İnsanın hayatında çok değerli anlar vardır. Bu anlar   o anı yaşadığın kişilerle,   bazen daha da  büyür. Benim hayatımda da öyle  anılardan biri var ki , değil sadece benim hayatımda  tüm Türkiye’nin belki de, tüm  Dünya’nın gündemine bir anda girdi.

Neden mi bahsediyorum ?  Anlatayım..

Tarih 19 Mayıs 2001.  Bolu Olay Gazetesi  yayın hayatına yeni başlamış ve bende  Yazı İşleri Müdürüydüm.  Her haftalık gazetede olduğu gibi , bizde de gazetenin Pazartesi  çıkacak olmasından dolayı  telaş Perşembe , Cuma gününden  başlamıştı.  Ancak o haftanın bir özelliği vardı. O da , okuduğu bir şiir nedeni ile ceza alarak  mahkum edilen Recep Tayyip Erdoğan’ ın   hapishaneden tahliye edilmesi ile, parti  kurma hazırlıkları başlamış  ve  o hafta sonu  Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşları Abant’ta olacaklardı. Yeni kurulacak parti ile ilgili geniş bir kitle ile   istişare toplantıları düzenleyecekler ve orada süreç   belki de  ete kemiğe bürünecekti.

Kimsenin  ama hiç kimsenin,   ne partinin ismine dair , nede  partileşmeye giden hareketin ismine  dair  en ufak bir fikri yoktu.

Misafirler Cuma günü  öğleden sonra Abant’a gelmeye başlamışlardı. Bütün gazeteciler Cuma günü akşam  saatlerinden itibaren  Abant’a  kamp kurmuşlardı. Yerel basın , ulusal  basın  hepsi, Abant’ta kamp kurmuş, gelen herkesi gözlemliyorlardı. İstişare toplantılarına katılacaklardan bir sonuç çıkarmaya çalışacaklardı. Belki de  toplantı sırasında isim kendiliğinden çıkacak yada partinin ismi söylenecekti. Katılanlardan , katılanların mimiklerinden, kimin kimlerle yan yana durduğundan, Erdoğan’ın kiminle çok sık bir araya geldiğinden tutunda  yenilen yemekten bile herkes bir sonuç çıkarmanın peşinde olacaktı. Hatta bazı gazeteci dostlar  , toplantı salonlarına ikram için veya hizmet için giren çalışanlarla bile dostluk kurmaya çalışacaklardı. Herkes gazetecilik merakı içinde özel haber  çıkarmanın peşinde olacaktı.

Ama sonuç olarak biz yeni kurulmuş , yerel bir gazete  idik. İmkanlarımız sınırlı,   yapabileceklerimiz sınırlı idi. O yüzden  Abant’a bu haberi bile takip etmeye gidemedik. Cuma ve Cumartesi gününü ofisimiz de geçirdik. Ama kulağımız Abant’taydı. Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili haberleri  arkadaşlarımızdan da alabilirdik. Daha yerel ve daha lokal konulara odaklanmalıydık. O yüzden biz merkez de  kaldık.

19  Mayıs 2001 Cumartesi günü , haftalık gazetemizin  haberlerini bitirmiş , dizgisini  Pazar günü yapacağımızdan,   ertesi  günün yoğun olacağını bildiğim için  biraz erken de olsa gazeteden çıkmıştım. Her zaman olduğu gibi  fotoğraf makinem yanımdaydı. Dedim ya imkanlarımız sınırlıydı ama , en büyük sermayemiz fotoğraf makinesi idi.   Yerelde  ki bütün gazeteci arkadaşlarımız  Abant’ta  idi.   Recep Tayyip Erdoğan’ın programı için   oradalardı.  Bazıları ise Abant’tan dönmüştü. O gün orada yaşanan gelişmeleri  ajanslara geçmek için ofislerine kapanmış  ve Abant’ta  yaptıkları haberleri   hazırlıyorlardı.

Belediye Meydanına geldiğimde ise ,   Köroğlu Otel’in önünde bir araç kalabalığı  dikkati mi çekti önce. Sonra biraz ilerlediğimde Refah Partisi  döneminden tanıdığım  Bolulu bir büyüğümü gördüm orda. Köroğlu heykelinin biraz yakınında hemen yanına yaklaştım ve  ” Hayırdır abi.. Niye Abant’ta değilsiniz” dediğimde , “ Oradaydık. Ancak  Bolu’da ki  bazı ileri gelenler , STK temsilcileri ve işadamları ile  Sayın Erdoğan  bugün bir araya gelmek istedi” dedi.

