GÜNÜMÜZDE BİRLİK ANLAYIŞI

Abone Ol

Güzel ülkemizde her olağanüstü olayda ağız birliği ile "Birlik ve Beraberlik" mesajları verildikten bir süre sonra ortalık durulunca yine eski tas eski hamam birbirimize düşman olmamız gerek medya kanalları gerekse de sevgili yöneticilerimizin "buyrukları" doğrultusunda sağlanıyor. Sağolsunlar birlik anlayışları o derece gelişmiş ki halk arasındaki tabiri ile "işime geldiği gibi davranırım" mantığı ile işliyor.

Peki ya nedir "Birlik ve Beraberlik" ?

Birlik kelimesinin sözlük anlamı "bir arada olma, birleşme, bütün oluşturma durumu, bütünlük" imiş. Beraberlik ise "birlikte olma durumu, birliktelik" demekmiş. Ama bizim şu yöneticilerin olağanüstü durum ve olaylarda bahsettiği birlik ve beraberlik ne demek? Asıl merak edilen bu olmalı. Ancak kimse toplumun aklıyla nasıl oynandığının farkında değil sanırım. Ben kendimce günümüzde sıkça bahsedilen ancak uygulamada kocaman bir "HATA" veren şu çağrıyı size anlatayım.

Vatan ve millet olarak yaşadığımız zor zamanlarda yöneticilerimizin ağzından duyduğumuz birlik çağrısı sadece toplumdan gelecek olağandışı tepkilerin önemli bir kısmını karartmak için yapılıyor bence. Sebebi de şudur ki: Eğer bu çağrı yapılmazsa insanların çoğu olayları sorgulamaya ve çıkarımda bulunmaya başlayacak. Oysa istenen asla bu olamaz. Biraz daha geniş baktığımızda bu sorgulamanın da olayın sıcaklığı ile yapılması doğru olmaz zaten. Neyse. Olay sonrası yapılan birlik çağrısını hemen hafızaya alan toplumun önemli bir kesimi, olayı mantıklı bir çerçevede yorumlayan ve sorgulayanları anında susturuyor bu şekilde. Ve hatta bu susturma öyle bir şekilde yapılıyor ki anında bazı kurumlar devreye alınıyor. Çünkü toplumun önemli bir kesimince yayılan "birlik" çağrısı sorgulayanlara karşı "hain, maşa, kukla, piyon vs." gibi karşılıklar ile dönüyor. Bu karşılıkların sonucunda toplum baskısı ve yasalar uyarınca Emniyet birimleri mecburen harekete geçmek durumunda kalıyor. Eğer bu politika yürütülmezse olacaklar herkes tarafından biliniyor çünkü. Ne olabilir? diye soracaksınız. Neler olmaz ki. Bu sorgulamalar ve çıkarımlar toplumun algısını olayın detaylarına ve sorumlularına yöneltecek. Bu yönelimler sonucunda ise tabir yerindeyse tam bir "DOMİNO ETKİSİ" olacak. Bu etki sonucunda da yöneticiler kademesinde köklü değişiklerin olması gayet doğa bir beklenti yaratacak tabi ki. Bana göre her şeyi bir kenara bırakacak olursak bu durum da ne yazık ki acı ama gerçek. Birlik çağrısına kulak verenlerin en az yarısı da bu durumun bilincinde olduğu için kendi düşünceleri çerçevesinde seçtiği yöneticilerin gitmesini istemiyor haliyle. Doğaldır.

Belirttiğim bu durumu bir kenara bırakacak olursak bu çağrının yine kendimce yorumladığım kadarıyla yöneticiler bazındaki karşılığı tam olarak "benim düşüncem etrafında birleşelim"dir. Dikkat ediyorsanız eğer ülkemizde yaşanan bütün olağandışı olaylar sonucunda yapılan o güzel, anlamlı ve samimiyetle karşılık bulan "birlik ve beraberlik" çağrısı çok geçmeden yerini mahalle kavgasına bırakıyor. Peki ya biz bu duruma karşı ne yapıyoruz?

Ne yapacağız tabi ki evimizde oturup savunduğumuz görüş itibariyle "Helal olsun, adam haklı, yürü be kim tutar seni" gibi bilinçsiz şekilde destek veriyoruz. Ulan hani birlikti, hani beraberlikti? Ne oldu, hangi ara farklı görüşü olanlar düşman oldu?

Ben söyleyeyim size ne ara düşman olduklarını. Onlar zaten hep düşmandı. Düşman derken yanlış algılanmasın. Görüş itibariyle karşı olmalarından bahsediyorum. Hep düşmanlardı zaten. Sadece ortalık karışık diye günümüzde, toplum içinde "gerçek düşman" ilan edilmiş ülkelerle yaptığımız gibi, "stratejik ortaklık" yapıyoruz. Olağanüstü durum var, yan yana dur. Ortalık duruldu, karşısına geç, sayıp söv hemen.

Ulan ne güzel "bir" oluyoruz ha. Filmi çekilse Mars'takiler bile izler meraktan. O derece diyorum. Yani demek istiyorum ki: "Günümüzde birlik anlayışı, herkes benim düşüncem etrafında toplansın" mantığı ile işlemektedir. Ve bu mantık çerçevesinde boyun eğmeyen herkes "haindir." Neden? Çünkü o sorguladı, merak etti, bilmek istedi. Maalesef birlik içerisinde olmak isterken bile ekonomik, siyasi, sportif vs. kaygıları güdüyoruz.

Birlik mi olmak istiyoruz? Eğer gerçekten istiyorsak aklımızdaki tüm kaygıları bir kenara bırakmalıyız. Aksi halde zaten yap-boz gibi birbirimizi idare etmiş oluruz. Unutmadan belirtmem gereken şeyleri de ekleyeyim hemen. Şimdi sorgulayan, merak eden derken tabi bunu saf kaygılar ışığında bilinçli bir şekilde yapanları kastediyorum. Aksi halde, toplumun sinir uçlarını bilip özellikle algı yaratarak, toplumu devletimize karşı örgütleyerek, bu vatanın ve milletin kötülüğünü isteyenleri kastetmiyorum. O hainlerin kimler ve kimler tarafından kullanıldığı aşikardır.

Gündemde olan bir konu nedeniyle olmadı bu yazıyı yazmam, ama çoktan beri aklımdaydı. Eleştirilecek yanları olabilir belki ancak her şeye rağmen demek istiyorum ki "Düşünmemiz gereken şeyler var." Selametle...