Ne olur Şehrimizin İçine Etme…
“Adam restorana gidiyor, sipariş verecek garsonu bekliyor.
Garson yandaki masaya geliyor ve soruyor:
—Ne arzu edersiniz?
—Pilav! Üzerine et.
Sıra bizimkine geliyor,
—Beyim, ne arzu etmiştiniz?
—Bana da pilav, ama üzerine etme!
Malum Beyaz et festivali başlıyor, başlıyor başlamasına da biz de diyoruz ki;
Beyaz et, beyaz et!
Beyaz et de… Ne olur şehrimizin içine etme.
Biliriz severiz, destekleriz.
Kazanmanızı isteriz, çünkü siz;
Biz Bolulular için ekmeksiniz.
Nimetsiniz, bizim için kısmetsiniz.
İşsizimizin ilacısınız.
Bolu ekonomisinin tacısınız.
Ancak yaz mevsiminde, beyaz etli sevgililerle romantik geceler yaşanırken,
Ve o Fransız parfümünün dayanılmaz kokusuyla, ihtirasın doruklarında sörf yapılırken,
Burunların direğini kırarcasına gelen tavuk kokuları, sadece o an yaşanılan romantik ortamı değil,
Midelerin beyaz etli sevgiliye olan, o dayanılmaz aşkını da engelliyor.
Biliriz, kuş gribi darbe vurdu, ağır kriz yaşadınız.
Biliriz; kene çıktı, bir darbe daha yediniz.
Biz Haktandır” dedik geçtik. Siz yaşama, ekmek parası kazananları yaşatma mücadelesi verdiniz.
Sağ olunuz var olunuz!
Dedik ya; sayenizde pek çok Boluluya ekmek parası kazandırdınız ve kazandırıyorsunuz da…
Ama varlıkları, sizlerin varlığına bağlı olan plansız ve altyapısız olarak şehrimizin her tarafına yayılan kümeslerin, bir şekilde bir yerlere bırakılan atıkları ve de kokuları da size darbe vuruyor.
Kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz
Hani horoza sormuşlar.”Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?”diye.
Horoz şöyle anlamlı anlamlı bir bakmış.
— Ben anlamam arkadaş, ister tavuk yumurtadan çıksın, ister yumurta tavuktan. Ben işime bakarım” demiş ya…
Ne olur siz de, ben işime bakarım” demeyin.
Biz sizi çocuklarımızın ceplerinde harçlık, sofralarımızda ekmek, yüzlerimizde tebessüm, evlerimizde mutluluk olarak görüyoruz.
Sofralarımızın vazgeçilmezi olan beyaz eti;
Ortalığa yayılan o iğrenç kokusu ile değil, romantik gecelerdeki sevgilinin dayanılmaz kokusu ile hatırlamak istiyoruz.
Sizlerin kadrini ve kıymetini biliyoruz. Ama karşılıksız sevilmek de istemiyoruz.
Demişiz, 2009 yılındaki bir yazımız da.
Da, 2013 e gelmişiz, şikayet aynı şikayet!
Koku en büyük dert
Değişen tek şey; kümeslere gelip giden tavuklar
Ama horozlar aynı…
Muharrem Demirel