Ders verirken Hollandalı öğretmeni Ahmet'i sınıfıma attı ne yaparsan yap bunu dedi. Öğretmenin soy adı(Mooi) Güzel, soy adı gibi kendisi de değerli bir meslektaşım, Türk çocuklarına da ekstra ilgi gösteren bir kişi.
Ahmet ne oldu? Neden öğretmenin benim yanıma gönderdi? Öğretmenim öldüreceğim onu ırkçılık yapıyor. Tamam birlikte öldürelim. Birden şaşırdı, nasıl yani? Öldürdüğümüzü farz edelim ne olur? Hapse gireriz. Kim öldürdü? Türk, tüm Türkler kötülenecek, o zaman öldürmek çözüm değil, peki ne yapalım? Suçluluk hissiyle düşünmeye başladı. Ahmet'in evi problemli, evde dayak yiyor. Okulda dayak diye bir şey yok, yani ev kültürü ile okul kültürü çok farklı, Ahmet yediği dayağın acısını okulda çıkartıyor. Yaramazlık yapıyor. Düşünceye daldı. Ahmet dedim, sen derslerine öyle çalış ki o öğretmeni şaşırtalım, sana da ırkçılık yapamaz, Ahmet içeri girip öğretmenden özür diledi. Öğrencilerime öğütlerdim her yaptığımız hata tüm Türkleri kötüler, her yaptığımız iyilikler, güzellikler Türkleri yüceltir. Bu ülkede aynı gemideyiz, bu ülkenin kurallarına uyarsak saygınlık kazanırız.
2000 yılında Türkçe dersleri okul saatleri içinden okul saatleri dışına çıkartıldı. Okul saatleri dışında öğrencilerin gelmeyeceğini düşünüyorlardı. Bir gün okul saati dışında ders verirken okul müdürü sınıfıma geldi, öğrenciler eksiksiz gelmişlerdi, bana bu çocuklar okul saati dışında oynamaları gerekiyor, spora gidebilirler dedi. Yazık yazık… Ne demek istediğini anlayamadım, dersten sonra konuşabilir miyiz? diye sordum. Tamam dedi, kahveyi hazırlıyorum dedi. Ben de ders bittikten sonra müdür odasına gittim. Kahveyi hazırlamış, teşekkür ettim, bu arada sordum, sayın müdürüm ne demek istediniz? Bana cevabı; Okul saati dışı bu çocuklar oyun oynamalı, spor yapmalı veya başka faaliyetler yapmalıdır dedi. Ben de çocuklar oyun yerine Türkçe dersine geliyorlar. Bunun size zararı nedir dedim. Müdür de, Karataş ekmek almak için fırına gidiyorsunuz Türkçe konuşuyorsunuz, bakkala gidiyorsunuz Türkçe konuşuyorsunuz, restoranda gidiyorsunuz Türkçe konuşuyorsunuz, Türkiye ile yapılan bir futbol maçında 15bin 20 bin seyirciniz oluyor, düğünlerde konvoylarla bayraklarla sokaklarda bizi rahatsız ediyorsunuz dedi. Ben de; bu çocukların Türkçe öğrenmeleri, bütün bu anlattıklarınla hiçbir alakası yok. Bu çocuklar iki dilli yetişiyorlar. Sizin profesörleriniz anadilini savunuyor.'' Çocukların Hollandacayı daha iyi öğrenmesi için, anadilini iyi öğrenmeliler.'' Hollandalı profesörler diyor. Profesör HuusExtra ve profsör Rene Appel.
Müdürüm; Anadili kimliktir. Anadilini bilmeyen insanlar kimlik bunalımına girer. Bunalımlı kişilerin insanlığa zararı vardır. Ana dilini öğrenen ikinci bir dili daha kolay öğrenir, Hollandacayı öğrenmeleri açısından çok önemlidir. Bu çocuklar anadiliyle kendilerini ana kucağındaki gibi güvenli hissederler.Bu çocuklar Türkçe ile Türkiye'de Hollanda'nın güzelliklerini anlatıp sizin reklamınızı bedava yapıyorlar, bu çocuklar ileride Türkiye Hollanda ilişkilerinde tercüman olacaklar, ihracat ve ithalatta siz yararlanacaksınız ve daha önemlisi sizin için belki de, ispiyonculukta kullanacaksınız, dedim. Aydınlattığın için teşekkür ederim dedi.
