Tarih15 Nisan 1979.

Türkiye'nin ve Türk dünyasının umudu olan Başbuğ Alparslan Türkeş Yozgat' da idi.

Yurdun dört bir yanından Ülkücüler Yozgat'a akın etmişlerdi.

Ortalık inliyordu;

‘Başbuğ Türkeş, Başbuğ Türkeş!'

***

O zaman ki Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı olan İbrahim Arslan anlatıyor;

‘‘Sabahın alaca karanlığında yola çıkmış ve miting alanında yerimizi almış idik.

Başbuğ tam otobüsün üstüne çıkmak üzereydi.Yozgat Belediye Başkanı Ruhi Bey yanıma geldi

Ve

‘Seni Başbuğ çağırıyor' dedi, beraber otobüse gittik. Başbuğ'umuz ‘hoş geldiniz oğlum' dedi ve bana baktı baktı dilini döndürdü bir şey söyleyecekti ama söyleyemedi. ‘Tamam oğlum yerine dönebilirsin' Niye çağırmış niye bir şey dememişti? Buna bir mana verememiştim…''

***

Başbuğ otobüsün üzerine çıktı.

Ortalık inledi; ‘Başbuğ Türkeş, Başbuğ Türkeş!'

Başbuğ sağ elini havaya kaldırdı

Ve

Sessizlik…

Türk Dünyasının Başbuğ'u konuşmaya başladı.

Bozkurtlarım, evlatlarım!

Sesi hüzünlü idi; dedi ki;

‘Şehit cenazesi kaldırmaktan siyaset yapmaya fırsat bulamıyoruz'

Kalabalık kendini tutamadı

Haykırdı;

‘Kanımız aksa da zafer İslam'ın'

***

Rahmi Aktaş…

Ülkü Ocağı Başkanlığını 3 ay önce İbrahim Arslan'a devretmişti.

Ama

MHP'nin Yozgat Mitingi için bir başkan kadar çalışıyordu.

‘Ağabey' dedi, Ruhi Aktaş'a; 'Yozgat mitingi için her şey hazır, ülkücü kardeşlerimiz için otobüsler tamam, gidiş dönüşe yetecek kadar ekmek, zeytin de var.'

Bu mitinge katılamamıştı.

Çünkü

Ağabey'i Ruhi Aktaş'ın Pazar, yani miting günü nikâhı vardı.

Onun da nikâhı varmış

Bilemezdi ki…

***

Eğitim Enstitüsünde beklemeli öğrenciydi, aynı zamanda da Belediye önünde taksicilik yapıyordu.

Daha 23 yaşındaydı.

Yapılıydı…

Öyle kuru gürültüye pabuç bırakacak, bir kişinin iki kişinin filan yıkabileceği bir tip değildi.

14 Nisan'da arabasına iki veya üç kişi aldı o gün…

Gün ise akşama dönmek üzereydi, Nisan yağmuru ise hafif hafif çiseliyordu.

Doğancı Köyden sağa; Karaköy'e doğru döndü, sağ tarafta mezarlık vardı.

Ve

Tam orada, kalleşçe sıkılan üç el silah sesi duyuldu.

***

Baba Vahit Aktaş ve ailesi telaşlı idi.

Çünkü

Eve 20.00, 21.00 saatleri arasında evine gelmekte olan Rahmi gelmemişti.

Ülkücüler ya Akpınar Mahallesindeki Adnan'ın kahvesinde ya da Erciyes Kıraathanesinde toplanırlardı.

Aradılar, bulamadılar; iyice telaşlandılar.

23.30, 24.00 arası babası Vahit Aktaş'ın kapısı çalındı.

Gelen Jandarma idi…

***

Beraberce gittiler…

Doğancı Köy Sağlık Ocağında bir sedyenin üzerine yatırılmış olan evlatlarını gördüler.

Üç kurşun yarası vardı; iki enseden, bir şakaktan…

Ama

Rahmi, sanki şair İdris Nebi Karakuşun

‘Ne ölümden korktular, ne şerden;
Geçtiler yardan, geçtiler serden…
Gülerek gitti, onlar giderken;
Bir nesil geldi, geçti bir nesil.'
Dediği gibi gülüyordu.

Mekânın cennet olsun Rahmi Başkanım.

14.04.2020

Muharrem Demirel