Yine bir 18 Mart…

Destanlar yazdığımız kutlu bir gün.

İşte bu gün ‘Ey gözünü kırpmadan, ölüme koşanlar’, diyeceğiz, ‘Çanakkale geçilmez!’ diye haykıracağız.

‘Ey destan yazanlar, bize bu güzel ülkeyi bırakanlar’ diyerek bitmeyen ‘EY’ ler ile sonu gelmeyen methiyeler düzecek, şehitlerimizi rahmet ile anıp, bu destanı anlatacağız.

Anlatmalıyız da…

Ama

Yetmez!

Anlamakla kalmayıp Çanakkale’yi yaşamalıyız da…

Ancak o zaman gerçek anlamda sahip çıkarız bu vatana.

***

Yani

Çanakkale’yi anlamak için, ellerimize asker kınası yakmadıksa,

Sonra

Anamızın ’Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım / Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım / Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit.’ duası ile uğurlanmadıksa,

Balkan harbinde şehit olan babanın evladı olmanın gururunu yaşamadıksa, geride, gözü yaşlı bir eş, evlatlar bırakmadıksa,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Seddülbahir, Conk Bayırı, Arıburnu gibi cephelere gitmedikse, toprağın altındaki siperlerde girmedikse

Ve

O siperlerde 3-5 dakika değil, sekiz ay kalmadıksa,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Gece gündüz elbise ve çizmeler ile toprak üzerinde yatmadıksa, şöyle derin bir uykuya hasret kalmadıksa,

Düşman tarafından yapılan, saatlerce süren, bombardımanlar da, siperde otururken üzerinizden geçen, ölüm getiren bombaların ıslıklarını duyup, ölümü ensemizde hissetmedikse,

Biraz önce sohbet etmiş olduğunuz, Mehmetlerin, Ahmetlerin, Osmanların, Alilerin, parçalanmış vücutlarını görüp, ürpermedikse,

Hüseyin’in, son nefesini kelimeyi şahadet getirerek verdiğini görmedikse,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Muharebe aralarında, vatanın çeşitli yörelerinden gelen Mehmetlerin söylemiş oldukları Anadolu türküleri ile sevdiklerimize doğru gitmedikse,

Hasretlik çekmedikse,

Bir köşeye çekilip sevdiklerimizden gelen iki satır mektubu okurken hüzünlenip, toprağa iki damla gözyaşı dökmedikse,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Uzun süren yağmurlarda, baştan ayağa kadar sırılsıklam ıslanmadıksa, kış mevsiminde iliklerimize kadar donduran o ayazı hissetmedikse,

Sıcakların artması ile su sıkıntısı çekmedikse, yıkanmaya hasret kalmadıksa, kirlenmekle kalmayıp, bitlenmedikse,

Tüberküloz, sıtma, anemi, dizanteri hastalıklarına yakalanıp; kışın ayazında yanmadıksa, Ağustos sıcağında titremedikse,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Evlatlardan, anadan babadan, yardan uzak, Ramazan ve Kurban Bayramlarını yaşamadıksa, şehit kanları ile yoğrulmuş toprak ile teyemmüm ederek abdest almadıksa,

Kılınan iki rekât namaz sonrasında ise ‘Allâhü ekber, Allâhü ekber; lâ ilâhe illellâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd’ teşrik tekbirleri ile manevi hazzın doruklarına çıkmadıksa,

İmamın ‘Bizi vatansız, bayraksız bırakma Allah’ım’ duasına, bombardıman altında,

Sarsılmaz bir iman ve ihlasla ‘Âmin’ demedikse,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Bulunduğumuz siperde, dualar edip salavat getirirken, önümüzdeki siperde bulunan, Tıbbiyelileri, mülkiyelileri, müderrisleri, dervişleri, gönüllüleri görmedikse,

Daha ana kuzusu olan, açamadan solan, On beşliklerin acısını içimizde hissetmedikse,

Alevi Sünni, Türk, Kürt, Çerkez, Abhaz, Boşnak, Arap kardeşlerimiz ile beraber, bir iki dakika sonra öleceğimizi bile bile, yıldırım hızı ile siperlerimizden ‘Ölürsem şehit kalırsam gazi’ düşüncesi ile ‘Allah Allah’ nidaları ile çıkıp süngü savaşına girmedikse,

Anlayamayız ki Çanakkale’yi…

***

Dedik ya, Çanakkale’yi anlamak gerek. Anladıksa şimdi dönebiliriz cepheden.

Ama

Hala daha ‘Bu yedi düvelin Anadolu’muz da ne işleri vardı?’ diyemiyorsak,

‘Eğer, ekonomik yönden güçlü olsaydık, savunma sanayinde geri kalmasaydık, çağın yeniliklerini yakalasaydık ülkemizi paylaşmaya gelebilirler miydi?’ sorusuna cevap aramıyorsak,

"Namusunu çiğnetmemek uğruna dağları ve taşları şüheda gövdesine çeviren",

"Bir hilal uğruna toprağa düşen", " O pak pak alnı öpülmeye değer" olan, 250 bin şehidin, bize vatan bırakmak için canlarını verdiklerini hatırlamıyor

Ve

Mevkimiz makamımız her ne olursa olsun, o makamları bir mevzi bir muharebe alanı görüp, çocuklarımıza her yönden güçlü bir Türkiye bırakmak için ÇANAKKALE RUHU ile çalışmıyorsak,

‘EY’ ile başlayan nutuklar atsak ne atmasak ne?

***

Çanakkale Zaferinin 107. Yıldönümünü ve Şehitler Gününü gururla kutluyor, bu vesileyle aziz şehitlerimizi, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ü ve ebediyete intikal etmiş tüm gazilerimizi, rahmet ve minnetle ile anıyorum.

17.03. 2022

Muharrem Demirel.