‘Çok zenginim, çok param var’ diyerek kostaklansak da, mevki, makam sahibi olsak da, sağlıklı olmadıktan sonra, bunların hepsi havadır hava!

‘İnsanın neresi ağrıyorsa, canı oradadır’ derler.

O ağrının acısını; fakir de aynı çeker zengin de…

İşte o ağrıları hissettiğimizde, kimimiz özel arabalar ile kimimiz dolmuşlarla, kimimiz yürüyerek gittik.

‘Aman doktor, canım kuzum doktor

Derdime bir çare ‘ diyerek derman istedik.

Sonra…

‘Allah düşürmesin, başımızdan sizleri de eksik etmesin.’ diyerek onlar için dualar ettik.

***

‘Çaresiz dertlere düştüm
Doktor bana bir çare…’ diyerek kapılarını çaldıklarımız, dualarımızı eksik etmediklerimiz var ya…

İlgililere, yetkililere, kendileri için değil, şifa bulmak için gelenleri hakkı ile muayene edip, doğru teşhis koyabilmeleri için sesleniyorlar;

‘Hasta yoğunluğumuz ÇOK, şifa için bekleyenlere ayıracak zamanımız AZ. Şiddet görüyoruz, mahkemelerde sürünüyoruz, psikolojik baskılar yaşıyoruz.

Çaresiz dertlere düştük,

Derdimize bir çare’ diyorlar.

Çok şey mi istiyorlar…

***

Rahmetlik Abdurrahim Karakoç, yıllar önce yazmış olduğu ‘ TOHDUR BEY’ şiirinin bir kıtasında, garibanın halini,

‘Büyük oğlan esker, öteki çırak / Han için param yok, oteli bırak / Mevsim kış, yollar sarp, köy hayli ırak / Bir değil beş değil yara, tohdur beğ’ diyerek,

Çaresizliğini ise,

‘Yedi baş horanta, yıkık hanede / Tüm kazancım bini bulmaz senede /Yüz pangunut helal olsun gene de /Ben nereyim, beş yüz nere tohdur beğ’ sözleri ile ifade eder.

Başka bir kıtasında da, o garip Anadolu insanının nezaket ve zarafetine tercüman olur

Ve

‘Hemi Müslümanım, insanım hemi / Halimi arz ettim, darılma emi / İçinde mangır yok, gördün kesemi / Bir de ceplerimi ara tohdur beğ’ diyerek arz eder.

De…

Çok şükür, ülke olarak sağlıkta bu günleri geçtik; geliştik, değiştik. İnsan ayrımı yapılmayan güzel günlere geldik.

Ama

Bu arada ne yazıktır ki, VATANDAŞA ŞİRİN GÖRÜNMEK için, sapla samanı yine birbirine karıştırdık, öğretmenlerimiz gibi doktorlarımızı da değersizleştirdik.

***

Doktorlar, o kadar çok severek okudukları, o kadar çok severek yaptıkları bu mesleği, devlet hastanelerinde yapmak istemiyorlar; niye?

Sorunları var, bu belli.

De

Sorun sadece, bu kadar yıl yapmış oldukları AĞIR TAHSİLE rağmen, emeklerinin karşılıklarını alamadıklarını söyledikleri ücret mi?

Ağır çalışma koşullarının, itibarsızlaştırılmalarının etkisi yok mu veya hastaların ve hasta yakınlarının davranışlarının?

***

Hastalar efendim.

Ama

Bu defa hastalara şifa dağıtan, doktorlarımız hastalar…

Kendileri için değil, şifa bulmak için gelen hastalara daha iyi hizmet sunabilmek için

Hemi DOKTORUM, insanım hemi

Halimi arz ettim, darılma emidiyerek şifa isterler, dertlerine derman olunmasını beklerler.

Ülke olarak, korona belasını yaşadığımız zor günlerde, balkonlara çıkarak alkışladığımız, bizlere şifa dağıtan, bu beyinler, bu gözler, bu eller sahiplenilmeyi hak etmiyorlar mı?

***

Sağlık konusunda, Rahmetli Karakoç’un şiirini yazdığı o günlerden, bu güzel günlere geldik.

Teşekkür ederiz!

Ama

Daha sağlıklı günler için hastanelerimize, ocaklarımıza, kökleri yayılan, etrafını dağıtıp parçalayan İNCİR AĞACI değil,

Barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin ve saflığın sembolü olan ZEYTİN AĞACI ağacı dikmeyi düşünmeliyiz.

Doktorlarımızın TIP BAYRAMI kutlu olsun.

13.03.2022

Muharrem Demirel