Bolu'da, 05/04/2017 Çarşamba günü, saat 18.00'de AİBÜ Bordo Salonunda,
Gençlik ve Spor Bakanlığının "İçimizdeki Kahramanlar" projesi gereği düzenlediği programa katıldık.
Salon tıklım tıklım doluydu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin bertaraf edilmesinde büyük rol oynayan gaziler ve şehit yakınları oradaydı. 15 Temmuz gecesi , O günkü adı Boğaziçi, şimdiki adı 15 Temmuz Demokrasi Köprüsü'nde yaşananları anlattılar.
Salondaki dinleyenler şaşkındı. Hainlere kızgındı. Gözyaşları arasında dinledik gazilerimizi.
Meğerse o köprüde neler olmuş, neler yaşanmıştı neler neler..
Bir elinde bayrak, dillerinde tekbir olan bu insanlarımıza, acımasızca kurşun yağdırmışlar hainler. Bu Milletin tek yaptığı ise “Siper et göğsünü, dursun bu hayasızca akın” diyerek siper etmiş göğsünü, tanka topa tüfeğe.
O ucuz hainler, ne kadar diş bilemiş meğerse bu millete..
Hangi dinin mensupları olabilirdi ki o hainler.
Köprüye gelen sivil vatandaşlarımıza, kurşunlar yağdıranlar, bombaları patlatanlar kimin uşaklarıydı ki.
***
O hainler ” MÜSLÜMAN” olamaz. Dinimizin İTİKAT=İMAN=AKAİD ve FIKIH bilgileri olarak ta, dinimizde bunların yeri, asla yok.
O zaman bu hainler kim?
Nerde yıkanmış beyinleri ve kalpleri?
Nasıl kiralanmış vicdanları ve kula kullukmuş akibetleri…
Vücutları burada doyarken, beyinleri nasıl olmuşta, Siyonist üst aklın emrine girmiş,
Bedirden, Uhuttan, Çaldırandan, Kosovadan, Sakaryadan yağan rahmet yağmurlarını,
Bu hainlerin bünyeleri nasıl zehire” çevirmiş. Uyumamak gerek..
***
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bordo Salonda düzenlenen programa Bolu Valisi Aydın Baruş , Garnizon Komutanı Kurmay Albay Muammer Alper, Şehit yakınları ve Gazilerimiz, Belediye Başkan Vekili Zerrin Biçen, Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticileri, Daire ve Okul müdürleri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı program.
Saygı duruşunda bulunduk, İstiklal Marşı okuduk.
İlk konuşmayı, Bolu Valisi Sayın Aydın Baruş yaptı.
***
Vali Aydın Baruş'un, burada tarihi bir konuşma gerçekleştirdi.
Bu konuşma, her yönüyle mükemmel hazırlanmış, hayati noktalara temas eden,
Giriş, gelişme ve sonuç ilişkileri, bütün bu yaşanan süreçleri ifade ederken,
Kararlı bir ifade tarzıyla, salondakilere milli manevi dünyamızı da içinde barındıran ifadelerinde, yaşanan süreçleri yansıttı.
Sayın Baruş'un konuşmalarının bazı satırbaşları da şöyle:
- Biz yaratılmış olanlara kulluğu değil, ancak Allah'a kulluğu kabul eden bir milletiz
- Bir millet kendi kaderi üzerinde karar verilen hususlarda kendini sorumlu saymaz ise o topluluğun başkalarının iradesiyle yönetilmesi mukadderdir. Ruhlarında kölelik taşıyanlar için, iradeyi kullananın kim olduğu fark etmez. Bu bazen işgalci bir güç, bazen de onlara hizmet etmeyi marifet sayan bir anlayış olabilir. Şehitlik ve gazilik şuuruna sahip olanlar ölümden korkmazlar. Şehitlik ve gazilik ruhu bugün de bağımsızlığımıza ve özgürlüğümüze kast edenlere karşı en büyük gücümüzdür.
-15 Temmuz 2016 tarihi bu ruhun tüm yüceliğiyle benliğimizde yer ettiğinin en açık göstergesi olmuştur. 15 Temmuz'da bu millet, asker elbisesi giydirdikleri teröristler eliyle kendi canına kast eden, binlerce yıldır oluşturduğu birlik ve kardeşlik mayasını zehirlemek isteyen, insanlarımızı birbirine düşürerek ülkemizde iç savaş ortamı çıkarmak ve bu yolla ülkemizi parçalamak için bölücü terör örgütü ile işbirliği yapan, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında; Türkiye'nin dünyadaki dik duruşunu hedef almak suretiyle milletimize boyun eğdirerek geleceğini vesayet altına almak isteyen bizlere umut bağlayan mazlumların umutlarını söndürmek isteyen, köle ruhlu hainlere karşı, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla kadın-erkek, genç-yaşlı demeden sokaklara, caddelere, meydanlara koştu. Şehitlerimiz, gazilerimiz, tüm vatandaşlarımız dünyaya haykırdı. Bizi öldürebilirsiniz ama ceddimizden miras aldığımız özgürlük ve bağımsızlık ruhunu asla teslim alamazsınız.
