Sana söyleyeceğim hep şudur:

Çocuksun, yol ise korkuludur.

Satırlarımıza asırların içinden süzülüp gelen büyük âlim, kıymetli İmam-ı Rabbani radyallahü anh efendimizin mükemmel beyti ile başladık.

***

Kıymetli okuyucularımız,

Hepimizin gözleri aydın.

Çok şanslıyız. Huzurluyuz. Umutluyuz

Bu günlere kavuştuk,

Kamyon eve girdi! Faciadan dönüldü... Kamyon eve girdi! Faciadan dönüldü...

Canlıyız ve diriyiz. Sağlıklıyız.

Toprağında üzerindeyiz. Yaşıyoruz.

Fırsat ayağımıza bir kere daha geldi.

Sevinçliyiz.

Bu gün bu nimete kavuşamayan, dünya hayatı süresini bitirmiş, ahirete intikal etmiş nice yakınlarımız, insanlarımız var.

Onlar bu şansı artık bulamayacaklar. Onların üç ay şansları kalmadı.

Gerçi,

Bizlerde bir zaman sonra bu şansı bulamayacağız. O nedenle kavuştuğumuz değerin önemini ve kıymetini iyi anlamamız lazım. İyi de değerlendirmemiz lazım.

Gülümserken ağlamak lazım esasında.

Misafir olduğumuzu hissetmemiz lazım.

***

Ehlisünnet âlimleri buyuruyorlar ki:

“Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı, merhamet ettiği için, bazı günlere, gecelere ve aylara kıymet vermiş, bu zamanlarda yapılan dua ve tövbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapmaları, yalvarmaları, dua ve tövbe etmeleri için bu zaman dilimlerini sebep kılmıştır. Halk arasında "üç aylar" olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan aylarını da, kullarının yalvarmaları, dua ve tövbe etmeleri için sebep kılmıştır. “

***

Resulullah efendimiz, Recep ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi.

….

Birkaç gün sonra takvimlerimiz bize müjdeyi verecek.

11 Ocak Regaip kandili.

12 Ocak günü ise 1 Recep (1445), Ve

Üç aylarımız başlıyor.

Mükellef olan yani akıl ve baliğ olan herkes için, yani bizler için bu günler müjdedir. Sevinçtir. Vuslattır. Nimetler önümüzdedir.

Hepimize afiyet olsun,

Kaçırmamak lazım bu ihsanları,

Unutmayalım ki, hem sağ, hem de şuurluyuz.

***

Bu konuda çok uzun yazmak vardı ama şimdilik yeterli diyerek,

Geçen hafta, Türkiye’de, İslami kıyafetlere bürümüş, tam Müslüman gibi giyinmiş MOSSAD ajanlarının yakalandığı haberini Türkiye’nin gündemine oturdu. Fotoğrafları ve videoları görünce çok şaşırdık. Ama çabuk aydık. Bunların 15’i tutuklandı. Yabancı uyruklu 8 tanesi sınır dışı edildi.

Hainler boş durmuyordu. Durmadığını da zaten biliyorduk.

İyi enseledik.

PEKİ, MOSSAD NEDİR?

Dünya genelinde faaliyet gösteren, en gizli, en bilinmeyen EN ACIMASIZ istihbarat örgütüdür. MOSSAD, Amerikan CIA'inden sonra Batı dünyasının en büyük hain ikinci casusluk ajansıdır. CIA ile ortak hareket eden, İsrail’e bağlı sembolik olarak on iki casus olayıyla kurulan Mossad resmi olarak 18 Eylül 1947'de kuruldu. Merkezi Tel-Aviv'dedir. ABD de, zengin Yahudi şirketlerin maddiyat olarak desteklediği illegal yapılı kuruluştur. Faaliyetlerini burada yazacak yerimiz olmadığı için kısa kesiyoruz.

Mossad’ın her alana sirayet eden yapılarını ileride yazarız inşallah.

(Not: 7 Eylülde İsrail’li sivillere ansızın saldırdı denilen Filistinlilerin esasında, Mossad ajanı olduğunu bilmeyenimiz yok! Sonra güya kendi toraklarını kurtarmak için, mazlum görünüp 25 bine yakın can almalarının öncü hareketini ABD öncülüğünde yaptılar)

Bu gün, aşağıda kısa bir alıntı yaparak, yıllardır hazırlanan kumpasın küçük bir bölümünü sizlerin gözleri önüne getirmek istiyorum

***

TEL AVİV İSLAM ÜNİVERSİTESİ (1)

 "Tel Aviv İslam üniversitesi”

İsrail’in 1956 yılında kurmuş olduğu “Tel Aviv İslam Üniversitesi”ni çok az kişi bilir. Veya bilmezler.

Çünkü bu üniversite herkese açık değildir. Bizzat "MOSSAD’ın" gözetimi altındadır.

MOSSAD üniversitenin her şeyinden sorumludur.

Dersleri, her bir dersin müfredatını, öğretim görevlilerini ve öğrencileri büyük bir özenle hazırlanmış ve çalışılmış bir plana göre MOSSAD’ın kendisi belirler.

Üniversiteye sadece Yahudi öğrenciler kayıt olabilir.

Öğrencilere, tefsirden Akaid, fıkıh ve Arapçaya farklı İslami ilimlerde eğitim verilir.

Bunun yanı sıra, Müslümanlar arasında nasıl yaşayacakları, onlara nasıl davranacakları ve kandıracakları konusunda özel eğitici dersler de verilir.

Bu eğitici dersler uzun sürelidir.

Öğrenciler, psikologlar, iletişim uzmanları, sosyologlar ve siyaset bilimciler tarafından eğitilirler.

