'Hocam hayırdır yazmıyorsun? Diyerek pek çok mesaj gelmiş Facebook'taki mesaj defterime.
Ama bakamadım ki…
Eğer bakabilseydim;
Facebook'taki arkadaşlarımın doğum günlerini hatırlar, ‘mutlu yıllar.' demeyi,
Sevinçli günlerinde ise bir beğeni koymayı ihmal etmezdim.
Eğer bakabilseydim;
Aramızdan ayrılanların yakınlarına ise başsağlığı diler acılarına ortak olurdum.
Eğer bakabilseydim;
Hastalarına şifa bekleyen dostlarımız için şifalar dilerdim.
Dedim ya dostlar; bakamadım…
' Anne gezindiğin bağ, baba ise yaslandığın dağdır.' Derler ya
İşte o bağımızın tedavisi için Ankara'daydık.
Günlerce bekledik bir umutla...
Olmadı!
Hadiye Annemizi kaybettik.
Bu zor günlerimde beni her gün telefon ile arayıp destek veren arkadaşlarım vardı,
Acı ile dolu günümüzde ise yanımızda olan dostlarımız…
Bolu da olamayan, ya da önemli işleri nedeni ile cenazemize katılamayan ama telefon ile ulaşıp acımızı paylaşanlar vardı.
Hayatımızın gerçeklerinin önemli kilometre taşlarından olan bu ayrılık zamanında yaşama sevincimize can üstüne can katanlar,
Şunu biliniz ki;
Yaşama sevinci; ne para, ne mal, ne mülk ne de makam,
Yaşama sevinci; önce sağlık, sonra samimi bir hal hatır.
Ve de dostların verdiği candan bir selam.
Dostlar!
Sağ olunuz,
Dostlar!
Var olunuz!
Annem daha öncede aynı şekilde rahatsızlanmış ve bir anneler gününde onunla ilgili bir yazı yazmış idim, izninizle bu yazıyı tekrar paylaşmak istiyorum.
Üşüme oğlum
Vakit gecenin yarısı, oda da loş bir ışık var.
Gecenin sessizliğini, monitörden gelen Dıtdıt sesleri ile sanki bitiverecekmişçesine alınan nefes alışverişleri bozuyor.
Gözlerim oksijen vermek için kullanılan hortumlarda, bileklerinde ve göğsündeki aletlerde…
İki gün önce acile götürdüğümüz gün ve ardından da Orhan Veli Kanık'ın,
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava; diye devam eden BEDAVA şiiri geliyor aklıma.
Son gördüğüm de artık nefes alamaz duruma gelmişti, yırtınıyordu bedava denilen havadan bir nefes alabilmek için.
Gözleri iyice yuvasından çıkmıştı, elleri ve yüzü mosmor olmuştu.
Gidiyordu…
Sigorta Hastanesi Doktoru SayınHalil Uğur Bey'in sözleri kulağımda uğulduyordu.
-Uyutacağız, gerisi Mevla Kerim.
Teyzemin kızı Birsen ile ile bakışmıştık o kadar.
Dışarıda bekleyen kardeşim Vildan ve Emin'e, eniştem Adnan'a, nasıl diyecektik…
Apar topar aldılar götürdüler.
Sonra yoğun bakım ünitesinin kapısında sabahlara kadar bekledik iki gün, diğer hasta yakınları ile beraber.
İki gün geçti böyle
Uyandırdılar…
Sonra doğru servisteki bir başka odaya…
Refakatçi kalmıştım yanında,
Uzandığım kanepede “Dıt,dıt” sesleri ninni gibi mi geldi ne?
Göz kapaklarım ağırlaştı, ağırlaştı…
Direnmeye çalıştım ama nafile…
Gecenin sessizliğini yırtan cankurtaranın siren sesi idi son duyduğum.
Yenik düşmüşüm uykuya…
Zeki Müren karşımdaydı TRT 1 de; o güzel Türkçesiyle;
“Mazide kalan hatıra gibi,
Şefkatli kollarını aç bana anne.
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık,
Üşüdüm üstümü örtsene anne.” şarkısını okuyordu,
Şarkısında;
“Uyandım uykudan aradım seni,
Sağıma soluma bakındım anne.
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık,
Üşüdüm üstümü örtsene anne” diyordu,
Yanında olmayan annesini özlüyordu. Ondan üstünü örtmesini istiyordu.
Bir hışırtı duydum.
Sonra bir el hissettim bedenimde, uyandırmaktan korkar bir şekilde battaniye örtülüyordu üzerime…
Gözlerimi açtım,
Şaşırdım, aptallaştım, utandım…
Bir fısıltı duydum
“Uyuyanın üzerine kar yağarmış, üşüme oğlum.”
Baktım; ANNEM di…
Benim hasta olan anneme bakmam gerekirken, O bana bakıyordu.
Hayatla memat arasında gidip gelen bir can, gözlerini ilk açtığı anda Cennetin annelerin ayaklarının altına niçin serildiğinin cevabını veriyordu.
Not; Başta annem olmak üzere tüm annelerin ANNELER GÜNÜNÜ kutluyorum.
10.05.2013