İstediğim fırsat  ayağıma gelmişti. Ama  heyecanım kursağımda kalmıştı “ Heveslenme, basına kapalı  gizli bir toplantı. Daha çok Bolu özelinde bir toplantı” demiş ve yürümüş gitmişti.  . Sonra bilmediğim bir hisle peşinden korkak ve ürkek bir şekilde gittim.  Çok fazla dikkat çekmek istemiyordum. Çünkü “ Basına Kapalı” deyip dışarı çıkarılmaktan korkuyordum. O yüzden giriş katındaki resepsiyon bölümünde  ve oralarda bir süre oyalandım. Toplantının başladığından  ve herkesin içeriye girdiğinden emin olduktan sonra toplantı  salonunun olduğu katın lobisindeki koltuklarda oturmaya başladım. Kimseler yoktu. Toplantı  odasının kapıları kapalı idi.

“Toplantının yapıldığı odaya girmedim. Ben burada neyi bekliyorum?”

“Toplantı bitse , Recep Tayyip  Erdoğan dışarı çıksa , tek başıma röportaj alabilecek miyim?”

“ Her şey yolunda gitse bile basına kapalı , gizli ve kimsenin haberinin olmadığı bir toplantıda nelerin konuşulduğunu bana kim aktarır ki ?”

“ Bu soruları , kendime sorarken  ben burada niye bekliyorum” gibi, karmaşık bir  ruh hali ile beklerken zaman çabuk geçmiş ki , bir anda  kapı açıldı ve içeriden  çok yakın tanıdığım biri çıktı. Şaşkındım. Çünkü çıkan kişinin  siyaset ile hiç alakası yoktu.  Çeşitli haberler vesilesi ile  sık  karşılaştığımız ve emniyet müdürlüğünde  basından sorumlu birimde olan vatanperver bir polis abimizdi. Tabi ki 28 Şubat döneminin etkilerinin  şiddetle hissedildiği , “ Erdoğan parti kursa bile,  hemen kapatılacak” diye konuşulduğu bir dönemde ,   basına kapalı bu toplantıda bir polisin var olması o tarihlerde anormal bir durum değildi. Toplantı  bittikten sonra anladım ki , içeride devletimizin güvenlik birimlerinden birkaç tane  daha polis  o toplantıda yer almış,  hatta devletin başka güvenlik birimlerinden  kişilerde  vardı. Aslında bu normaldi. Ve  eğer yanılmıyorsam , onların varlığından Recep Tayyip Erdoğan’ın da bilgisi vardı. Zira gizleyecek , saklayacak  bir  konuşması da  yoktu. Sadece o günlerde  polemiklerden uzak kalmaya ve önyargıların yersiz olduğunu göstermeye çalışıyordu. O polis memuru ile hemen  konuşmaya çalıştım. İlk başlarda ketum davransa da, sonra  içeride neler konuşulduğunu başlıklar halinde kısa kısa bana anlatmaya başladı. Detaya girmiyordu.  O  not başlıklarını söylüyor  bende  not alıyordum. Bir anda “ HAREKETİN İSMİ ERDEMLİLER HAREKETİ” deyince  neredeyse  heyecandan ölecektim. Çünkü herkesin aradığı sorunun cevabını almıştım. Parti ismine karar verilmemişti ama, hareketin ismini öğrenmiştim. Bu ismi öğrendikten sonra , aldığım diğer notların  artık çokta bir önemi kalmamıştı benim için.

Zaten kısa bir süre sonra toplantı bitti.  Kapılar açıldığında gördüm ki ,  Recep Tayyip Erdoğan kapının önünde , salondan çıkan herkesi tek tek uğurluyor, kısa  da  olsa her biri  ile kısa bir iki cümle konuşmaya çalışıyordu. Tam o sırada 1 kare fotoğraf çekmiştim ki , koruma  hemen engel oldu. Deklanşore bastığım an Recep Tayyip Erdoğan’ın  bana doğru nasıl baktığını hala unutmam. O bakış “ Bu gazetecinin  burda ne işi var “ bakışıydı. O gün orada olanların  bir çoğu , sonradan Ak Parti İl Başkanlığı ve  İlçe Başkanlığında    çeşitli  görevleri oldu. Tanımadığımda  insanlar vardı. Ama büyük bir çoğunluk Bolulu idi. Yaklaşık 50 kişilik bir katılımcı kitlesi idi.

Basına kapalı toplantının çıkışında , bu fotoğrafı çektiğimi gören Recep Tayyip Erdoğan’ın bakışları “Adeta bu gazetecinin burada ne işi var?” der gibiydi.

Köroğlu otelden çıktım.  Gazetede kimsenin olmadığını bile bile gazeteye  doğru yürümeye başladım. Fakat  düşünmeye başladım. Ya mesleki bencillik yapıp  bu haberi pazartesi çıkacak olan gazeteye saklayacaktım.   Ya da bu  önemli haberi  mesleki heyecanıma yenik düşüp tüm Türkiye’ye duyuracaktım.” Ancak bekletemezdim. Çünkü bu haberi o gece birileri ajanslara fısıldayabilir ve elimdeki haber patlardı.

