Babam…
Değerli dostlar 2014 yılı benim için “kayıplar yılı” oldu; Allah daha fazlasından hepimizi uzak etsin. Geçen hafta yazımda annem ve onu kaybetmem üzerine bir şeyler karalamıştım anımsayacaksınız. Annemin vefatından 2,5 ay sonra da babamı kaybettim. Bu hafta da babam hakkında birkaç söz etmek istiyorum.
Çok ironik ama annemle paylaştığımız kırk yıllık hayatın aksine babamla maalesef hiçbir olguyu paylaşma olanağı bulamadık aynı kırk yıl içinde. Şiddetli boyuttaki anlaşmazlıkları neticesinde, ben daha küçücük bir bebekken yollarını ayırmıştı annemle babam. Velayetim annemdeydi ama mahkeme belli günlerde babamla da görüşmem konusunu hükme bağlamıştı. İcra memurunun beni tutanakla annemden alıp babama götürmesi ve gün sonunda yine tutanakla anneme geri teslim etmesi hayal meyal hatırladığım bir anı sadece. Sonrasında ise bugün bile anlamakta zorluk çektiğim bir biçimde aynı şehirde yabancı haline dönüştük babamla. Belli bir yaşa değin babanın adı ne?” ya da baban ne iş yapıyor?” gibi çok basit sorulara muhatap olmak bile bana küfrediliyor hissi verdi. Sonraki yıllarda herkes kendi yolunu çizdi. Annem hayata yalnız devam etmeyi tercih ederken babam bir evlilik daha yaptı ve iki çocuğu daha oldu bu evlilikten. Ben ise bu durumu babam tarafından dışlanmanın son halkası olarak algıladım hep. Ta ki annemden sonra babamın da vefat etmesine dek.
Yakın zamanda kardeşlerimle de tanışma şansı yakaladım. Kaybettiğimiz yıllara inat çok yakın bir ilişki kurduk onlarla. Kırk yıl tek tabanca yaşadıktan sonra yeni tanıdığın insanların can-ı gönülden “abicim” demesi o kadar ilginç ve hoş ki anlatamam. Bu süreçte babamın haberlerini alıyordum hep kardeşlerimden. Ancak ister kırgınlık deyin ister kızgınlık ya da kuru inat, babamla ilişki kurmayı hep reddettim. Beni yıllar yılı arayıp sormadığına inandığım adamdı o. Oysa cenazesinin ardından durumun bu yönde olmadığını anladım. Kronik kalp rahatsızlığı başka sıkıntıları da tetikledi ve Haziran ayının 11'inde Üniversite Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı. Yoğun bakıma girmeden önce, acil servisteki süreçte yanına gitmek istedim ama doktorlar o aşamada bunu uygun bulmadılar. Zaten by-pass'lı olan kalbinin buna dayanmayacağını söylediler. Ve maalesef yoğun bakımdan çıkamadı. Üç ay gibi bir süre içinde hem annemi hem de babamı kaybetmiştim. Normal şartlarda ayakta kalmam bile çok zordu. Ama Allah yardım etti ve annemin cenazesinden gelen tecrübemi de kullanarak, kardeşlerimin bu süreci atlatması için elimden geleni yapmaya çalıştım. Dedim ya babamla hiçbir olguyu paylaşma şansımız olmamıştı ama onu kabre yerleştirmek bana nasip oldu. Asıl ilginç süreç cenazesinden sonra başladı.
Babamla olduğu gibi baba tarafından hiç kimse ile tanışıklığımız maalesef yoktu. Babamın cenazesi, aileyi bir araya getirdiğinde karşılaştığım durum aynen şuydu: Uzun yıllar yurt dışında çalışıp kesin dönüş yapmış bir gurbetçi”ye duyulan özlem ve hasretle ailemin beni bağrına basması... Bunda elbette babamın payı var. Cenazesinde tanıştığım istisnasız her insanın anlatacak güzel bir şeyleri vardı babama dair. Güzel insanmış. Keşke demenin mantığı ve manası yok ama keşke her şey daha farklı olsaydı ve babamla da sağlıklı günlerinde hayatı paylaşabilseydik. Ve kırgınlığımı, kızgınlığımı ve kuru inadımı bir tarafa atıp “baba ben geldim” deyip sarılabilseydim ona. Maalesef artık bu mümkün değil.
Tüm bu ölümler, cenazeler arasında teşekkür etmek istediğim gizli bir kahraman var ki o da sevgili eşim, baş tacım Aysun. Birbiri ardına gelen cenazelerde en büyük desteğim o oldu. Her daim beni teselli etti. Felaket derecede yorulduğu halde bir an bile suratını astığını, bir saniyeliğine de olsa “öf” dediğine şahit olmadım. Dimdik ayakta kaldığı gibi benim de yıkılmama engel olan temel direğimdi O. Bana Allah'ın verdiği en güzel armağan…
Son sözüm de boşanmış ya da boşanmak üzere olan çiftlere: Bir arada yaşamak size zulüm gibi gelse de, boşanmaktan başka bir hal çaresi olmasa da çocuklarınızı ne anasız ne de babasız bırakmayın. Onlar sizin ortak paydanız. Hem ana şefkatine hem de baba sevgisine ihtiyaçları var. Sakın ola çocuklarınızı da birbirinize karşı herhangi bir şekilde kullanmayın. Ayrılmanızın travması zaten yetiyor da artıyor bile; daha derin üzüntüler yaşatmayın onlara. Onların ana babasını seçme hakkı yoktu ama siz doğru olanı seçip çocuklarınızı sevgiyle büyütün.
Sevgi ve saygılarımla değerli dostlar…