Bugün.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’in, milli mücadeleyi başlatmasının 101. yıldönümü.
Bugün.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı.
Milli bayramları severim.
Anlamları, tarihteki yerleri, bıraktığı izleri, emanet edilişlerini bilir, sever ve saygı duyarım.
23 Nisan, çocukluğumuzun yarı korku, yarı şaşkın ve sevinçle geçen bayramıydı.
Hele;
Boyum erişmediği için ayağımın altında dingildeyen taburenin üzerinde “Atam sen kalk ta ben yatam” dediğimi, şiirden sonra korkudan ağladığımı asla unutamam.
Yalnızlık ile düşmek arasında yaşanılan korku ve şiirin verdiği heyecanı daha nasıl anlatabilirim bilmem ki.
Çocuktuk işte; böyle hallerimiz çoktu.
Askılı kısa pantolonlarımız, kısa konçlu beyaz çoraplarımız, siyah mokasen ayakkabılarımız, arka cebimizde temiz bir mendilimiz, yakalı tişörtlerimiz vardı.
Giysilerimiz demirden mamul kömür ütülerinde ütülenmiş olurdu.
Okul kocaman, merdivenler çıkılmaz, öğretmenler erişilmez gelirdi gözüme.
23 Nisan çok daha büyüktü; küçüklüğümde.
Ama bir bayram daha vardı ki; 19 Mayıs.
Benim için bir bayramdan çok daha fazlasını ifade etmişti hayatım boyunca.
Liseli olacağım günü iple çeker, beyaz etekli, pantolonlu, liselilere saygı ile bakardım.
19 Mayıs benim için delikanlı bir bayramdı.
19 Mayıs, gençti, yakışıklıydı ve bembeyaz giyinirdi.
Galiba,
Beden eğitimi öğretmeni olmama da vesile olan, şık bir bayramdı 19 Mayıs..
Her 19 Mayıs’ta içimi büyük bir heyecan kaplar, bayram hazırlıklarımız haftalar önce başlardı.
Her istiklal marşı okunuşunda,
Her tören geçişinde,
Her gösteride,
Her yarışmada,
Her sunuşta,
Her okul takdimimde,
Her bayrak flama tak komutunda.
Her hazır ol emrinde tüylerim diken diken olurdu.
Dizleri kırmadan ve kalçadan yürüyüş sırasında bütün vücudum kitlenir, devlet protokolünü sağa bakarak selamlayarak geçerdik.
Beden eğitimi öğretmenlerinin ritüeli olan bu yürüyüş bu uygun adım tören geçişimizin imtihanı, rüştümüzün ispatı sayılırdı.
Gençlik bayramı, gençliğin gerçek bayramıydı.
Ben mesleğimin de,
Gençliğimin de en güzel anlarını 19 Mayıs’lar da yaşadım.
Heyecanlı, keyifli ve güzel bayramlardı.
Bando takımı ve serbest hareket çalışmaları,
Yürüyüş provaları, hepsi ama hepsi bir heyecanın, işin gücün, vaktin bir parçasıydı.
19 Mayıs günü tüm okullar görücüye çıkardı.
Gençlik Bayramı, birden okullar arası rekabete dönüşür, davullar, trampetler patlatılır, bizler görmezden gelirdik.
Beyazlar giyerdik.
Rengarenk olurduk, okullar ve çocuklar çiçek açardı.
Tribünler dolar ve taşardı.
Dersler asılır, diğer branş hocaları kızgınlıktan nerede ise kızamık çıkaracak kadar olurlardı.
19 Mayıs çalışmaları bir nevi dokunulmazlık zırhı ile kaplardı öğrencileri.
En çalışkan öğrenciler, şık, güzel, ritim algısı ve sorumluluk duygusu yüksek öğrenciler bando takımında yer alır,
Temsil yeteneği yüksek öğrenciler bayrak ve flama taşırdı.
Halk oyunları ekibi de özel olarak nerede ise bir ay özverili bir çalışmanın içinde olurlardı.
Top yekun bir seferberlik hali yaşanırdı okullarda.
Dersler asılır.
Müfredatın yetişmesi için özel çabalar gerekirdi.
Beden Eğitimi Öğretmenlerine ve öğrencilere dokunulamazdı.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramları, ben de hem keyifli, hem travmatik hem de ders niteliğinde anılar bırakmıştır.
Mesela!! Bir gün!!
Yine bir bayram arifesiydi ve bayrama sadece iki gün vardı.
Kız öğrencilerimizin serbest gösteri hareket çalışmaları bütün hızıyla sürüyor, son hatalar kontrol ediliyordu.
Salonda çalışıyorduk.
Rikcy Martin’in, “La Copa de la Vida” enstürmantal şarkısı hareket müziğimizdi.
Bütün kareografi tamamdı. Bugün çalışacak, yarın dinlenecek ve bir gün sonra bayrama çıkacaktık.
Zamanın kaymakamı, salonun yanından geçerken müziği duymuş ve kesinlikle bu müzikle çıkarmam diye talimat vermiş.
Salona gelmedi, kimse ile muhatap olmadan söylemiş ve gitmiş.
Tabii bilgi bana geldi. Ben bu saatten sonra müzik falan değiştiremem diye kestirip attım.
Müzik değişirse, hareketlerin de değişeceğini izah ve ifade ettim.
Sonra okulum, öğrencilerim, idarem zarar görmesin diye farklı bir yol denedim.
Müzik evrenseldi.
Nitekim.
“La Copa de la Vida” yerine..
Ritmi ve ölçüsü uyan “Tarlaya ektim soğan” ile serbest hareketleri icra ettik.
Hareketlerde bir değişiklik yapmadık. Müzik uymuştu.
Sonradan öğrendik tabii.
Rikcy Martin’in İstanbul’a geldiğinde yaşadığı bir otel hikayesiydi; asıl hikaye!!
Neyse konuyu 3D kıvamına sokmadan bitireyim.
Hem mesleğim, hem yaşam felsefem olan Beden Eğitimi ve Spor.
19 Mayıs Bayramları ile anlam ve hayat bulmuştur üzerimde.
Bu itibarla,
Bütün meslektaşlarıma,
Mengen Lisesi öğrencilerime, sporcularıma, tüm gençlere, kendini genç hissedenlere en kalbi selamlarımla.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.