Üniversiteden İslam kültürü, şeriatı, fıkhı ve bilimi hakkında eğitim görmüş ve tam bilgi sahibi olarak mezun olurlar.

Öğrenci, “Müslüman bir din adamı” görünümlü olarak mezun olması için özel olarak hazırlanır.

Çalışma alanı ve yeri oldukça dikkatli bir şekilde ayarlanır.

Daha sonra bu üniversiteden mezun olan öğrenci, çevre ülkelerde sözde İslami faaliyetlerine başlar.

Müslümanlarla iletişim kurar. Onlarla yaşar ve haklarında öğrendiği her şeyi hemen paylaşır.

Ana görevini hiç unutmaz. En zayıf anda Müslümanlara vurular geçerler

***

ABD, 50 tane devletin birleşmesinden oluşmuştur. Yani aslında 50 eyaleti de birer devlettir. Birleşerek Amerika "Birleşik" Devletleri olmuş. Birleşerek güç kazanmıştır. Avrupa Birliği ise 27 devletten oluşur. 27 devlet birleşip Avrupa "Birliği" oluşturmuş. Güç kazanmıştır.

Onlar birleşip güçlü olurken Müslümanları parçaladılar. Müslümanları birleştirecek herzeyi de gericilik, faşistlik, bağnazlık vs. olarak bizlere aşıladılar. Müslümanları birleştirecek şeylere ABD ve AB'den daha fazla düşman hale getirildik. Büyük tuzaktı.

Velhasıl, ABD ve AB gibi batılı güçler, bu coğrafyadaki gücünü Müslümanların bölünmüşlüğünden alır. Bunu sürekli gündem etmeliyiz. Yoksa daha çok işgal ve sömürüye maruz kalırız.

Asıl boykot etmeniz gereken bölücü fikirler ve zihniyetlerdir. Bunu düşünelim.

 ***

 Bugün İsrail’de, şiddetli bir haçlı seferi uygulanıyor.. Kolayca, korkmadan yapabilmelerinin sebebi yine "Müslümanların bölünmüşlüğü." Siyasi bölünmüşlük, İdeolojik bölünme. Irksal bölünme.

 "Bölünmüşlük" en büyük belamız.

Bölünmüşlüğü bitirmek çok zor. Çünkü bölünmüş Müslümanlar 73 ayrı boş fikre bağlanmışlar. Bizler de okumuyoruz, araştırmıyoruz. Veya okutturulmuyoruz veya araştıramıyoruz.

Zihinsel bölünmüşlük toprakların bölünmesinden daha tehlikelidir. Bölünen toprağı birleştirilir ama bölünen zihinler zehirlidir, birleşmez, birleşmez.

 ***

Bu mübarek üç aylarda, daha dinç düşünebilme yeteneğimizi geliştirmek gerekirken, Millet olarak ta, iki âlemde de hesap gününe cidden hazırlanmamız gerekiyor. Birbirimizi sevmekten, güvenmekten, birlikte ortak noktalarda hareket etmekten başka çaremiz yok.

 Isıtıp ısıtıp önümüze sürülen,

Şu an Atatürk, din, laiklik, Türk, Kürt ve Arap kartlarını oynayıp içeriyi kısık ateşte ısıtıyorlar. Isının şiddetini artıracaklar. Sanat, müzik ve sporun içindeki klikler ve kullanışlı araçlar harekete geçiriveriyor

***

VE FRANSA..

Fransa da, başbakan değişti ve yerine Eski Fransa Eğitim Bakanı olan 34 yaşındaki Gabriel Attal’ı atandı. Adamın en büyük özelliği İslam düşmanı, eşcinsel ve Sefarad Yahudisi olmasıdır.

Bundan önceki İstifa eden Başbakan Borne, Aşkenaz Yahudisiydi.

Atananların Yahudi kökenli olmasının nedeni küresel ölçekteki Yahudi lobilerinin kulis çalışmaları neticesindendir.

Dikkatinizi çekerim ki, Fransa’da nedense, laiklik tartışması yaşanmıyor!

Bunlar tesadüfü atamalar değildir. Yahudiler dünya da, her yeri ele geçiriyor.

***

Filistin’in işgali bir provadır. Dünya ve İslam âlemi, bu arada bu olayı sessizce seyretmektedir.

İran ise havaya bakıp ıslık çalmakta,

Suudi Arabistan ise ABD nin ağzına bakmaktadır.

Başsız dünya Müslüman devletlerinin bu seyirci halinden sonra,

Yeni çekilecek filmin çekileceği adresin yeri bellidir.

Sonraki sahne, plato, (maalesef) Türkiye’dir.

Biri(leri) çıkıp MOTOR derse şaşmamamız lazım!

***

Dünyanın her yerindeki masumların, mazlumların katledilirken, 20 bin masum insanın çığlıkları içinde üç aylara gireceğimiz bu günlerde, Şanlı tarihimizdeki asil milletin küllerini merak etmeliyiz.

Cihan şümul devleti olmak için tek yürek, tek imana sahip olmaktan başka çare yok. Sağcısı solcusu tek yürek olmak zorundayız.

Bu coğrafyayı da, dünyaya lider yapmak için ilmi mücadelemiz kadar, birlik ve beraberliğimizi güçlendirebilmeliyiz.

Yazımızı muhteşem beyitle sonlandıralım.

Canım yavrum sana sözüm şudur,

Çocuksun yol da çok korkuludur.

Kıymetli okuyucularımızın mübarek üç aylarını candan tebrik ederiz.

Basın alanında çalışan, didinen Basın Mensubu arkadaşlarımızın, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü” de tebrik ederim