Sait Karafırtınalar ile beraber Boluspor'da bir çıkış başlamıştı ve herkes memnundu.
Nasıl olunmasın ki?
Rize maçını saymaz isek, Samsunspor ile başlayan galibiyet serisi, Gaziantepspor, Elazığspor ve Adanaspor ile devam etti.
Ha kupa maçını da unutmayalım
Yani
Kasımpaşaspor galibiyetini…
Hakikaten alınan bu galibiyetlere toz kondurulmazdı ve herkes memnundu.
Sonra İstanbulspor maçı…
İyi oynamadık, rakibimiz İstanbulspor'da iyi oynamadı, berberlik ile sonuçlanacak bir maçtan yenilgi ile ayrıldık.
Kazandığımız maçlardan sonra ne demiştik?
Bu galibiyetlere toz konulmaz.
ÇAMURA BULAMAYIZ
İstanbulspor'a yenildik, şimdi de toz kondurmayız ama bu mağlubiyete de çamura bulamadan hatırlatmalarda yapmalıyız.
Ne demiş atalarımız; ‘Eğri otur doğru konuş.'
Biz de konuşalım o zaman.
Kazandığımız maçlarda da göze hoş gelen bir futbol oynamıyorduk; bu gerçekti.
Ama
Camianın da zaten böyle bir beklentisi yoktu, çünkü hepimiz gelecek kaygısı yaşıyorduk.
Ama direncimiz artmıştı.
Bu dirençte kazanmamızı sağlıyordu, İstanbulspor maçında bu direnci göremedik.
Ayrıca çabuk, dikine ve basit oynama yerine, çaprazlama ve geriye doğru oynadık. Böyle yapınca da, rakip savunmanın doğru kademe yapıp, doğru pozisyon almasına yardım etmiş olduk.
Bunları yapınca da rakibe baskın hüviyetli hücum yapamadık.
İSİM KOYARIZ
Boluspor'un yolu ne?
Önce bunun ismini bir koyalım.
Boluspor, oyuncuların bireysel becerilerini ortaya koydukları bir futbol oynayıp ta mı sonuca gidiyor.
Yoksa
Çağdaş futbolun temel ilkesi olan kolektif boyutu zengin, ekip anlayışı ile yıldızlaşan, hücum ederken savunmayı düşünen, savunurken hücum kombinasyonunun bir parçası olduğunun şuuruyla hareket edip, gerektirdiği pozisyon ve kademedeki bir futbol anlayışı ile mi?
Bana kalırsa Boluspor futbolcularının bazılarının, bazı maçlarda ortaya koydukları üstün bireysel becerileriyle puan alabiliyor.
Örnek mi?
Santos!
Kazanmış olduğumuz Samsunspor, Gaziantepspor, Elazığspor maçlarındaki oyuna katkısını hatırlarsanız bana hak verirsiniz.
OTOMATİĞİNİ ARARIZ
Yukarı da ifade ettiğimiz gibi bence Boluspor'un sigortası Santos.
Sigorta deyince aklıma geldi, eskiden elektriklerimiz söndüğünde elektrik paneline gider, sigorta atmış mı atmamış mı diye bakardık.
Eğer atmış ise yeni bir tel sarar sonra tekrar yerine takardık.
Şimdi öyle mi?
Sigorta atınca yine panele gidiyoruz düğme aşağı doğru inmişse kaldırıveriyoruz.
Yani tel sarma filan yok.
Bolusporun da sigortası atınca, ortalık kararıyor.
Demem o ki;
Otomatiği yok mu bunun?
EKSİK OYNARIZ
Geçtiğimiz hafta ' Bu ligde birkaç takımın dışında aman aman fark yok.' Demiştik.
Hakikaten yok!
Mesela İstanbulspor…
Aldıkları galibiyetle bizim üstümüze çıktılar, çok mu iyi futbol oynadılar?
Yoooo!
Ama ne yaptılar?
11 kişi oynadılar.
Kim ne derse desin Boluspor sahada eksik oynuyor.
BABAYI BİLE TANIMAYIZ
Futbolda duygusallığa yer yok.
Sayın Fuat Çapa nerede?
Gitti!
Onu seven futbolcular yok muydu?
Vardı!
Ama yine de gitti.
Hocam ne anlatıyorsun?
Sahada 11'e 11 oynayalım diyorum, koşuya koşu ile mücadeleye mücadele ile hırsa hırs ile cevap veren futbolcular ile oynayalım diyorum.
Kısacası; samimiyetin, sadakatin, dostluğun olmadığı bu futbol arenasında, duygusallığa yer olmamalı, gerekirse bu yolda baba bile tanınmamalı diyorum.
Ama koşmasa da iyi bir Santos bize maç kazandırıyor.
Doğru!
O zaman iyi olmasını sağlayalım, Santos'un takımımıza puan, futbolculara da alın terlerinin karşılığı olan para kazanmalarına katkı sağladığına inanılıyorsa, diğer arkadaşlar Adanaspor maçında olduğu gibi 0,5 numara fazla oynasınlar Santos için de koşsunlar diyorum.
Yazımızı tamamlarken Melih'in de Sefa' lara ermesini diliyorum.
09.12. 2017
Muharrem Demirel
.