Hatırlıyor musunuz Karaçayır Mahallesinde kurulan Bolu Panayırını…
Mayha da derlerdi.
Ağustos ayının 20'inde başlar, Eylül ayının 5 ine kadar sürerdi.
Zaman hangi zaman?
Atlıkarıncaları Akpınarlı Mahalleli Talat'ın elle çevirdiği, halkacıların tezgâhlarında ise Kulüp, Sipahi, Hisar, Bafra, Yenice, sigaralarının olduğu zamanlar.
İşte ilk defa o zaman görmüştüm yalancı aynaları, ya da diğer adı ile kahkaha aynalarını…
Arkadaşlarımızla gider, o aynaların karşısına geçer gülerdik çocuksu duygularla, hem de kasıklarımız ağrıyıncaya kadar…
Birbirimizin o görüntülerine bakıp eğlenirdik,
Kısacık boylarımız upuzun olurdu, diğerine geçerdik.
Bir bakardık ki kafalarımız kocaman,
Bir diğerinde zayıf, ötekinde ise oldukça şişman…
*********
En son Ankara da bir alışveriş merkezinde gördüm kahkaha aynalarını.
Daha moderndiler,
Çeşitleri de artmış,
Çocukluğumuzda 4-5 ayna vardı, şimdi 8-10 olmuş, iç bükeyi var, dış bükeyi var, yan bükeyi var,
Var da var.
İnsanı yine kılıktan kılığa sokuyorlar, büyültüyorlar, küçültüyorlar, şişmanlatıyorlar, zayıflatıyorlar, yüzümüzün bir yanını başka öbür yanını başka gösteriyorlar, koca kafalıları küçücük, küçük kafalıları ise kocaman yapıyorlar.
*********
Çocukluğumuzda güldüren aynalar çadırından ayrıldığımızda, dışarıda düşündürmeyen aynalar karşılardı bizi gerçek hayatta.
Ne ise oydu insanlar!
Samimiydiler, içtendiler, göründükleri gibiydiler.
Yani
Devse dev, cüce ise cüce,
Deli ise deli, veli ise veli!
Vezir ise vezir, rezilse rezil!
Zengini zengindi ama adam gibi adamdı, nazikti kibardı,
Fakirinin ise dişlerinin arasında, gurur abidesi olan kürdan eksik olmazdı.
*********
Ya şimdi?
Güldüren aynalardan ayrıldığımızda yine düşündüren aynalara geçiyorsunuz bir bakıyorsunuz ki;
Devler cüce, cüceler dev,
Vezirler rezil, reziller ise vezir…
Ne oldum delisi olan zengin desen, aşa girip kendini yağ zanneden şalgam,
Ekmek elden su gölden düşüncesi ile yaşayan fakir desen, yan gel yat Osman.
Görüntüler o kadar düşündürücü ve acı ki; artır artırabildiğin kadar.
Üç kuruşluk menfaat için eğilip bükülenler, mevki makam için el etek öpenler,
Yağcılığı meslek edinenler, bu vıcık vıcık yağdan etkilenip,'Yav ben neymişim' diyerek kendilerinden geçenler,
Yalana kırk takla attıranlar, fırıldaklar.
Tavuğu bol kümeslere dadanan kurnaz tilkiler, artan bekleyen çakallar…
Durum aynen böyle,
Yaz yazabildiğin, ekle ekleyebildiğin kadar.
*********
Günümüzde yaş arttıkça, hayatı tanıdıkça, Kahkaha aynalarına bakmaya gerek duymuyor insan.
Çünkü aramızda o kadar çok yalancı ayna var ki?
Siyaset, ticaret, ibadet fark etmiyor, ne yana baksak karşılaşıyoruz. Çünkü kahkaha aynaları sarmış her yanımızı.
Görmesini biliyorsanız eğer, baktığınızda görüyorsunuz.
Gördüğünüzde ise gülüyorsunuz; hem de çocukluğumuzdaki gülmelerden daha fazla.
Ama tek farkla;
Eskiden olsa ağlarken bile gülerdik,
Ama şimdi?
Gülerken ağlıyoruz…
07.09.2016
Muharrem Demirel
Not. Kurban bayramınız kutlu olsun…