Bilimsel siyaset kurumsallaşmayınca bu böyle devam edecek. Kısır döngü içinde yuvarlanıp gideceğiz. Herkesin doğrusu kendine göre oluyor. Halbuki doğru tek. Orta yerde buluşamıyoruz.

Korona dönemi çok önemli. Bir kardeşim sosyal medyada ‘’ Mazot, gübre, yem pahalı. Destekler yetersiz. Üretim planlaması yok. Aracı bol. Çiftçinin kazancı asgari ücretin altında. İki ineği beş domuzu olan İngiliz köylüsü Antalya’ya tatile geliyor. Sorumlu iç ve dış mihraklar.’’

Saygı değer kardeşim, çok haklısın. Fakat o İngiltere ve zengin ülkelerin huzurunun ve zenginliklerinin altında, fakir ülkelerin kanı ve teri var. Hoş, şu günlerde o ülkeler hiç de rahat değil. Koronadan dolayı Hollanda saat 21:00 ile 4:30 arası sokağa çıkma yasağı ilan etti, olan oldu. Beklenmedik şekilde gençler sokağa döküldü. Ortalık savaş alanına döndü. Özellikle Türklerin yoğun olduğu dükkanlar yağmalandı. Bir polis göstericiler tarafından direğe bağlandı. Polis arabaları yakıldı. Şu anda Hollanda’da ırkçıların yoğun olduğu şehirlerde olağanüstü hal ilan edildi. Yağmacılar yakalandı. Kendi özgürlüklerinin kısıtlandığını ve ikinci dünya savaşının içindeymiş gibi hissettiklerini söyleyerek’’ savunma yaptılar. İkinci dünya savaşını yaşayan gaziler, buna çok kızdılar.’’ Bizim üzerimize bombalar yağdırıldı. Kolumuz bacağımız koptu. Aç susuz kaldık. Yazıklar olsun sizlere’’ diye reaksiyon gösterdiler.

Allahtan olayların içinde Türkler yoktu. Sivil kuruluşlar, Türk Federasyonu, dernekler, Diyanet Kuruluşları, Milli Görüş ve diğer Türk kuruluşları anında bildiriler ilan edip, herkesin evden dışarı çıkmaması öğüdünü verdiler. Bu da organize olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Hollandalı ırkçıların yaptığı olaylar Türklerin üzerine yamanabilirdi. Diğer ülkelerde de benzeri olaylar oldu. Tabi kayıp çok, kazanan taraf hiç yok.

Ülkemize gelince; bir tiyatro seyrediyoruz onun arka tarafını göremiyoruz. Şu bir gerçek, iktidar ve muhalefet terör konusunda ve şu korona günlerinde mutlaka bir masa etrafında olmalılar. Bu da bizim ülkemizde maalesef gerçekleşmiyor. Özlediğimiz tabloya bir türlü kavuşamıyoruz.

Korona dönemi çok önemli. Üniversiteler ve siyasi partilerin birlik olup, önce teröre karşı dik durmaları gerekiyor. Aynı zamanda şu anda, korona dönemi için bütün Türkiye neler yapmalı? Beraberce kafa yorup, çözümleri bulup uygulamaya koyduklarında, iktidar ve muhalefet birlikte hareket ederse, her kesimin memnun olacağını düşünüyorum. Oy kaygıları olmamalı. Çünkü olağan üstü zamandan geçiyoruz.

Eğitim ve gençlik çok önemli. Şu günlerde yapılan röportajlarda, gençlerden bazılarının yurt dışına gitmeyi arzu ettikleri vurgulanıyor. Anadolu toprakları bize nasıl emanet edilmiş? Dünyanın neresinde olursanız olun, ana kucağı gibi vatana sahip çıkmak zorundayız. Çünkü ruhumuzun rahatsızlığını ortadan kaldıramayız. Yurt dışı zannedildiği gibi değil. Mücadele ruhunuz yoksa hiçbir yerde adam olamazsınız. Önce GÜVEN; güveni yitirdiğimiz zaman her şeyi kaybederiz. Yurt dışında iş ve para yağmıyor. Biraz sabır, Türkiye’mizde çoğu kurumlar inanın yurt dışından daha iyi. Aile hekimleri, sağlık ve ulaşım. Bilenler bilir, önceleri tuvaletlerin içine pislikten giremiyorduk.

