Anneler günü nedeniyle abim sosyal medya üzerinden bir paylaşım yapmış. Okuyunca duygulandım ve bunun sosyal medya da kalmaması gerektiğini düşündüm. Önce bir okuyalım;
Annelik...! Sadece doğum olayını gerçekleştiren o kutsal varlıkla mı sınırlıdır? Bence hayır... Özellikle benim gibi, bizim gibi ailesi gurbette yaşayan çocuklar için öyle bir kaç kişinin gününü kutlamakla sıradanlaştırılamaz...
Mesela; beni doğuran Annem bile anneliğin ne olduğunu anlayamamıştır tam anlamıyla..Çünkü bizler gurbet çocuklarıyız...
Daha kucağına alır almaz benim annemin başlamıştır kafasında sorular.. Omuzları daha da bir çöküvermiştir kaldırmak zorunda olduğu onca yüke eklenen benden dolayı...
İşte o yüzden Almanya'dan mama önlüğüne adı-soyadı ve alıcının adı soyadı yazılarak gönderilmişimdir Türkiye'ye..O önlük hala saklıdır bizde..güvenebileceği, bana kendisi gibi bakacağından emin olduğu Huri Anneme emanet etmiştir beni henüz daha kundaktayken.. İşte o sorumluluğu alan Huri Annem o kadar iyi bakmıştır ki bana; kafamın bir tarafı göçük olduğu için diğer tarafını da pamukla sarararak yatırmıştır beni.. Ama ancak bu kadar düzeltebildi bu yamuk kafayı..
Ve sonra cennet mekan Babanem..Onca yaşına, gözlerindeki perdenin kapanmasına aldırmayarak bana ve iki ablama analık yapmıştır...Hem de babamın öz annesi olmamasına karşılık..Bu gün hatıralarımda ise o melek yüzlü kadının bana değil bir fiske tokat, bir kere sesini bile yükselttiği yoktur..
Ve yine cennet mekan Ananem...Düzce'ye pazara ya bir kaç gün önceden gelir ya da geldiğinde dernek gününe kadar kalarak bizim bakımımıza yardımcı olurdu...
Ya Düzce'deki komşularımız pardon annelerimiz... Yemeğimizi yapan, yeri geldiğinde banyoda bizi yıkayan o cennet kokulu mübarek elli Çerkez kadınları... Fahriye Yengem ve Aycan Ablam..Eğer bir nebze de duruşumuzda bir şekil var ise nasıl inkar edilir onlardan aldığımız güzel ahlak..Çerkez terbiyesi..
Daha bitmedi! Anne yarılarından öte sevgili Emine ve Hayriye Teyzelerim..Kendisi de bir gurbetçi olan Emine Teyzemde geçen tatil günleri..O Ana şefkati ile bizi sarıp sarmalaması unutulabilir mi?
Ama bütün yük Hayriye Teyzemde...Sanki kendisinin 6 çocuğu yetmezmiş gibi her fırsatta bize gelişi, tatillerde bizi kendi evine götürmesi..Babanemin yükünü hafifletmek için verdiği mücadele nasıl unutulur..
Ayşe Yengem ise ayrı bir analık öyküsü..Benim Bolu tutkum ta küçüklüğümden başlar..Her fırsatta kaçardım Bolu'ya..o her fırsatlardaki Annem de Ayşe Yengemdir..Kocaman kalabalık bir evin yükü yetmezmiş gibi bir de benim gibi haylaz bir çocuğun yaptıkları ile evi savaş alanına çevirmesi..Onunda bir gün bile öf dediğine şahit olmadı bu kulaklar..
Ve hayatımın anlamıyla birlikte hayatımda yer bulan sevgili Annem..Onu anlatmaya bendeki kelimeler yetersiz kalır..Gerçek bir Anne..Melek Teyzem, Hatice Karamanlıoğlu Halam ve Ananem ise koruyucu Annelerimiz..
Bir de hiçbir kan bağımız olmadığı halde hakkını ödeyemeyeceğim bir Annem daha var ki o da Rüveyda Ablam.. Hakkı ve emeği ödenemeyecek bir Anne daha....
Ve işte o yüzden Analık çok kutsal... Ve işte o yüzden cennet bu mukkaddes varlıkların ayaklarının altında..
Sizlerin, çocuklarımın anasının ve de tüm Annelerin bu özel günleri kutlu olsun...
Gökhan Aydın (10.05.2015)”
Benim çocukluğum, ablalarımın çocukluğu da farklı geçmedi. Bende Almanya'da Dünya'ya geldikten 6 ay sonra Bolu'ya, Mustafa Dayımlara teslim edildim. Ayşe yengem, kendi 4 çocuğundan bir gün bile beni ayırmadı. Sonra şartlar gereği Almanya'ya geri döndüm. Bu sefer Annem ve babam işe gittiklerinde Hıdırşeyhler Köyü'nden Nazile ve Abdullah Yıldırım çiftine teslim ederlerdi beni. Onlarda bizim gibi Nürnberg'de yaşıyorlardı. Sabah saatlerinde bırakıldığım için ya Dursun abinin ya da Turgut abinin ayak ucuna yatırılırdım. 1984 yılında babaannemin gözünde katarak çıkınca, ablalarım ve abime bakması sıkıntı oldu. Mecburiyetten annem ve babam kesin dönüş yaptılar. 8 kişilik, kocaman ailemiz bu vesileyle bir araya geldi. Hayriye teyzem 6 kız çocuğundan bir gün bile ayırmadı. Hatta daha üstte tuttu. Kızları Gülay'ın kolunu kırdım, gık demediler… Tabi o gün halıları da yıkadık. Ziya Eniştem montumdan, ayakkabıya, kalemimden önlüğüme kadar elinden geldiğince alırdı. Hurumşala Köyünü ayağa kaldırırdım, Ayşe yengem bir kere bile başımın belası demedi. Demircileri yıkardık kuzenlerle, kızlar fırçayı yerdi. Biz hep sıyırırdık. Bunlar hep anne tarafı, bir de tabi baba tarafımız var! Onları da bir sonraki yıl anarız. Kırılmasınlar…
Neyse; çok uzatmayalım. Reyhan ve Beyhan ablama da iki kelam yazın, gönderin desem. Özünde gurbet ve anne özlemi olan satırlar akacak kalem uçlarından. Koca aileden şu anda sadece ben ve annem birlikte. Aile büyüklerimizden sırası gelen bizi terk etti. Mekanları cennet olsun. Ablalarım eş durumundan, abim iş durumundan gurbette. Uzun lafın, kısası; Allah Annemizi başımızdan eksik etmesin… Hepinizin anneler günü kutlu olsun. Ellerinizden öpüyorum…