Doğru!

Bir dönem filmlerimizde imamlarımızın gözlerini şaşı, dillerini kekeme, sırtlarını kambur yaptılar. Terazide, hesapta üçkâğıtçı damgasını yapıştırdılar.

Hikâyelerde, fıkralarda, sinemalarda ve televizyonlarda oynayan filmlerde dindar kesimi aşağıladıkça aşağıladılar.

Maalesef inançlı, muhafazakâr insanlar üzerinde baskı üstüne baskı kurdular; yanlış yaptılar…

Ama bu gün yerler değişti.

Peki!

Dün ile bugün arasında fark var mı?

Var!

İmamlarımızın gözleri, dilleri, kamburları düzeldi, baskı bitti ama üzgünüm ki yaşantı olarak dünden daha kötüyüz.

***

Ne yazık ki yönetenlerimiz;

Hepimizin ortak davası olan inançlarımızla bağlandırdıkları değerler sistemine, kendi uygulamaları ile ters düştüler.

İkbal peşinde koşarken ayetler ile kafa bulanları, hadisleri kendi siyasi düşüncelerine göre yorumlayanları, yapılan ahlaksızlıkları bizden diyerek görmezden geldiler.

Dışı ak, içi kara bir görüntü çizdiler.

***

Artık çok şükür ki filmlerde imamlarımız şaşı ve kekeme değil.

Ama ya dini, milli ve ahlaki değerlerimiz?

Dinimizce önemli sayılan değerlerimizin içi boşalmadı mı, inançlarımızın beyinlerde ve gönüllerde tahribine yol açılmadı mı?

Allah, Peygamber, Kitap, İslam ve İslam'ın özündeki güzel ahlak derken ve

Hazret-i Ömer Efendimizin;

“İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.” Sözünden hareket etmemiz gerekirken,

Yaşadığımız gibi inanmaya ve de inandırmaya başlayıp kutsal değerlere ters düşmedik mi?

Ahlaksızlıklara, yolsuzluklara, hırsızlıklara bir kılıf uydurmadık mı?

‘Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir' diyerek, bu sözün anlamını idrak edecek yeterli bilgiye sahip olmayan insanların kafalarını bulandırmadık mı?

Günah ile sevabı karıştırmadık mı?

Şimdi ise yangınlardayız…

***

Tesettürün ne olduğunu bilmeden,

Onun ne anlama geldiğini idrak edemeyen cahillikler ve mahalle baskısı yüzünden, sadece baş örtmeyi yeterli sandık.

Altında daracık kot, üstünde sıkma baş ile altı kaval üstü şişhane bir örtünme modası yaratıp, Müslüman'ı süslüman yaptık.

Ve bu kişileri inançları gereği tesettüre giren hanımlar ile aynı kefeye koyup tarttık. Yani

Başörtüsünün masumiyetine darbe vurup,

İslam'ın örtüsünü yaraladık.

Yangınlardayız…

***

Aynı Allah'a, aynı kitaba aynı Peygambere inanırken,

Müminler olarak aynı kıbleye dururken,

Alevi Sünni, o cemaat bu cemaat, o tarikat bu tarikat, o cemiyet bu cemiyet derken,

İslam'ın özünden iyiden iyiye uzaklaştık.

Kafaları iyice bulandırdık ve gençlerimize Deizm denilen bir yol açtık.

Yangınlardayız…

***

Vatandaşın temiz duygularla vermiş oldukları, zekat, fitre, sadaka gibi yardımların,

Allah için yola çıktıklarını iddia ettikleri halde,

İşlerini işlerine geldiği gibi yürütenlerin yaptıkları ahlaksızlıklar yüzünden,

Gerçek ihtiyaç sahiplerine darbe vurduk.

Hayr ve hasenatı yıprattık.

Yangınlardayız…

***

Din görevlilerimizin gözlerindeki şaşılığı ve dillerindeki kekemeliği düzelttik, sırtındaki kamburu attık.

Fakat iman, izan, ikan ve mizanda yine şaşırdık.

‘Şüphesiz mescitler Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin:'

Ayetine, rağmen

Onun, bunun, şunun değil, Allah'ın İmamı olduklarını unutanlar yüzünden Camilerimizi siyaset yeri yaptık, müminleri ayırdık.

Yangınlardayız…

***

O kadar çok yangın var ki…

Hâlbuki ne güzeldi bizim dinimiz; tertemizdi.

İnançlarımızın ve insanlığımızın doğruları vardı onlara doğru koşar, o doğruları yaşardık, günahlar da vardı, kaçardık…

Ne oldu bilinmez, iktidar, türbedar, veznedar, kindar, dindar derken; doğru-yanlış, günah- sevap, helal- haram, güzel- çirkin, liyakat- biat birbirine karıştı.

Sevgi, saygı, hoşgörü gibi bizi biz yapan milli ve de dini değerler mazide kaldı.

Şimdi yangınlardayız…

Ve bugün günahlarımız, dün imamlarımızı şaşı ve kekeme yapanlardan hacıları hocaları sahtekâr yerine koyanlardan daha fazla.

Farkında mıyız?

Güzel Allah'ım

Doğum gününü idrak ettiğimiz O yüce Peygamber Hz. Muhammed (sav) 'in ümmetinin yangınlarını söndürecek rahmet eyle.

28.11.2017

Muharrem Demirel