Ne yazık ki 2004 yılında Türkçe dersleri kaldırıldı. Kaldırılmaması için çok uğraş verildi. Başarılı olunamadı. Bunun acısını Türk toplumu çekiyor. Hollanda hükümeti yabancı çocukların dil geriliğini ve sosyalleşmelerini bahane ederek okul öncesi eğitim projeleri uygulamaya başladı. ( Voorschooleducatie) Amaç asimile etmekti. Tabi anne baba çalışınca çocuk ta, yoğunlukla Hollandaca öğrenmeye başladı, anadili ikinci dil durumunu aldı. Dilini bilmeyen kültürünü dekaybediyor. Aynı zamanda farklı ülkelerde bulunan akraba çocukları birbirleri ile anlaşamıyor. Türkiye'ye tatile geldiklerinde yaşıtlarıyla anlaşmakta güçlük çekiyor. Dinlerini de öğrenemiyorlar.
Oysa Unesco'nun yaptığı araştırmaya göre Türkçe dünya dilleri arasında beşinci sırada, Almanca 11., Fransızca 12. Sırada. Dünya'nın neresine giderseniz gidiniz Türkçe bilen birisiyle mutlaka karşılaşırsınız. Türkçe dünya dilidir. Anadilimiz dünyada çok konuşulan dillerden biridir. Dilimize sahip çıkmalıyız. Hollanda'da Türkçe'nin okullardan kaldırılması bizi çok üzdü.
Nihayet sevinçli haber bu günlerde, Türkçe derslerinin kaldırılmasından 15 yıl sonra, Hollanda'da yayın yapan Platform dergisi tarafından verildi. Hollanda'da Türkiye tarafından finansa edilen hafta sonu Türkçe eğitim veren, hafta sonu okulları açılacak. Hollanda bu karardan memnun değil ama bu okulları yasaklayamıyorda. Türk okullarında 6 ila 17 yaşları arsındaki öğrencilere, haftada yaklaşık beş saat ders verilmesi amaçlanıyor. İki saat Türkçe ve üç saat tarih, din sanat ve sosyal bilgiler dersleri olarak düşünülmekte. GÖZÜMÜZ AYDIN.
Gözümüz aydın ama ne oldu? Hollanda basını ayağa kalktı. Sanki ülke istila edilmiş gibi algı oluşturmaya başladılar. Erdoğan kolunu Hollanda'ya uzattı, diyerek eleştirinin dozunu kaçırdılar. Hollanda'nın en büyük yayın organı NOS televizyonu haberlerde konuyu farklı yönlere götürdü. Bunun üzerine Hollanda'nın ünlü De Volkskrant gazetesi Ankara'nın uzun eli, Türk gençlerinin entegrasyonunun engelleneceğini savunuyor. Diğer büyük gazeteler de konuyu baş sayfalara taşıyıp Türkçe derslerinin Hollanda'ya zarar vereceğinden dert yanıyorlar. Sağ ve sol partiler de hükümeti uyarmaya başladılar.
Aslında burada Hollanda hükümeti eleştirilmeli,2004 yılına kadar Türkçe Kültür dersleri veriliyordu. Hollanda hükümeti bu eğitim bize pahalıya mal oluyor, bunun sorumlusu Türk hükümetidir deyip Türkçe derslerini kaldırdı. Türkçe derslerinin verilmesi için Türk sivil örgütleri 15 yıldır mücadele verdi, Türkiye finansmanını üstlendi. Türkçe dersleri uygulama aşamasına geldi. Hollanda sevineceği yerde Türkiye'yi kötülüyor. Platform dergisinde İlhan Karaçay'ın bildirdiğine göre, Hollanda'nın yurt dışında, Türkiyede dahil olmak üzere, 115 ülkede Hollandalı çocuklar için 200 okulu var. Peki bu okullar entegrasyona engel olmuyor da, Türk çocuklarının anadilinde eğitim görmeleri mi engel oluyor? Bu gerçekten ikiyüzlülük . Çok yazık.
Hollanda'dan, sevgiler ,selamlar gönderiyorum.
Şükrü Karataş