“Gölge etme başka ihsan istemez”
Makedonya Kralı Büyük İskender kendisine bir istediğinin olup olmadığını sorduğunda, "Gölge etme başka ihsan istemez" diyen Antik Yunan filozofu Diyojen aslında şunu demek istemişti Kral’a!
Senin bana veremeyeceğin şeyi; yani güneşi olsun benden esirgeme!!
Nereye geleceğim..
Şuraya!!!
XXX
Yalçın Bey,
- “Kendimi sahada iki takımın antrenörüymüşüm gibi hissettim” açıklamasını okuyunca düşünme fırsatı buldum.
Röportajını okumaya anlamaya çalıştım..
- “Boluspor kadrosunu ben inşa etmiştim”
- “Sahada benim fikirlerim vardı” gibi..
- Oyuncularım açısından duygusal bir maçtı” gibi gibi,
Boluspor’u kast ederek, ayarlarımızla oynama…
Saçma sapan konuşma; ben biz biliyoruz!, nereye mermi attığını…
XXX
Bak hoca aklından ne var, fikrinden ne geçiyor, gelecek adına ne planların var, neyi kast ediyorsun bilmem ama..
Bu kasıtlı cümlelerin hoşuma gitmedi.
Az acı biber serpilmiş, biraz soğan doğranmış gözü yaşlı cümleleri bırak.
Zencefilli laflarından vazgeç; Boluspor’un bağışıklık sistemini bozma..
Kendi işine bak..
Yeni teknik direktörümüzü ezme, taraftara, şehre ve yönetime inceden mesaj verme..
Ne diyordum!!
- “Gölge etme başka ihsan istemez”
Dyojen’in dediği gibi, güneşimize engel olma yeter.
XXX
Sezonun ilk maçları enteresan olur.
Nitekim kimin kazanacağı belli olmayan, defansına önem veren, hata yapmamak için dışarıdan devamlı kontrol edilen iki takım vardı sahada.
Serhat Ulupınar kenardan futbolcularına devamlı sakin olmalarını önerdi.
Boluspor’u geride beşli defans dizilişine şahit olunca, Boluspor’un nasıl gol üreteceğini düşündüm..
Bi çıkış yolu bulamadığım gibi, hocanın da kafasından geçeni okuyamadım.
Nitekim;
Takımın hem santraforu yoktu, hem özgüveni, hem de oyuncuları yüreklendirecek teknik direktörü.
Serhat Hoca takımın el freni gibiydi.
İki arada bi derede..
- “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş” üç puanın üzerine çoktan yatmıştı.
XXX
Berk Yıldız’dan santrafor üretmek futbol cahilliğinden başka bir şey değildi.
Nitekim öyle oldu.
Berk benim futbol felsefeme, oyun anlayışıma ve özellikle takım oyunu mesabesinden hamle futbolcusu olmaktan öteye geçemez.
Teknik heyetin onu 70 dakika sahada tutması yanlıştı.
1.91’lik Burak Bekaroğlu’na karşı ne yapabilirdi.
Hiçbir şey.
Nitekim de öyle oldu.
Babacar ve İsgardarlı sahaya atılınca takım kabuk değiştirdi ve karşılaşma bambaşka bir oyuna evrildi.
Takım hem özgüvenini kazandı hem de takım gerçek kimliğini buldu.
Yalçın Hocanın skora yatma alışkanlığı yine zuhur edince, ilk atan maçtan galibiyetle ayrıldı.
XXX
Iğdır ilk tehlikeli atağını 5. Dakikada, Boluspor ilk tehlikeli atağını 25. Dakikada yaptı.
Erken ve geç gelen pozisyon üretkenliği bir fikir veriyor olsa da; çıkmayan candan umut kesilmez mottosu bi müddet tesellimiz oldu.
Hakemi hiç beğenmedim.
Dean Lico’nun peş peşe ve kasti faullerini görmezden gelmesine anlam veremedim ama bi anlam yükledim..
Bu bahse konu orta hakem;
Jefferson Nogueira Junior’a yapılan yıldırma ve sakatlama maksadıyla yapılan faullere engel olamadığı gibi pirim verdi.
XXX
Posmac tecrübesi ile takımın ayakta duran kıymetli oyuncularından.
Jefferson Nogueira Junior’da kaliteli bir ayak..
Jefferson üzerinden kurulan her atak ve oyun göze hoş geliyor.
O diil de!!!
Ya ben futbol cahiliyim, ya ön yargılı bi futbol eleştirmeniyim..
Ya şu! Berk Yıldız’ın ne yaptığını, ne oynadığını bana biri söylesin..
Yine söylüyorum bu çocuk; var olan kalitesinin altında oynuyor ve gerçek oyununu sahaya yansıtmıyor.
Birileri bana yine hayıflanacak da gerçek şu ama!!!
Bu çocuk futbol oynamıyor, fotoğraf veriyor.
İsgardarlı ise var olan kadronun içinde sivrilen ve tercih edilmesi gereken ilk oyunculardan.
Boluspor’un gol beklentisi, Iğdır FK’dan daha fazla olduğu fikrine sahibim.
Ve Fakat
Santrafor mevkii ilginç ve o derece zor bi mevkii
Yüzü ve sırtı dönük oynayabilecek oyuncu bulmak da, olmak da zor bu mevkide..
Burak Asan’ı oyundan çıkıncaya kadar beğendim.
XXX
Takımın yarısından fazlası savunma oyuncusuydu.
Boluspor deplasmanda oynar gibi çekingendi, üretken değildi.
Ön taktik gereği oyuncular sorumluluk almaktan uzaktılar.
Sezonun ilk maçları skora katkı vermese bile geleceğe dair iyi fikirler verebilir.
O nedenle bu mağlubiyeti önemsemiyorum.
Serhat Hoca bu maçtan elbette ders çıkaracak, kadrosunu buna göre revize edecek, çok ve bol pozisyon tekrarlarını antrenmanlarda yaptıracaktır.
Hoca futbolcularla arasındaki mesafeyi kısaltamamış.
Saha ve kenar yönetimi söz ve vücut dili olarak henüz kuş dili konuşuyor.
Futbolcuların kulaklarında bi Yalçın Koşukavak çınlaması hala duruyor gibi..
Yönetimin en kısa zamanda oyuncuların bazılarını kulak çınlamasına dair bi KBB mütehassısa göstermesi ya da kulaklarını çekmesi gerekecek.