İTİLMİŞ KAKILMIŞ ATLAS ROBOT

Abone Ol

İtilmiş ve Kakılmış..

Eskilerde, çok eskilerde kalmış,

Dramkomedi tarzı bir dizi skeçti.

İzlerken;

İçim daralır, kalp kapaklarım genişler, nabzım yükselirdi.

“Merhaba ben kakılmış, bana kısaca kak diyebilirsiniz.”
“Bu da benim kocam itilmiş, ona da kısaca it diyebilirsiniz.”

Replikleri;

“Allah belanı versun gutup ayusu”
“ Lan gakılmis seni dogmem icin bi sebep buldun buldun, bulamadın dayağı yidin.”

Konuşmaları vardı.

İtilmek, kakılmak mühim mesele.

Üzerinde durulması gereken bir vakıa.

İnsani olarak itici,

Dersler çıkarılacak/alınacak kadar hayati bir mevzu.

Abartılmış dahi olsa; yaşanmamış olma ihtimali zayıf hallerinde, şiddet, küfür, eziyet tekmili birdendi.!

İtilmiş, Kakılmış'ın,

Ya kolunu kıvırır,

Ya elinin tersiyle vururdu.

Hep tersten çalışır,

Rakı bardağı masadan,

Sigarası elinden eksik olmazdı.

Kakılmışın gözündeki morluk, dudağındaki şişlik hiç gitmezdi.

Biri dayak atmak,

Biri yemek için yaratılmıştı sanki.

Her ne ise.

Mevzu çok gerilerde kaldı.

Benzer yaşantılar hala var mıdır.? bilemiyorum.

Bu konuya nerden geldim.

Nereye varacağım; bakın işte onu biliyorum.

Demem o ki;

Modern bir çağda yaşıyor dahi olsak;

İçimizdeki kakılmış-itilmiş sendromunu üzerimizden atamıyoruz.

Arkadan dolanmak,

Arkadan itmek,

Teknoloji çağında dahi uygulama alanı buluyorsa,

Ne diyeyim.

Ne söyleyeyim.

İnsana merhameti unuttuk.

Artık robotlara üzülme vaktidir.

Kendi acılarımızın üzerini örtmek için, dizilerde gözyaşı dökmeye alıştırıldık.

Pespaye dizi ve programların yüzünden içimiz boşaldı.

Canlı bir beden,

Düşünen bir beyin taşırken, cansızlık ne menem bir şey.

Ne ormanın farkındayız,

Ne tabiat'ın.

Bunları neden yazdım.!

Nereye bağlayacağım.

Şuraya.!

Boston Dynamics'in test robotu Atlas'a konduracağım.

Onun önden sopayla itilmişliğine,

Arkadan kakılıp yere düşürülmesine bir mana yükleyemiyorum.

Test'miş, denemeymiş orası malum hikaye.

İnsanın itilmiş ve kakılmışlığını geçtim,

Test robotu Atlas'ın itilmiş/kakılmış olmasını bile hazmedemiyorum.

İçim yandı.

Dışım terledi.

O çocuksu, o abıldayan haliyle zor bela doğrulması içimi acıttı.

Cansız bir bedenden mamul, robot dahi olsa durum vahim.

Marazi bir yürüyüşe haiz robotun, yere kapaklanmasını içim kaldırmadı.

Yok..!

Mevzu robot değil.

Evet biliyorum/ruz.

Altı üstü robot işte.

O robot,

Biz değiliz.

Onun kalbi yok,

Bizim var.

O itilmiş/kakılmış bir robot,

Biz insanız.

Onun ağzı var dili yok.

Ve Fakat;

Bir birimize neler söylüyor neler yapıyoruz.

Hiç mi utanmıyoruz.!

Hiç mi ders almıyoruz.!

“Atlas” Robot'tan.

Bu malum robot'un, ya ağzı klozet, dili sifon, midesi lağım, bağırsakları kanalizasyon olsaydı mesela.!

Onu diyorum.