan sergiyi de anında gördüm.

Dediğimiz gibi resimden pek anlamam ama çiçeği, camii, Mevlevi'yi Anadolu gözü ile gören göz,

Modern resimler içerisinde Bolu'yu göremiyorsa;

Görmek için tekrar gittiğinde, sergiyi kapalı buluyorsa,

Hatta resmi yapan sanatçılarda değil,

Bu çözümlemeyi yapamayan, mayasında estetik öğreti bulunmayan ben de,

Yani ucubelik resimlerde değil, galiba bizim gözde…