BİLMEDİĞİMİZ BAHÇELER
Hemen hemen hepimizin şu hayatta ektiği bir şeyler vardır mutlaka. ‘Öyle ki ekecek yerim yok! Tohumu nereden bulayım?' diyen yalan söyler. Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü bizler hayatımızın büyük bir bölümünü maddiyat olarak algılayıp, gördüğümüzden; maneviyatımızın pekte bir önemi kalmıyor doğrusu. Bu sebeple elimizdeki tohumların, ekilecek bağların, bahçelerin farkında değiliz.
Gönül denilen bahçelere kimi zaman; nefret, kötülük, haset ve çirkinlik tohumlarını ekiyor, kimi zamanda bu bahçelerde sevgi, aşk, muhabbet ve samimiyet güllerini yeşertiyoruz. Gördüğünüz gibi ne kadar da çok tohumumuz; ekecek, dikecek yerimiz varmış. Her insan aslında bir nevi çiftçi imiş de haberimiz yokmuş. Gelelim kimin neyi ektiğine.
Doğu Türkistan, Arakan, Mısır, Filistin, Suriye ve Irak'ta… Nelerin ekildiğine.
Ne yazık ki İslam'ın bu güzel bahçelerine zulüm dikenleri ekiliyor ve kan ile sulanıp, gözyaşı ile besleniyor. Hal böyle iken güller boynu bükük, bülbüller ise naçar kalıyor. Keşke bilinmiş olsa; Zulüm ile abad olmanın bedbahtlığı, istenmeyecek kadar kötü bir durumdur.
Hepimizin iyi bildiği bir şey var.
“Ne ekersen, onu biçersin.”
Dikenin kime ne faydası olmuş ki. Oysaki Dünya Milletleri olarak sevgiyi eksek, aşkı ve muhabbeti yeşertsek ve bu şekilde huzuru tahsis etsek olmaz mı? İnsanlık olarak hepimizin yüzü gülse çok mu bir şey istemiş olurum? Unutmayalım ki bu dünyayı gül bahçesine çevirmekte, dikenlerle dolu çorak bir araziye dönüştürmekte bizim elimizde.
O halde Peygamber Efendimizin yaptığı gibi, güllerin efendisinin yaptığı gibi, gelin dünyamızı GÜLİSTAN edelim…