HACET BAYRAMI VE HIZIR ŞEYHLER 2
Anadolu’nun köklü tasavvuf gelenekleri, Ahmet Yesevi’den Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Mevlana gibi büyük isimlerle nesilden nesle aktarılmıştır. Bu, büyük isimlerin öğretileri, yazılı kaynaklarla beraber daha çok halkın içindeki küçük topluluklarda yaşatılan efsanelerle hayat bulmuştur. Bizim köyümüzde de bu gelenek, Hızır Şeyhler adıyla anılan manevi önderler aracılığıyla varlığını sürdürmüştür. Ne var ki, Osmanlı arşivlerinde bu şeyhlerle ilgili net bir bilgi bulunmamıştır. Bununla birlikte, Hızır Şeyhler’in, Ahmet Yesevi’nin müritlerinin müritleri olduğu düşünülmektedir.
Ahmet Yesevi’nin etkisi, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir alana yayılarak, Anadolu’nun manevi dokusunu şekillendirmiştir. Bu büyük tasavvufi liderlerin öğretilerine dayanan bir gelenek, Anadolu’nun kırsal köylerinde yerel şeyhler aracılığıyla sürdürülmüş olabilir. Köyümüzün Hızır Şeyhler’ine dair net tarihsel kayıtlar bulunmasa da, köy halkı arasında anlatılan efsanelerle bu şeyhlerin manevi varlığı güçlü bir şekilde korunmuştur.
Köyümüzde her yıl düzenlenen Hacet Bayramı, Hızır Şeyhler’in izinden gelen kutlamanın tarihi belli değildir. Bu kutlama efsanelerle desteklenmiştir. Hacet Bayramı’nın ne zaman başladığı tam olarak bilinmese de, nesiller boyunca süregelen bir gelenek olduğu açıktır. Halk arasında anlatılan efsanelerden biri, bir köylünün bayram sırasında bağışladığı bir kile buğdayın, ertesi yıl ürününün iki katına çıkmasıdır. Bu ve benzeri efsaneler, Hacet Bayramı’nın köydeki manevi anlamını güçlendirmiş ve halkın bu geleneğe olan bağlılığını pekiştirmiştir.
Bu bayram sırasında köyde yapılan dini törenler, yemek dağıtımı ve hediyelerin açık artırmaya çıkarılması, sadece bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal bir kaynaşma aracıdır.
Benim çocukluk yıllarımda Hacet Bayramı’nın manevi havası bambaşkaydı. Rahmetli hocamız Durmuş Üskülüklü’nün liderliğinde köyümüzdeki kutsal yerlere yapılan ziyaretler, bayramın en özel anlarından biriydi. Hocamız, biz çocukları toplar ve köyün üç farklı noktasında bulunan yatırları ziyaret ederdik. Bu yatırlar, köyümüzün camisinin üst tarafında, dere kenarındaki kooperatif binasının yanında ve köyün dışındaki meşelik bir tepenin üzerinde bulunurdu.
Her ziyaretimizde hocamız dualar okur, biz de hep birlikte “Amin” diye bağırırdık. Mumlar yakar, bu kutsal yerlerde dua eder ve maneviyatın içimizi nasıl doldurduğunu hissederdik. Bu etkinlikler, sadece dini bir ibadet değil, aynı zamanda köy çocukları olarak bizi birbirimize ve köyümüzün manevi mirasına bağlayan önemli bir ritüeldi.( geleneksel kutlama)
Günümüzde bu ziyaretler ne yazık ki eskisi kadar sık yapılmıyor. Ancak çocukluk yıllarımda yaşadığım bu tecrübeler, Hacet Bayramı’nın köy halkı için ne kadar önemli olduğunu ve bu geleneklerin devam etmesi gerektiğini gösteriyor.
Hacet Bayramı, Anadolu’nun derin tasavvufi geleneğinin bir parçası olarak efsanelerle yaşatılan bir kutlamadır. Ahmet Yesevi’den başlayarak Anadolu’ya yayılan bu tasavvufi etki, köyümüzde Hızır Şeyhler aracılığıyla kendini göstermiştir. Osmanlı arşivlerinde somut bilgilere rastlanmasa da, köy halkının bu şeyhlere olan inancı ve saygısı, Hacet Bayramı’nın canlı bir şekilde sürmesini sağlamaktadır. Çocukluğumda yaşadığım bu bayram, halkımızın inançlarının ve manevi değerlerinin ne kadar derin olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
11 Ekim 2024
Şükrü Karataş