Bolu Belediyesi Muhtarlık İşleri Müdürlüğü tarafından çıkarılan “Bizim Mahalle” isimli dergi için Tabaklar mahallesi ve hayat hikayesini kaleme alan Solmaz Baysal’ın yazısı derginin yayınını sonlandırması nedeniyle yayınlanamamıştı.

Bolu’nun hayırsever iş insanı İzzet Baysal’ın yeğeni Ahmet Baysal’ın merhume eşi Solmaz Baysal’ın ilk defa okuyacağınız hayat hikayesi…

Solmaz Baysal’ın dilinden ve kaleminden “SOLMAZ BAYSAL VE TABAKLAR MAHALLESİ”

Ben Solmaz Baysal. Bolu Tabaklar Mahallesi Hükümet Caddesi ( Bu günkü adı ile İzzet Baysal Caddesi) 13 Numaralı evde annem, babam, ben ve kardeşlerim yaşıyorduk. Evimiz şu an ki Evkur binasının bulunduğu yerdeydi. Hem Cumhuriyet Caddesi ‘ne hem de İzzet Baysal Caddesi’ ne cephesi bulunmaktaydı. Bu eve 1937 yılında taşındığımız zaman henüz 7 yaşında bir çocuktum. Evimizin inşaatı yeni bitmişti. Bu arada kış mevsimi de geldiği için evimizin dış sıvasının yapılması kalmıştı. O zamanlar bu caddedeki evlerin tümü bahçeli evlerdi. Yani bu günkü gibi bitişik nizam değildi.

Aradan bir sene geçmeden babam Tevfik Atay hastalandı. Bu arada 9 aylık olan kardeşim Sönmez vefat etti. Babamın kendini toparlama süreci ve tedavisi 7 seneyi buldu. Bu arada 1944 depremi oldu. Bu depremde evimiz ağır hasar aldı. Evimiz için deprem amiri Bedri Uçar “yıkılsa iyi olur” dedi. Evimiz yıkıldı ve 2 sene barakada kaldık. 1944 depremi Bolumuzun genel yapısını değiştirdi. Bu arada II. Dünya savaşının neticeleri Bolumuza da tesir etti. Bolumuzda inşaatlar bir süre durdu. Daha sonra yapılaşmalar başladı. Bizim evimizin arka caddesi olan Cumhuriyet Caddesinde bir sıra ev vardı. Buranın arka tarafında ise tek tük evler vardı. Karaçayır Mahallesinde ise tarlalar bulunuyordu.

Resim Öğretmeni Lütfü Nami Bey’in evinin arka köşesinde tabakhane bulunuyordu. Tabaklar Mahallesi ismi de burada bulunan Tabakhaneden gelmektedir. O zamanlar Mahallemizde daha çok memurlar otururdu. Halk ise genelde kendi yağı ile kavrulurdu. Mahallemizde hayvancılık da yapılırdı. Bizim evimizin iki ötesindeki evde, Hocalar lakaplı kişilerde hayvancılık yaparlardı, mandaları vardı. Buranın iki ev ilerisinde de inekleri olan komşumuz vardı. Biz de bu komşularımızdan süt alırdık.

Ben deprem olduğu zaman orta 2.sınıfta idim. Hisar Tepesindeki okul çok güzel bir binaydı. Fakat depremde hasar gördü ve yıkıldı. Bundan dolayı imaret okulunda okudum. Lise eğitimimi ise İstanbul da tamamladım. İlk iki yıl Erenköy Kız Lisesinde yatılı olarak okudum. Daha sonra okulun yatılı kısmı kaldırılınca Kandilli Kız Lisesine devam ettim ve oradan mezun oldum. Hukuk Fakültesine gittim. Okulun 2. Senesinde Fakülteyi bıraktım. Çünkü benden 17 yaş küçük olan Ayşe doğmuştu. Babam diş doktoru olarak çalışıyordu. Annem öğretmen olduğu için her gün okula gidiyordu. Birinin dünyaya yeni gelen bebeğe bakması gerekiyordu. Bu nedenle babam ve annemin karşı koymalarına rağmen, ben gönüllü olarak hukuk fakültesini bırakma gereği hissettim ve kendimi çok sevdiğim Ayşe’nin bakımına adadım.

