17 Temmuz 1934 Salı. Büyük Önder'in Bolu'ya Kızılcahamam ve Gerede üzerinden gelişi... Bu ziyaretin aslında bizler; bazı ayrıntılarına dikkat etmiyoruz. Algılamalarımızda, Eskiçağa'nın adını Yeniçağa yapan, Bolu Halkevi'ndeki yemekte eczacı Faik Bey'in eşi Bahire Hanım'ın adını manasız bulduğu için, O'nun da adını Bediz olarak değiştiren, sofra da, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması da, sağlayan(Bahire Bediş Morova Aydilek(d. 1897 - ö. 10 Kasım 1965), kadınlara seçme-seçilme hakkı tanındığı 1935 yılında, TBMM'ye giren 14 kadın milletvekilinden biridir.

1897'de Bosna'da doğdu. Tahsilini Bolu'da yaptı. Milletvekili seçilmeden önce Bolu Kız Sanat Okulu'nda resim öğretmenliği yapmaktaydı ve Bolu Belediye Meclisi üyesiydi. 5. dönemde Konya Milletvekilliği yaptı). Çarşamba günü 18 Temmuz'da Bolumuz'dan ayrılan büyük Önderin İstanbul'da bu anıları 2000 Dolar(ya da 2000 Lira yanlış hatırlamıyorsam)defter şeklinde Vali Ali Rıza Oskay'ın anılarına ait( kaldıki Valimiz, Bolu'dan sonra Adana'da da, görev yapmış anıların devamı Adana'ydı) sevgili dosttum Haluk Perk'in, şahsıma sırf bir hizmette, emeğmiiz katkımız olsun diye bedelsiz olarak, hemde hazır vaziyette mail olarak göndererek, basılmasını sağlayan kendisine-Bolu Belediyesi Araştırma Merkezine ne kadar teşekkür etsek azdır. Ve bunun yanı sıra, bu ziyaret'e ait tüm fotoğraflarda, müzemizde mevcuttur.

KADİR GECESİ VE RAMAZAN

Bin Aydan daha hayırlı olan bu Gece de,yavaş yavaş Ramazan'ı uğurlarken, bazı gerçeklerle de, yüzleşmemiz gerektiğine inanmaktayım. Bu sene oruç tutan daha az. Kahvehaneler, lokantalar genel olarak açık. Her ne kadar sokaklarda yemek yenmese de, sigara içilmese de, gene göze çarpan, sigara içenlere tanık olduk. Adam tam camiye gidecek, yolun üstünde, adam bacak bacak üstüne atmış sigara içmekte... Oruç tutmayanın, tutana saygısı olmalıdır. Toplu yemek yerlerinde de, halen aşamadığımız düzen. Sıraya giriliyor, masalar boş ama yanlarına geleceklere ayrıcalık yapacağız ya!.. Çanta, elbise koymalar yakışıksız bir hareket. Bu yüzden Anıtpark ta, banklarda yemek yemek zorunda kalan, yemeğe bile saygısız insanlarımıza da rastladım. Gündüzleri meydanlar bomboşken, akşamları da, bu millet nerdeyse, sokaklara taştığına tanık oldum. Günahıyla sevabıyla, tutanı-tutmayanıyla, bir Ramazan'da böyle geçti. İsraf'a hep karşı oldum ama değişen bir şey olmadı. Adam abdest alacak. Su akıyor, ayakkabı çıkacak su akıyor, çorap çıkacak su akıyor, sonra ayak yıkanacak -cak... İsraf haramdır. Bu bolluk, zaman gelir yerini yokluğa bırakır. Bu lükse sizler sahip değilsiniz. Lütfen biraz sağduyu. Çok şey istemiyoruz sizlerden.

ÇIĞIRTKANLAR MEZARLIĞI

Eski mezarlık. Zaman zaman aile fertlerimiz, yakınlarımız dostlarımız için mezarlıklara giderim. Paşaköy-şehitler düzenli ve güzel. Ama bir türlü Çığırtkanlar, çığırtkanlılığını yapamadı, sesini çıkartamadı. Düzen yok, arzu edilen temizlikte. Bu bende hep bir yara halini aldı. Burayı hak ettiği yere bir an önce getirelim lütfen!..

BELEDİYE'NİN KENDİNİ İFADE EDEMEMESİ

Yol medeniyetin olmazsa olması. Şerafettin Erbayram'ın sağlık ocağına doğru yol genişletme çalışması-(Semerkant)-Köroğlu Mahallesi eski E-5 paraleli (Shell benzinliğe doğru giderken,kantarın olduğu yer)şöyle böyle Bolu'yu alıcı gözüyle baktığımızda,kim ne derse desin muhteşem bir yol genişletme çalışmalarına tanık olursunuz. Bunun yanı sıra da, taksi durakları. Belli bir düzende, göze hoş ve estetikte... Lokanta-cafeler-berberler-marketler belli bir olgunluğa-göz alıcı güzelliklere doğru gidiyor, şehir bir kimliğe bürünüyor ama bir türlü de, kendisi ifade edemiyor yaptıklarıyla. Sevinmesi de, sevinmeli de, haksız eleştiriler karşısında da, sanırım kendisini iyi anlatabilmelidir.