Düğünden geliyorlardı…
Hem ER olsun hem de İMAN lı…
Herhalde ailesi öyle düşünmüş olmalı ki; ER İMAN koymuş adını.
Öyle biriydi Eriman Bey…
Hem ‘Er'di Hem de ‘İmanlı'ydı,
Ben Yavuz tarafını hiç görmedim, hep Yunuşcaydı…
Ses tonu konuşurken bile hep nazikti, kibardı güler yüzlüydü, naifti, sabırlıydı,
Merhametli, tevazu sahibi, gerçek bir mümin duruşlu,
Tam bir Çelebi ruhluydu.
Onu ilk defa Türk Ocağı'nda, Yunus Nadi Bey, Hayati Bey, Yaşar Bey ve Nevzat Bey ile beraberken tanımıştım.
Üçtepe ismini koymuştuk gazetemizin ismini ve ben de ERİMAN Bey sayesinde spor yazarı olarak yazarlığa ilk adımımı atmıştım,
Onun desteği ile girmiştim bu camianın içine.
Yani bugün yazıyorsam Eriman Hocam'ın sayesinde.
Eğitimciliğinin yanında Bolu'ya kültür anlamında da Üçtepe ve Bolu Bakış Gazeteleri ile çok şeyler katmıştı Hocamız.
Dostluğumuz hep devam etti,
Sonra Ünal GÜL Beyefendi…
Oğlu Alperen'i okula kayıt yaptırmaya gelişi ile oldu tanışmamız ve ardından devam edip giden dostluğumuzu artırışımız…
En son ise Adem Bayındır Hocamız'ın babasının cenazesinde oldu, Eriman Hocamızla beraber Onunla da kucaklaşmamız…
Düğünden geliyorlardı…
Ama Yahya Kemal Beyatlı gibi nicelerini alıp, meçhule giden sessiz gemi Abant Sapağı'ndaydı.
Yolcuları ise Ünal ve Eriman Hocalarımız'dı.
Evet, meçhule kalkan bir gemi kalktı, Cumartesi günü Abant Sapağı'ndan
Ve bu dünyadan ayrılış iki candan iki dosttan,
Geride kalanlar ise bu seyahatten elemliydi,
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Camii'nin önünden uğurlarken onları, gözlerimiz nemliydi.
Hoca efendi sordu;
Eriman Bey'i nasıl bilirsiniz?
İyi biliriz!
Haklarınızı helal ediyor musunuz?
Helal olsun…
Sonra tekrar sordu Hoca Efendi.
Ünal Bey'i nasıl bilirsiniz?
İyi biliriz.