Bu aralar gündem gerçekten aklın almayacağı konularla çalkalanmakta… Yani sizi bilmem ama ben gerçekten şaşkınlıkla izliyorum ve dinliyorum. Değer ve yargılarımız değişmeye başladı. Zihniyet olarak ileriye mi gidiyoruz geriye mi anlamıyorum. Başarılarımız bizi mutlu etmemesinin yanında başarılarımıza çirkin yakıştırmalar yapacak kadar kötü oldu fikirlerimiz.
“Allah'ın örtünün hatlarınız belli olmasın emrine karşı çıkarak, açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo'ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar. Müslüman kadın adap ve haya sahibidir.” Diyen Birol ŞAHİN. Üzülüyorum gerçekten, odaklanmamız gereken nokta o kadar farklı ki biz hangi cümleleri dile getiriyoruz. Başarılarımıza hangi gözle bakıyoruz? Gerçekten görmek istediğimiz şey orada bir kadının bedeni mi? Kazanılan zaferin hiç mi değeri yok? Kadın olarak değil kişi olarak ne zaman bakabilecek bu millet bize…
Düşünce özgürlüğünün olduğu laik bir toplumda yaşıyoruz. Her kişi kendi bilinci ile yaptığı, çevresinde ki insanları rahatsız etmediği sürece özgür. Bizim milli bir gururumuz olan bu başarıyı tüm kamuoyu önünde eleştirmenin kimsenin haddi olduğunu düşünmüyorum. Doğru olmayabilir ama doğruluk her kişiye göre değişen bir kavramdır. Bizim bakmamız gereken nokta üzerlerine giydikleri bez parçası kesinlikle değildir. Ortada açık bir şekilde sunulan milli başarıdır. Tesadüfen kazanılmış bir başarıdan öte harcanmış bir emek vardır. Kırmızı Beyaz Bayrağımızın altında kendi isimlerinden önce bir beden olup milletimizin ismini duyuran başarı var. Bir sporu nasıl bu kadar kötüleyebilirdik, izledik.
Bu konuyu partizan bir bakış açısı ile görmekten öte milli duygularımızı ortaya koyarak bakmayı başarsak belki her şey çok daha güzel olacak. Daha biz kendi ülkemiz içinde başarılarımızı hazmedemiyoruz. Bir olmayı beceremeyip, bölünerek konuşuyoruz. Gurur duymayı öğrenemedik, en iyi bildiğimiz şeyi yapıp her zaman eleştirdik. Yapılanları eleştirmek, başaran kişileri kınamak bizim içimizde büyüyen bir duygu. Sanırım biz beceremiyoruz çevremizde olan başarıları alkışlamayı… Daha da kötüsü alkışlar sadece kendimize, kendi zihnimizdekilere ait. Sevemiyoruz, sevmeyi bilmiyoruz. Farklı olan hiçbir şeye açık değil yüreğimiz.
Üzülüyorum, kızmıyorum artık kızamıyorum çünkü… Düşünler değişir ama değiştiren genelde kişinin kendisidir. Kalıplaşmış olarak beyine çizilen çözümler farklı durumlar halinde nasıl davranacağını öğrenmediyse çabuk çözüm cümleleri ile gündeme oturur. Belki zaman öğretir, belki zaman bize öğretir. Ama zaman daha sen bizi nelere şahit edeceksin…
“Spordan yoksun olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.”
Mustafa Kemal ATATÜRK