Kendi saha avantajını iyi kullanır, tribünleri seyirci ile doldurursun, rakip takıma yapılan tezahüratlar ile rakibini boğar, kendi futbolcularını motive edersin.
Medyayı değerlendirirsin,
Yani müsabaka öncesinde maçı kazanmak için her yolu denersin
Ve
Rakibin bir boşluğunu bir pozisyon hatasını bulduğun an da gider golünü atarsın.
Ama
‘Bu adil olmadı eşit şartlarda yarışmıyoruz, ben de maçı kazanmam için gerekli olan bu golü atmıyorum.' demezsin.
Çünkü bu bir müsabakadır.
***
Ama seçimler bir müsabaka değil ki,
Yani
Köşeye sıkıştırayım, hazırlıksız yakalayayım, bacak arası atayım, hakemi ayarlayayım, medyayı kendi amaçlarım doğrultusunda kullanayım.
Ve
Ofsayt filan fark etmez golü doksandan takayım.
Böyle bir anlayış olur mu?
Ne yazık ki oluyor.
Olunca da golü ise 81 milyonluk Türkiye yiyor, siyasetçiler ise atmış oldukları gol ya da goller ile bizim üzerinden nefislerini koşturuyor.
Ama
Kabahat siyasetçilerde değil, takım tutar gibi parti tutan, araştırmayan, soruşturmayan, sorgulamayan bizlerde…
***
Yapılan ne?
Sen şunu dedin, sen ne yaptın demek,
Karalamak, aşağılamak…
Kendi ucuz politikalarını sürdürmek için gerekli olduğuna inandıkları insanların duyguları ile oynamak,
Ve
Bölerek, kutuplaştırarak ve ülke yönetimi ile hiç alakası olmayan değerler ile duygulara hitap etmek.
Tavandaki kavgalarını, tabanda bulunan insanlara sirayet ettirerek,
Babayı oğlu ile
Ağabeyi kardeşi ile
Komşuyu, komşusu ile
Arkadaşı, arkadaşı ile kavga ettirmek.
Ve
Bu ucuz siyaset ile oy devşirmek.
Yazık hem de çok yazık, koskoca bir ülkenin kaderi bu siyasi anlayışla mı belirlenecek?
***
Yahya Kemal meşhur rubaisin de
‘İkbale çıkınca hayli taraftan övülür.
İdbare düşünce hayli taraftan sövülür.
Ahir öven, övülen, söven birlikte-
Hep aynı değirmende karışıp dövülür.' Diyor.
Anlayana öyle anlamlı ki…
Sanki iktidarı, muhalefeti, ülkemizi, içinde bulunduğumuz çapsız siyaseti ve bu ülke içinde yaşayan insanları anlatıyor.
Eğer birbirimize sövüp sayarsak, tahammüllü olmazsak olan değirmen taşına değil, bu taşlar arasında un ufak olacak olanlara,
Yani
Sana, bana, yavrularımıza
Ve
Bu ülkeye ve de insanlarına olur. Diyor.
***
Şu kirli ortam dolayısı ile dışarıya çıkmaya insanlar ile seçimler konusunda konuşmaya çekiniyorum.
Yalanlı, dolanlı, iftiralı siyasetin arkasına körü körüne takılmış giden
Ve
Birbirini üzen insanlardan biri olmak istemiyorum.
Çünkü
Farkında olsak ta olmasak ta bir gerçek var.
Çarkı felek durmadan ve ara vermeden hep dönüyor, bu dünya üzenlere de kalmıyor üzülenlere de…
Sövenlere de sövülenlere de…
Bize ne kalıyor?
Verdiğimiz doğru ya da yanlış kararlar ile beraber yaşayacağımız ve aynı kaderi yaşayacağımız bir Türkiye…
***
Yani
Demem o ki;
Bizim üzerimizden algı operasyonları ile bir oyun oynanıyor.
Ve
Ne yazık ki önüne de geçemiyoruz.
Oyumuzu kime atacaksak atalım.
Ama
Hiç olmaz ise tabanda birbirimizi üzmeyelim, kırmayalım,
Düğünlerimizde yine karşı karşıya çiftetelli oynayacağımızı,
Cenazelerimizde yan yana saf tutup acıları paylaşacağımızı unutmayalım.
Çünkü
24 Haziran'da bitecek
Arkasından da 25 Haziran gelecek
Ama
Hayat bir şekilde söven sövülen, öven ya da övülenlerle beraber devam edip gidecek.