DERLEYEN: HAVVA AKÇA

Her sabah erken saatlerde Karaçayır Mahallesinin Tahtacılar Sokağına açılan küçük bir kapıdan çıkan iki gölge. Çok giyilmekten solmuş, birer Şam Hırkası giymiş, nur yüzlü, keçi sakallı ve beyaz sarıklı iki ihtiyar. Ellerine hırkalarının yenlerine sokarak, sessiz ve sakin etrafındaki canlıları rahatsız etmemek için yavaş yavaş yürüyerek iç güdülerinin götürdüğü Bolu'nun on iki mahallesinden birinin cami şerifinin kapısında dururlar. Cami şerifin açılmasıyla içeri giren ve önlü arkalı oturan bu iki zat Tahir Efendi'nin oğulları Hafız Ahmet ve Hafız Abdullah Efendilerdir.

Bolulular bu kişilere Terzi Tahirler, bazen de yanlış olarak Ters Tahirler derler. Yaşadıkları sürece kimseyi kırmamışlar, haksızlık etmemiş, kendileri haksızlığa uğramışlarsa da sabırla karşılamış temiz insanlardı.

Bolu’da birçok mürekkep yapanlar vardı fakat bunların başında Terzi Tahirler gelirdi. Bezir yağı ve isten çıkmayan çok parlak mürekkep yapar ve satarlardı. Yaptıkları mürekkebi bir küpecik’e koyup memleketin hürmet ve itimadını kazanmış eşraf ve alimlerden kolağası zade merhum Ragıp Efendi'nin dükkanına bırakırlar, orada satılırdı. Herkes bunların mürekkebini tercih ederdi.

Abdullah Efendi’nin koltuğunun altında küçük bir testicikte daima mürekkep bulunurdu. Yolda rast gelen molla ve öğrenciler Ahmet Efendi'den mürekkep isterlerdi.

Boş zamanlarında Saraçhane Camii şerifinin altındaki hanenin merdivenlerine otururlar. Sessiz okudukları Kuran-ı Kerim veya duanın vecdi içinde gelip geçene bakarlardı.

Her rast gelenin bunlara saat sorması adet ve hükmüne gelmişti. Daima önde yürüyen Ahmet Efendi'ye saat kaç diye sorulunca arkasına döner, Abdullah Efendi’ye “birader saat kaç” der o da saat kaçsa dakikasıyla söyler.

Onlar hangi mahallenin cami şerifine namaza gitmişlerse bu boş değildi. O mahallede mutlaka bir faninin hayata gözlerini kapadığına işaretti. Namazlarını kılar kılmaz caminin odasından aldıkları teneşir ve tabutu hayata veda edenin kapısı önüne getirirler ve hemen yıkanması için gerekli hazırlığı yapmaya koyulurlar. Cenaze sahibi, çağrılmadan gelen Terzi Tahirlerden memnun olur.

O zamanlar eğlence yerleri çok değildi. Meczup ve delilere takılmak, eğlenmek de bir eğlence olurdu. Terzi Tahirlere hiç takılan olmazdı. Küçük büyük sever ve sayarlardı. Biri önde, diğeri arkada sessiz ve mütevazi yürümeleri, saygı toplamalarına yeterdi. Dualarını almak için bekleyenlere rastlanırdı.

Ahmet Efendi'nin hayata daha çok intibak etmiş bir hali vardı. Bir defa evlenmiş, bir kızı olmuş. Abdullah efendi hiç evlenmemiş. Bugün bu sülaleden hiç kimse kalmamıştır. İki kardeş ömürleri boyunca sokakta yürüdükleri gibi birbiri ardınca hakkın rahmetine kavuştu.