Birden istikametimi , kültür merkezinin karşısında  küçük bir

prefabrikte  ofisi bulunan AA Bolu Muhabiri Kenan Gürbüz’ e doğru çevirdim. Zira bu tür sansasyonel haberlerin  en hızlı yolu idi.  Kenan Abant’tan yeni dönmüştü ve orada ki isimlerle  yaptığı röportajları   yazıyordu. Fotoğrafları hazırlıyordu. Kendisine  durumu anlattığımda her şeyi bıraktı. Apar , topar haberi yazdık. Elimdeki notları okudum ona. Kenan Gürbüz bana “ Fotoğraf?… Murat Bakma fotoğrafları ver dedi? “   o öyle  deyince biraz durakladım. Elimde sadece 1 kare fotoğraf vardı. Benim yerimde  Kenan Gürbüz olsaydı ,  yada Yurt Haber Ajansı Muhabiri Sebahattin Yılmaz  olsaydı , 10-15 kare fotoğraftan aşağı gelmezlerdi.  Ve biraz utanarak   “1 kare fotoğraf var” diyebildim sadece. Kenan Gürbüz “ Olsun.  1 Kare fotoğraf bazen tarihe not düşer.  Abant’ta hepimiz , bu haberin peşindeyiz. Kimse renk vermiyor.  Sen bizim Abant’ta aradığımızı , Köroğlu Otelde bulmuşsun” dedi. Fotoğraf makinemi Kenan Gürbüz’ e verdim. Hemen  fotoğrafı  hazırladı ve  gönderdi.

Anadolu Ajansı haberi son dakika olarak geçmişti.  Artık bekliyorduk. Haber Türkiye gündemine düşecek miydi? Yoksa başka gündemlerin arasında yok ol

up gidecek miydi?

Televizyonları açmış ,   haberin ilk  hangi TV’ de  verileceğini bekliyorduk. Ve tahmin ettiğimiz gibi çok fazla beklemedik. Biz haberi geçtikten 10-15 dakika sonra   ilk olarak STAR TV “ ERDEMLİLER HAREKETİ” olarak , son dakika haberi olarak Anadolu Ajansı Haberini yayınlamıştı. Star TV den sonra haber bütün televizyonlardaydı. Ve son dakika olarak geçiyordu.

“RECEP TAYYİP ERDOĞAN PARTİLEŞMEYE GİDEN YOLDA  SİYASİ HAREKETİNİN İSMİNİ KOYMUŞTU” ve bunu Türkiye’ ye ilk duyuran biz olmuştuk.

20.Mayıs.2001 tarihi  saat  00.01’de de  yine  AA kaşeli olarak gazetelerin  internet sitelerinde yayına girdi. Ancak Hürriyet ve Milliyet o tarihlerde, haber Anadolu Ajansının olduğu için fotoğrafı kullanmayıp sadece  haberi kullandılar. Haberlerinde  Erdoğan’ın arşiv fotoğraflarını kullandılar. Benim çekmiş olduğum fotoğrafı,  Anadolu Ajansı kaşesi ile kullanan  tek internet sitesi ise www.ntv.com.tr olmuştu.

Ertesi gün bütün gazetelerde  Haber AA kaşeli olarak girmişti. Bu tarihten  yaklaşık  3 ay sonra da , yani 14 Ağustos 2001 tarihinde Ak Parti resmen kuruldu.

Ancak hiçbir zaman  pişman olmadım.  Zira o haberi  biraz geciktirmiş olsaydım , muhakkak  toplantıya katılan  birisi Bolu’daki ajanslardan birine yada  yerel bir gazeteye bu haberi uçuracaktı. O zaman  haberi Pazartesi günü Bolu Olay Gazetesinde  yayınlamamın bir anlamı da kalmayacaktı. VE özel haber olmayacaktı.

Haberi, Bolu Olay gazetesinin manşetine ,   Anadolu Ajansı  ile birlikte  Özel Haber olarak  koyabilmeyi başarmıştım. Zira herkes haberi Anadolu Ajansından almıştı. Anadolu Ajansına  ise haberi  fotoğrafı ile ben vermiştim.  Ve bunun ispatı  bu fotoğrafta gördüğünüz o tek kare fotoğraf idi.

Ve o haber  ile şu an bu yazıda gördüğünüz fotoğrafın aslı , Anadolu Ajansı kayıtlarındadır. Yıllarca böyle güzel bir haber yapabilmiş olmanın gururunu hep kendimce  yaşadım. Yaşamaya da devam edeceğim.  Ve bu benim için hep güzel  bir anı , hatıra olarak kalacak.  Kenan Gürbüz ile birlikte yaşadığım, Kenan Gürbüz ile birlikte paylaştığım  güzel bir anı.

Anılar ,  onunla övündüğünüz kadar  değil, onunla mutlu olabildiğiniz kadar GÜZELDİR!

               Teşekkürler , Kenan GÜRBÜZ ..

               Teşekkürler Anadolu Ajansı

Saygılarımla..