Bolu'da eğitime ara verildi Bolu'da eğitime ara verildi

1958 yılında Ahmet Baysal ile evlendim. İstanbul’a kayınpederim keresteci Mehmet Baysal’ın Caddebostan Yıldız Sokakta bize tahsis ettiği siyah sütunlu evdeki daireye yerleştik. Ailem de 1961 yılında, İstanbul Göztepe’de satın aldıkları eve yerleştiler.

Ailemden bahsedecek olursam; babam diş doktoru Tevfik Atay’dır. Atatürk Bolu’ya geldiği zaman Babam Ticaret Odası Başkanı sıfatı ile Annem Kadriye Hanım ile beraber Atatürk’ ü karşılamışlardır. Bu olay annem ve babamın en güzel hatırasıdır. Babam talebe iken doktor olarak Sakarya Savaşı’na katılmış, madalya ile ödüllendirilmiştir. Daha sonra CHP il başkanlığı yapmıştır. Karşı komşumuz dava vekili Ali Rıza Beydi. Babam ile Ali Rıza Bey rakiptiler. 1950 seçimlerinden sonra babam siyaseti bıraktı.

Annem öğretmen Kadriye Atay’dır. Önce Paşaköy İlkokulunda sonra Cumhuriyet okulunda öğretmenlik yapmıştır. Annem Kadriye Hanım Tabaklar Mahallesinin yerlilerindendir. Bizim evimizin karşısındaki Karamanoğlu Pasajının olduğu yer annemlerindi. Annemler 3 kız kardeştir. Üçü de öğretmendir. (  Sadriye Gülez, Fethiye Karamanoğlu)

Dedem ise Refik Onuk dur. Dişçi Refik Usta olarak bilinir.

Kardeşlerimden bahsedecek olursam; Hulki ve Yılmaz Atay vefat etmiştir. Eğilmez Atay emekli iktisatçıdır. (Eğilmez Atay 18.01.2022 tarihinde vefat etti) Ayşe Atay en küçüğümüz emekli iktisatçıdır.

Mahallemizde herkes kendi kapısının önünü süpürürdü. Bu yüzden her yer tertemizdi. Şu an Anıt Parkın olduğu yerde mahvel vardı. Burası askeriyeye ait bir alandı. Mahvel, etrafı ağaçlarla çevrili çok güzel bir parktı. Öğleden sonraları buraya giderdik. İlk salon düğünleri mahvel de yapılmaya başlamıştır. Hatta bizim düğünümüz de burada yapılmıştır. O zaman yemekli düğünler yoktu. Düğünlerde pasta ve limonata ikramı olurdu. Eski düğünlerde gelin almalar, kına geceleri, gelin hamamları yapılırdı. Aileler arasında yemekler olurdu. Fakat şimdiki tantanalar yoktu. Takı konusunda herkes gücünün yettiği kadarını yapardı. İlla şu kadar takı takılacak diye bir şey yoktu.

Mahallemizdeki komşulardan bahsedecek olursam ( o zamanlar herkes lakapları ile anılırdı) evimizin yanında Kadıların Zehra Teyze ve kızı Emine Abla( Hacıhamitler) ,Kayışlar, Sadık Ağaların evi vardı.  Bu evi daha sonra Girit adalı Vuslat Teyze aldı. Daha sonra Vuslat Teyzeden ise Avukat Mükerrem Gültopu (İzzet Baysal’ın ablasının kızıdır) satın aldı. Yorgancı Kübra Hanımın evi, Karaçayıra doğru giden sokakta idi. Boyacıların evi, Hasan Çayırlı’nın evi, dedemlerin evinin yanında hükümete doğru giderken; Altıparmaklar Mehmet Ali Hocaların evi( Emine Çakır’ların evi), Buruşuklar, Bandakçıklar, Rüştiyeler, Kikirtler, Gülezlerin evleri, Kara Abdullah’ın Fırını, Bakkal Muharrem Efendi vardı. Bizim evimizden belediyeye doğru giderken ise, Yanıkların Ayşe ve Şeref Güler öğretmenlerin evi, Havuzlu Park, Baharların evi, Tabaklar Hamamı, Çatladıların evi hafızamda kalan yerlerdir.

Evliliğim icabı 1958 yılından bu yana İstanbul’a yerleştim ama Bolu’yu hiç unutmadım. Doğduğum şehri her zaman çok sevdim. Hala da seviyor ve özlüyorum. Eşim Vakıf işleri için ne zaman Bolu’ya gitse yanına katılırım ve eski günlerimi anarak nostaljiye dalarım.

Editör: Berfin MUTLU