Neden saçların beyazlamış arkadaş
Sanada benim gibi çektiren mi var ?………
Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime
Allah'ım bu dünyaya ben niye geldim…

İlkokula başladığım yıllardı. Evimize yeni giren siyah beyaz televizyonda görmüştüm ilk kez onu.Saçları hafifçe beyazlaşmış, paçası düzgün ve oturduğu mekan afilliydi.

Ama mutsuzdu şarkıyı söylerken. Çocukluk işte,sahici sanıp üzülürdüm onun yaşamaya küsüp kederlenmesine.

Bir de,şarkının nakarat kısmında sorardı kendi kendine “bu dünyaya ben niye geldim?” diye.Ben de anlam veremezdim bu serzenişe.Öyle ya. Madem ki; zenginliğe rağmen dertli olunacak, saçlar beyazlaşacak ve bazen hayat ne kadar güzel olursa olsun bir gün son bulacak. Niye gelmiştik ki dünyaya?..

  Gençlik yıllarıma kadar hafızamın kuytu köşesinde kalan bu soru,beni içten içe kemiriyordu. Çevremde gördüğüm her nesne için cevap bulabiliyordum ne için yaratıldıklarına.

Hayvanlar bizim içindi. Etiyle, sütüyle, gücüyle bize hizmet ediyordu. Sebzeler, meyveler, ağaçlar, bizim içindi.,Hava, su, toprak, güneş, hepsi bizim için yaratılmış, insanlığın hizmetine sunulmuştu ve görevlerini de yapıyorlardı……

 Peki ya biz… Biz niye vardık?

Yiyip, içmek,  zevk-i sefa sürmek için mi? Zengin olmak mı,Hüküm sürmek  mı?Yoksa, sonu belli olan  hayatta başka bir şey mi? Esas olan neydi?

Yıllar önce, onca yaşına rağmen bu soruyu kendine soran Tanju OKAN cevabı buldu mu, bulmadı mı? bilmem ama, ben hayatımın ilk çeyreğini heba ettiğim için  üzülüyorum.

Üzülüyorum,çünkü bunun cevabı hepimizin evinde bulunan bir kaynakta olmasına rağmen,“Bu bize ne anlatıyor “diye düşünmemişim Tanju amca gibi !..

İnsanlığın kullanma kılavuzu, yaşam rehberi olarak gönderilen Yüce kitap, Kuran-ı Kerimdeymiş meğer sorularımızın cevabı.

     - "Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık." (Zâriyat-56)

     - “Sizi boşuna yaratığımızı ve bize bir daha dönmeyeceğinizi mi sandınız?"(Mü'minûn, 116)                                                                                         

Anlamadan, mevlit veya cenaze merasimlerine hapsettiğimiz bu Yüce kitap, kendi dilimizden tercümesini okuyuncabize,bizi  anlatıyormuş meğer.

Yüce Rabbimiz, insanoğlunun gerek bireysel, gerekse toplumsal olarak nasıl yaşanması gerektiğini, nelerden sorumlu olduğunu ve bizi neyin beklediğini açıkçabildirmiş ve tavsiyelerde bulunmuş.

Kur’andaki ayetleri,  aklımızı kullanarak anlamayı, anladığımızı düşünmemizi ve hayatımıza yansıtabilmemiz gerektiğini de defalarca vurgulamış. Vurgulamış ama maalesef “Ben”ler!en azından TÜRKÇE MEAL’ini açıp okumayı bile akıl edememişiz. İlk ayetinin “OKU” olmasına rağmen.

Yıllarca bir sürü kitap okumamıza rağmen, tenezzül edip bir kere bile “ne diyor bu kitap” diye elimize almamışız. Okuyup anlayan ve hayatına yansıtanları tenzih ederim ama O kitap vitrin süsü olsun diye değil, okunsun, düşünülsün ve tatbik edilsin diye gönderilmiş bir kitapmış. Ve kaçınılmaz SON DURAK’ ın tek yoldaşıymış.

Biz sadece ne yapmışız biliyor musunuz?....

Bir çıta BAL’ı dantelli örtülere sarıp, başucumuza asmış, sadece seyretmişizmeğer tadını bilmeden. Kendimiz açıp da tadına bakmak yerine, hep yiyen  başkalarına sormuşuz tadını.

Tatmadan “bal tatlı, bal tatlı”sözleriyle avunmuş ve o kadar da ilgisiz kalmışız tatlıların en tatlısına.

Sadece,anlamak için tadını bir kaşık yemek bile yetiyormuş aslında. Bir kaşık yiyip, bütün duyu organlarımızla hissetmekmiş meğer sır.Yani; okuyup anlayabilmekmiş işin özü. DÜŞÜNEBİLMEKMİŞ!!!

“Onlar hâlâ Kuran’ı gereği gibi düşünüp, anlamaya çalışmazlar mı?” (Nisa-82)

“Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?  (Kasas-60)

Alemlerin Rabbi olan Allahım, bizi affet. Bizi bağışla.

 Çünkü biz, Senin emirlerine; amirimiz, patronumuz veya dünyalıklar kadar boyun bükemiyoruz….

Bize Yüce Kitabımızı anlayıp öyle yaşamayı nasip et..Amin.

                               Ümit Yavuz