- Tarih boyunca olduğu gibi bugün de Türk Milletinin onurlu birer ferdi olarak, terör örgütlerinin ve vesayetçi anlayışı benimsemiş olanların bu oyunlarını bozmak, şehitlerimizin ve gazilerimizin fedakarlıklarının değerini çok iyi idrak etmek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tekliği ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünün kıymetini bilerek ay yıldızlı bayrağımızın altında birlik ve kardeşlik içerisinde tek millet olarak yaşama irademizi devam ettirmek her zaman temel şiarımız olmalıdır. Yüce Rabbim bir daha bu millete 15 Temmuz ihaneti gibi ihanetler yaşatmasın.
***
Yeri gelmişken yazalım.
Bolu'da, 05.04.2017 Çarşamba günü, saat 18.00'de AİBÜ Bordo Salonunda "Tecrübe Konuşuyor, İçimizdeki Kahramanlar" programındaki bütün konuşmacıların ifadeleri, kitaplaştırılmalı, salondaki atmosferi yansıtan, fotoğraflarla zenginleştirilerek bu halka, kütüphanelere, gelecek nesillere ulaştırılmalıdır.
***
Bu tür programların devamı da sağlanmalıdır. Karaçayırdaki 3000 kişilik Kapalı spor salonunun da yapılabilinirse, daha da çok kalabalıklara hitap edeceğini bilmemiz gerekir.
***
Program moderatörü dizi ve sinema oyuncusu İsmail Hakkı Ürün yaptı. Etkileyiciydi.
***
15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsüne koşanlar arasında, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Gazi olan Bayan Ayla Kasarcı da 15 Temmuz gecesinde yaşadıklarının kısa bir bölümünü aşağıya yazalım:
Kasarcı, yatsı namazını kıldıktan sonra eşi ve görümcesi ile birlikte köprüye doğru yürüdüklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Köprünün girişine geldiğimizde, bizim üniformamızı çalmış, bizim asker dediğimiz ama sonradan terörist olduklarını anladığımız kişiler önümüzden bir kamyon ve tankla geçmeye başladılar. Geçerken de havaya ateş ediyorlardı. Eşim, 'korkmayın ya bunlar bizim askerimiz, bize ateş edecek halleri yok ki.' dedi. Çünkü üzerimizde Türk bayrağı, dilimizde sadece tekbir vardı. Başka hiçbir şey yoktu, kendimizi savunmak adına. İlerledikçe yaralanan, şehit olan kardeşlerimizi gördük. Onlara yardım etmeye çalıştık.
….
Kasarcı, o gün Boğaziçi Köprüsünde bulunan hiçbir sivil vatandaşın elinde silah olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Sadece elimizde Türk bayrağı, dilimizde tekbir vardı. Onlar orada sadece bizim dilimizdeki tekbire ve sırtımızdaki Türk bayrağına ateş ediyorlardı.
***
Gazi olan Ömer Faruk Şahin de: Hemen köprüye koştuk. Hiç korkmadan mermilerin üzerine Kelime-i Şahadet getirerek yürüyen insanları gördüm. Gişeleri geçtiğim esnada omuzumdan iki defa vuruldum. Yerde yattığım esnada üzerime ateş açmaya devam ettiler. Benim elimde sadece Türk bayrağı vardı. Silah tutmadık, bayrağımızdan rahatsız oldular.
***
Gazi Yusuf Çiftçi: "Bayramlık kıyafetlerimi giyerek dışarı çıktım. Cihada gidiyorsak, düğüne bayrama gidiyoruzdur. Tekbirlerle yürümeye başladık. Bizim tekbirlerimizi duyan askerler havaya yoğun ateş etmeye başladı. Hiçbirimizde silah yok elimizde sadece Türk bayrağı var. Kol kola girdik. Bir anda yanımda insanların kanlar içinde yerde yattığını, koluma giren insanların dağıldığını gördüm ve insanların vurulduğunu anladım. İlk şokum insanların vurulması değil, bunların böyle bir şeyi nasıl yapıyor olmasıydı. Yerde yaralı yatan polis memuruna yardım ederken koltuk altımda bir sıcaklık hissettim. Yaralandığımı gören başka bir polis memuru da yere yatmamı söyledi. 'Yere yatsam da öleceğim, ayakta da öleceğim. Öleceksem ayakta öleyim' dedim." ifadelerini kullandı.
***
Bu program manevi olarak ta kalplerimizde yerini aldı.
Bolu Gençlik ve Spor İl Müdürü Sayın Şahin Ertem Beyi ve kurumundaki ekibini candan tebrik ederiz. Müthiş bir ekip çalışması ortaya koymuşlar.
***
Bu programlara katılanların büyük çoğunun gençlik olması, geleceğimiz adına büyük umutları da beraberinde getiriyor.
Bu hain örgütü ve arkasındaki üst akıl” dediğimiz şer milletleri Allahütela için sevmememiz FARZDIR.
***
Yazımızı kıymetli ifadelerle, nakil alıntılarla bitirelim
-Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek demektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır.) [Ebu Davud]
(İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır.) [Buhari]
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.]
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa'ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?
Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ için yapılması gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)