Cem Karaca'nın ceviz ağacı vardı Gülhane parkında, bizimde bir Ihlamur ağacımız varmış Borazanlar deresi kenarında, Cem Karaca'nın dediği misal kimse farkında değildi ta ki yeni açılacak olan Türkan Saylan caddesi genişletmesine kurban gidene kadar…
Konu başkana soruldu yada gelen tepkiler üzerine başkan seçtiği gazeteciye kendi sordurtup kamuoyuna bilgi akışı sağladı,
Haberi yokmuş, ağaç da hastaymış, (sen tut yıllarca yapraklarını insanoğluna ver, kaynatıp içerek şifa bulsun, sonra sana hasta desin iyi mi) hastaymış ama yaşıyormuş, başka yere nakledilse korona misali hastalığı taşıyabilirmiş, 70 yaşındaki ağaç zaten çok yaşamayabilirmiş.
60-70 sene önce babasının diktiğini söyleyen hanımefendi sitemde bulunmuş, birkaç ağacın yer değişimi için sökülmesinden dolayı bu ülke kalkışma gördü, günlerce yağma ve talan yapıldı, hanımefendinin sitemi haklı yani…
Köşe yazarı bir ağbimiz de hasta ıhlamur ağacının tedavi yöntemlerini tek tek köşesinde anlatmış, anlatmış ama ağaç gitti artık, diğer hasta ıhlamurları kurtarır inşallah. Zaten başkan da benim dönemimde bir daha böyle bir olay olmayacak demiş.
Madem ağacı kurtaramadık, en iyi şekilde değerlendirmek için Bakalım hz google bize neler söyleyecek,
“Ihlamur Odunu beyaz ve hafiftir. Oymacılık sanatıyla uğraşan sanatçıların el üstünde tuttuğu ağaçlardandır. Doğramacılıkta da oldukça değerlidir. Ihlamurun lifli kabuğunun ip olarak veya kaba dokumalarda kullanımı elverişlidir.
Mobilya sektöründe tercih edilen ağaçlar arasında yer alan ıhlamur ağacının odunu tomruk ve kalas olarak satılabilir. Ihlamur odununun kullanıldığı alanlarda üretilen ürünlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Kontrplak, kibrit, ayakkabı kalıbı, duralit, model kalıbı, müzik aletleri, kâğıt hamuru, kalem, kibrit, tıbbi kömür, kozmetik, peyzaj, ev eşyaları…”
Bence oyma sanatında değerlendirip Köroğlu figürleri yaptırılmalı, gelen ziyaretçilere şehir hatırası olarak verilebilir. Bir tane de diken kişinin kızına hediye edin, çok mutlu olacaktır.