Özübek mesajında şu ifadelere yer verdi:
“İnsanlığın sevgi, fedakârlık, emek ve umut kaynağı kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten duygularımla kutluyorum. İnsanın kadın ve erkek olarak iki cinsten yaratılmış olmasına rağmen on binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca kadın-erkek eşitliğini tam olarak sağlayamamış olmaktan, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadınların şiddet olaylarıyla, eğitimsizlik, işsizlik, çocuk yaşta evlilik gibi köklü sorunlarla karşı karşıya olduğunu görmekten derin üzüntü duyuyorum.
Bütün tarihi ve toplumsal çalışmalarda kadınların toplumsal yaşamdan en fazla soyutlandıkları toplumların medeniyetin gerisinde kalmış; kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal hayata en fazla katılım sağladığı toplumların ise gelişmişlik seviyesinde de büyük bir ivme yakalamış olduğu ortaya çıkmaktadır. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ülkemizde kadınlarımız gerek sosyal gerekse ekonomik hayata arzu edilen oranda katılamamaktadır. Bütün olumsuzlukların yansıra istihdam edilen kadınların erkeklere oranla daha düşük ücret aldığı gerçeği, üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır. Kadınlarımız hem temsilde hem de üst düzey yönetim kademelerinde bir elin parmaklarını bile geçmeyecek sayıda kalmaktadır.
Modern zamanlar bizlere geleneksel yaklaşımın aksine, çalışma hayatında kadınların da en az erkekler kadar başarılı olabileceğini göstermiştir. Fakat günümüzde, kadınların çalışma hayatında etkin bir rol oynamalarının, kadınlardan toplumsal düzeyde beklenen aile içi rolleri yerine getirmesini engellediği düşünülmektedir. Başka bir ifade ile toplumun kadına yüklediği ev işleri ve annelik görevleri, bir anlamda çalışma hayatının önüne geçmekte hem kadınların iş hayatında yükselmelerine hem de sürekli ve güvenceli işlerde çalışmalarına mâni olmaktadır. Her ne kadar çalışan kadınların sorunlarını azaltmaya yönelik doğum yapan kadınlara yarım gün çalışma hakkı gibi birtakım tedbirler alınsa da iş güvencesi, çalışma süreleri, kreş imkânları, yasal korumalar ve toplumsal bilinç anlamında ideal seviyenin oldukça gerisinde kaldığımız da inkâr edilemez bir gerçektir.
Geçtiğimiz ay ülkemizin 11 ilinde yaşadığımız deprem felaketi hepimizin yüreklerini dağlamıştır. Devletimiz ve milletimiz el ele vererek afet bölgesinde yaraları sarmak için seferber olmuştur. Bu çalışmalar esnasında kadınlarımız da en az erkeklerimiz kadar fedakârlık göstermiş, gerek arama kurtarma faaliyetlerinde gerekse sağlık yardımı ve sosyal çalışmalarda son derece hayati görevler üstlenmişlerdir. Nasıl ki Kurtuluş Savaşımızda kadınlarımız erkeklerle omuz omuza cepheye koşmuşsa bugün de deprem bölgesinde erkeklerle kadınlarımız bir arada görev yapmaktadır. Görevli kadın personelimizin dışında binlerce gönüllü kadın öğretmen, hemşire, sağlık çalışanı, arama kurtarma gönüllüsü, sosyal çalışmacı ve yardımsever kadınlarımız da bölgeye koşmuştur. Bu da kadınlarımızın toplum içindeki etkinliğinin önemini ve kadınlarımızın toplumumuzun ayakta kalması için nasıl vazgeçilmez olduğunu en açık şekilde ortaya koymaktadır. Bu vesileyle bu acı günlerimizde gösterdikleri dayanışma, emek, mücadele ve fedakârlıklar nedeniyle toplumumuzun temel direği kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygu ve düşünceler içinde başta evlat acısıyla yüreği yanan, bu vatan uğruna canlarını veren kahraman şehitlerimizin anneleri, depremde evlatlarını, yakınlarını kaybeden kadınlarımız ve bölgede canla başla milletimizin yardımına koşan kadınlarımız olmak üzere tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, kadın kamu görevlilerimizi de haklarımız ve ortak çıkarlarımız için Türkiye Kamu-Sen çatısı altında her kademede mücadele etmeye davet ediyorum”