Dün dün de kaldı cancağazım…
Hışdamayın…Zor maçtı.
Tersinden okusanıza bu maçı.
Berabere kalmış olsaydık,yada yenilseydik neler olurdu düşünsenize.
“Böyle oynayın da yenilin.” diyen olur muydu?
Böyle düşünenler hala daha bu sözlerinin arkasında dururlarmıydı?
Gaziantep BB maçı,ardından kendi sahamızda,1461 Trabzon maçı ve daha sonra yürüyerek oynayan Balıkesirspor karşısında,kaybedilen puanlardan sonra bu maçta kaybedilecek puanlar,herkesi tartışma ortamına sokardı.
“Kazanamamanın beraberinde getirmiş olduğu kazanamama korkusu” adamı zorlar.
Maç kazanamamak taraftara karşı ayrı bir sorumluluktur…
Yöneticiye karşı bir başka.
Para kazanmak zorunda oldukları aileye karşı bir başka…
Bu psikoloji içinde sahaya çıkan futbolcular, bu maçta istenilen tarzda bir oyun ortaya koyamadılar.
Ama üç puan aldılar.
Yeniden bir güven duygusu kazandılar.
Ali Hoca ise eldeki dar kadro ile şapkadan tavşan çıkarabilme mücadelesi veriyor.
Örnek mi?
Al sana Orhun…
Dimitrov'un yokluğunda sahaya sürülen Orhun ilk yarı iyi top oynadı.Hocasını mahcup etmedi.
Emre iyiydi, Hakan her zamanki gibiydi.
Mücadele anlamında kötü olan arkadaşının sırtından geçinen hiçbir futbolcu yoktu.
Yetenekleri oranında oyuncular ellerinden geleni yaptılar.
Dedik ya takımda mücadele, kazanma arzusu üst noktadaydı. Topun kaybedildiği yerde savunma anlayışı mükemmeldi.
Futbolcuların yardımlaşma arzusu ise üst noktadaydı.
Ancak oyun yoktu. İlk yarıda bireysel yeteneklerle gol pozisyonlarına girsek de, ikinci yarı pozisyon bulmakta zorlandık.
Ancak, anlayamadığım bir şey var, bazı futbolcuların üzerine çok gidiliyor. Bu durum futbolcuları baskı altına sokuyor, asli işlerini yapmalarını da engelliyor
Fatih süpermen değil, Zlatkov da…
Fatih'in görevi; top bizim alana geldiğinde rakip takımın oyununu bozmak, top kesmek,
Savunma bloğunda ise bu Zlatkov içinde geçerli
Bunu çok güzel başarıyorlar da…
<