Sorunlarımız çok; kurtuluş savaşımızda milletçe bu sorunları nasıl halletmişsek, bu gün de aynı şekilde halletmeliyiz. Yoksa vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimizin kemiklerini sızlatırız.

Türkiye’den Hollanda’ya iltica eden bir kardeşimiz orada bana komşu oldu. Kendisini bana komünist olarak tanıttı. Üniversiteyi bitirmiş ama ülkemizi kötülüyordu. Kendisine şunu söyledim; seni seviyorum. Şu duvara yaz. Bir gün geldiğin yeri çok özleyeceksin. Bir ara bulaşık yıkayarak geçinmeye çalıştı. Sonra da bir okulda temizlik hizmetlerinde çalıştı. Ve bana ; ‘’hocam çok haklıymışsınız. Memleket hasreti hiçbir şeye denk değilmiş. Vatanımı ve yakınlarımı çok özledim.’’ dedi. Kendisiyle hala görüşüyorum. Gurbet acı çektirmeden yaşatmaz.

Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü’nde okurken, Bolulu olan Konya Emniyet Müdürüyle tanıştık. Vefat etmiş Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Okulumuzda sağ ve sol görüşlü arkadaşlarla memleket meselelerini konuşur, nasıl bu ülkeyi kalkındırabiliriz diye kıyasıya sohbetlerimiz olurdu. 1972- 1973 eğitim öğretim yılında son sınıfta, ülkücülerden bir arkadaşımız öldürüldü, ertesi gün soldan bir arkadaşımız daha öldürüldü. Sol görüşlü öğrenciler tarafından okul basıldı. Polis koridor oluşturup, okulun etrafında durarak solcular dışarda, sağ görüşlü öğrenciler de içerde kaldılar. Daha önceden tanıştığımız Bolulu emniyet müdürü rahmetli Sabri Yıldırım bir polis eşliğinde beni yanına çağırdı, okul müdürümüz Yusuf Ziya Beyzadeoğlu ile oturuyorlardı. Bana şu tarihi konuşmayı yaptı: ’’ Sağdan ve soldan arkadaşlarınız aynı silahla öldürülmüş. Mermiler aynı silahtan çıkmış, bir türlü ulaşamıyoruz. Seni, bu olayların içinde görmeyeceğim, yarın okul kapanıyor, doğru memleketine gideceksin.’’ Ve hepimiz yaşayarak bu acıtan filmi izledik. O dönemde ülkenin pek çok değerleri yok edildi. 30 yıl kaybettik. Aslında yakın tarih ve bu tarihin içinde yaşamış siyasiler şu anda başımızdalar. Hala ders alınmamış gibi ülkemiz insanını çok üzüyorlar. Ümitsizliğe ve güvensizliğin içine atıyorlar.

Demirel’in, 12 eylül ihtilalinin ertesi günü yaptığı konuşma kulaklarımda çınlıyor: ‘’Bu ordu emrimdeydi. Bu olayları bitirelim diyordum, bir türlü bitmiyordu. Bir gecede nasıl bitti?’’

Tarihin akışı bilinirse politika kör dövüşü olmaktan çıkar. Asalet ve servetin imtiyazı olmamalı ilim. Eğitim kabiliyetlere göre ayarlanmalı, ehliyet kelimesinin ancak o zaman gerçek manası olur. Eğitimin görevi yeni bir insan yaratmak; seven, düşünen, çalışan bir insan. İnsanı egoizm zindanından ancak ahlak kurtarabilir. AHLAK VE İMAN; birbirimizi sevmek zorundayız.

31 ocak 2021

Şükrü Karataş