MİLLİ MÜCADELE'DE DİYARBAKIRLI KÜRTLER.

Diyarbakır'da, müstemleke yanlıları ve padişaha bağlı olanlar mütarekenin ilk aylarında harekete geçtiler. Milliyetçi, vatanseverlere karşı çeşitli oyun ve entrikalarla mücadele başlattılar. Diyarbakırlı vatanseverlere karşı mücadele, onların İttihatçı oldukları karalamaları ile başladı. Bu arada Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti mensupları da İttihat ve Terakkicilere karşı harekete geçmişlerdi. Böylece padişahçılar, mandacılar ve Hürriyet ve İtilafçılar tek amaçta birleştiler; Milliyetçilik ve vatanseverlik düşmanlığı… Bu üçlüye bir de İngiltere ve Fransa ajanları da eklenince kuşatma tamamlanmış oluyordu. Bu kuşatmacılar önce İttihat ve Terakkiciler, sonra da bütün milliyetçilere karşı mücadelede her yola başvuruyorlar, her aracı kullanıyorlardı. Hürriyet ve İtilafçıların, İttihatçılardan öç alma amaçları, birtakım geçmiş olayları bile kullanmalarına bir engel oluşturmadı.

Bunlar milliyetçi vatanperver bazı aydınları, çeşitli bahanelerle ve bilhassa Ermeni Tehcirinden suçlu göstererek, tutuklanmaları için her şeyi yapıyorlardı.

İngilizlerin, mandacıların, padişahçıların ve Hürriyet ve İtilafçıların her yolu, her aracı kullanarak yaptıkları baskı sonunda bu iddiaları araştırmak için Tetkik Heyetleri” kuruldu. Ermeni Tehciri sırasında yapıldığı iddia olunan yolsuzlukları yerinde incelemek üzere 1918 yılı Haziran ayında sayısı 10'u bulan tahkik heyetleri oluşturuldu. Bu heyetlerden 8. Tahkik Hey'eti Diyarbakır'a gönderildi. Bu heyetin Diyarbakır'da yaptığı sözde incelemede milliyetçi vatanseverleri itham edici tavırlar takınması tuzun da koktuğunu” gösteriyordu. Artık durum Diyarbakırlı milliyetçilerin, vatanseverlerin de harekete geçme zamanının geldiğini gösteriyordu. Vatanseverler, olanlara daha fazla tahammül edemediler. Memleketi İtilafçıların fesat ve şerrinden, Ermenilerin taşkınlıklarından korumak için, o güne kadar siyasetle hiç ilgilenmemiş, siyasi hayata hiç atılmamış Diyarbakırlı milliyetçi gençler, silahlı ve gizli bir İmdat Komitesi” kurdular.

Mondros Mütarekesinin ardından da Musul'la başlayan işgal Irak, Suriye, Doğu Akdeniz'e doğru yayılarak Güney Doğu Anadolu kapılarına dayandı. Mütareke gereği Diyarbakır'ın da içinde bulunduğu Vilayeti Sitte” denilen altı ilin Ermenilere verileceği ortaya çıktı. Doğu ve Güney Doğu Anadolu'nun hemen hemen her ilinde Mondros Mütarekesi ve başlayan işgallere karşı oluşan tepkiler dalga dalga yayılmaya başladı. Aralık 1918 de çoğunluğunu Diyarbakırlı milliyetçi vatansever aydınların oluşturduğu bir Vilayet-ı Şarkıyye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti” kuruldu. Cemiyetin başkanı, Bitlis eski valisi Harputlu Mahmut Nedim beydi. Bu cemiyetin yönetiminde yer alan Süleyman Nafiz, eski milletvekillerinden İsmail Hakkı, Fevzi (Pirinçcioğlu), Zülfü (Tigrel), Cavit (Ekin) Diyarbakırlı idiler.

İNGİLİZLER VE AYRILIKÇI KÜRTLER

Mütareke olur olmaz İngilizler bir yandan Filistin ve Suriye'ye girdiler, bir yandan da Mezopotamya'yı işgal etmeye başladılar. Böylece Güneydoğu Anadolu'nun kapısına dayanan İngilizler, bölgeyi işgal etmek ve yönetimini kendi ellerine almayı amaçlıyorlardı. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için her yola başvurmak, her şeyi yapmak, her imkânı kullanmaktan çekinmediler.

İngiltere üzerinde güneş batmayan büyük sömürge imparatorluğu... Asya'dan Afrika'ya, Avustralya'dan kıta Amerika'sına kadar insanlığın kanını emen bir sülük adeta… Onun için de bütün emperyalistler gibi İngiltere ve ABD çıkarları için dünyanın her tarafına gider, her şeyi yapar, herkesi çıkarları için kullanırlar. Emperyalistler için akan kanların, verilen canların, sönen ocakların hiç mi hiç önemi yoktur. İngiltere de ABD de hava gibidir. Görülmez ama varlığı ile her yerde hissedilir.

İngiltere için de ABD için de, hatta diğer emperyalistler için de Kürt'müş, Ermeni'ymiş, Arap'mış hiç fark etmez. Onlar için sadece çıkarları vardır ve önemli olan da budur. Bununiçin de çıkan isyan ve ihtilallerin, iç savaşların, anarşi ve terörün, sabotaj ve suikastların, ölen, sakat kalan insanların, geride kalan yetimlerin, öksüzlerin, dulların asla hiç önemi yoktur.

Orta Doğu da emperyalistler için son derece önemli bir çıkar bölgesidir. Orta Doğu'nun zenginlikleri, özellikle de petrolü önemlidir sadece. Bir bardak petrolün bedeli bir bardak kan olsa da… Orta Doğu'yu sömürmek için önündeki en büyük engel de Türklerdir. Osmanlı İmparatorluğudur. Şimdi de Türkiye'dir. Onun için de Türk ve Türkiye engelinden kurtulmak, o engeli aşmak, bertaraf etmek için her şeyi yapar, yapmıştır, yapacaktır da.

… Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni hiç mi hiç ilgilendirmez. Kürt sorununa verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır. Diğer taraftan Wilson (İngiliz ajanı) beni korkutuyor, ajanları da devamlı hatalar yapıyorlar. Noel'e gelince fanatiğin biri. Ermenistan'ın ve Kürdistan'ın sınırlarının kesin olmadığı konusunda hem fikiriz.” 32

Böyle der İngiliz Müsteşar Hohler, Dışişleri Bakanlığına gönderdiği 27 Ağustos 1919 tarihli yazısında.

“Osmanlı'nın I. Dünya Savaşından yenik çıkması ve topraklarının yağmalanmaya başlamasıyla ayrılıkçı Kürtler de harekete geçtiler. Kendisini Kürt temsilcisi gösteren Molla Sait, Mustafa Paşa, Emir Bedirhanzade, Emin Ali ve bazı kişiler, Amiral Galthorpe'a 2 Ocak 1919'da Kürt taleplerini içeren bir muhtıra verirler. Bu muhtırada Sivas, Ankara, Konya, Halep, Adana illerindeki nüfusun bir kısmının; Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Musul'daki nüfusun ise büyük çoğunluğunun Kürt olduğu belirtilerek, Kürtlere coğrafi olarak sınırları belirlenmiş bir ülke verilmesi; Arap ve Ermenilere yapılan muamelelerden Kürtlerin de yararlanması ve İngiliz mandası altında Kürt devletine özerklik verilmesi istenilir.” 33