KIRIK KARLI DALDAKİ TOMURCUK

Yeni yıl kutlamaları konuyu tekrar açtı.

Neden mi onlara benzemememiz gerekiyor?

O zaman dinleyin.

“o geceyi hiç unutmuyorum, karım; çağlayan pınarın kızı

Karlı daldaki tomurcukun dünyaya gelişini kutluyorduk

Mevsim kıştı.

Kabilemizin yaşadığı rüzgarlı vadide büyük şenlik kurmuştuk

Şarkılar söylüyor, şakalar yapıyor, tanrıya el açıp dua ediyor

Emaneti için teşekkür ediyorduk.

Birden yakınlardan nal sesleri duyduk. Komşu kabilelerden olsalar

Sinirli kaya'da ateş yakar, ya da güneşi sevmeyen tepe'den haber

Verirlerdi. Çok geçmeden karşımızda ilk defa gördüğümüz atlı

Gurup çıktı. Bunlar beyaz adam'dı.

Beyaz adamı ben karşıladım, anlattıklarından hiçbir şey anlamıyordum

Sonra elindeki silahla topraklarımızın üzerine iki kez güneş çizdi,

İki kez de dağın ardında güneş. Bize topraklarımızı terk etmemiz

İçin iki gün mühlet verdiklerini anladık, gitmedik…

Gitmedik çünkü onların bu kadar zalim, vahşi olabileceğini tahmin etmemiştik.

İki gün sonra beyaz adam büyük su dan topraklarımıza adım attı

Yanlarında pis kokulu domuzları ve sığırları vardı. Ellerinde bizim

Bilmediğimiz silahları…

Baltalarımızla oklarımızla karşı koymaya çalıştık, ama olmadı.

Atalarımızı çocuklarımızı öldürdüler. Taze kadınlarımızı kullandılar…

Beni öldürmediler, başka kabilelere örnek göstereceklermiş.

Ellerimi ayaklarımı bağlayıp tel kafesin içine, yanıma da

Üç günlük kızımı, karımın ölü bedeninin yanından alıp koydular.

O gece hiç ağlamadı, büyümüş de küçülmüştü sanki, gözlerine baktım

“senin adın karlı daldaki tomurcuk olmasın kızım, kırık karlı daldaki çiçek

Olsun” dedim. Beni duymuyordu.

O gece yemek yemem için ellerimi çözdüklerinde bir kaya parçasını alıp başıma vurdum. İşte buradayım beyaz adamın sahiplendiği topraklarımızın altında.

Karım ve kızımın yanında.

Bizi beyaz adam hem silahıyla öldürdü hem çiçek hastalığını bilerek

Bulaştırarak yok etti ve karşımıza geçerek izledi

Hatta carolina valisi topraklarını vermezlerse

Vahşi hayvanlar gibi yok edilmeliler” diye üzerimize ordular yolladı.

İşte, iki yüz sene sonra iki milyon kişiden üç yüz bine düştük.

Ve aynı vali yerlilerin seyrelmesi ingiliz vatandaşlarımıza yer açtı

Bunda tanrının eli açıkça olduğunu görmüyor musunuz” dedi.

Unutma,

Bizden ne çaldılarsa senden de aynısı çalacaklar, bizi sana

Hiç göstermediler, kovboy filmlerinde vahşi diye bizi tanıttılar.

Yolun bizim topraklarımıza düşerse ve iyi dinlersen, kırık karlı

Daldaki çiçek in açlıktan can verirken ağladığını duyabilirsin.

Unutma,

Ben, rüzgarlı vadinin şefiyim adım şeytanı korkutan boğa.

Sana toprağın bir metre altından sesleniyorum, ben seni

Tanımıyorum ama sen beni tanıyorsun.

Unutma,

Beyaz adam her sabah bir başka köyde baskın yapıyor, hiç durmadılar

Hiç doymayacaklar.”

Medeni! Avrupalıların Afrika da yaptığı vahşeti de haftaya anlatalım…