EN ZOR BAKANLIK

Abone Ol

Dünyaya üç medeniyet gelmiştir. Yunan Medeniyeti, İslam Medeniyeti, Avrupa Medeniyeti. Bütün medeniyetler eğitim ve öğretimden doğmuştur. İslam Medeniyeti, Yunan Medeniyetinden etkilenmiştir. Kuran-ı Kerimin buyruğu ile Peygamber Efendimizin rehberliğinde oku emrine uyarak İslam Medeniyeti doğmuştur. İslam medeniyeti Endülüs Emevi ve Abbasi devletleriyle zirveye ulaşmıştır. Endülüs'ü gezenler, İslam medeniyetinin izlerini hayretler içinde görürler. İslam medeniyetinin son halkası Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devri olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu çöküş döneminde Maarif-i Umumiye Nazırı ( Milli Eğitim Bakanı) Emrullah Efendi'' Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim. '' Milli Eğitim Bakanlığının en zor bakanlık olduğunu ifade etmiştir.

Tarlanızı ekersiniz bir yıl sonra ürün alırsınız, ağaç dikersiniz beş veya on yıl sonra meyve alırsınız. İnsan için durum aynı değildir. İnsana yaptığınız yatırımın sonucunu 20 yıl 30 yıl sonra alırsınız. Eğitim ordusu ülkemizin nüfusunun neredeyse üçte biri kadar. Bütçenin büyük bir bölümünü ayıracaksınız, öğretmenler, öğrenciler, okullar, ders araç gereçleri, bütün bunlar için büyük yatırım yapmak mecburiyetiniz var. Bir ülkenin refah ve mutluluğu ancak eğitim ve öğretimle gerçekleşir. Eğer bu 30 yıllık dilimi iyi organize edemezseniz, başarıya ulaşamazsanız, bir kuşağı feda etmiş olursunuz. Yatırımlarınız boşa çıkar. Benim yaşımda olanlar bilir, ülkemizde bu tür sıkıntıları yaşadık, eğitim ve öğretimi bir türlü yerine oturtamadık.

Refaha ulaşan zengin ülkeler, önce eğitim ve öğretimlerini çağlarına uyumlu bir şekilde organize etmişler, 30 yıllık dilimi çok iyi değerlendirerek, İslam medeniyetinden yararlanarak Avrupa Medeniyetini doğurmuşlar. İlimde, bilimde zirveye oturmuşlar. Buluşlar arka arkaya gelmiş. Matbaanın icadı, buharlı makinanın icadı gibi daha çok benzeri yenilikleri her dalda elde ederek, geri kalmış ülkelere de, buluşlarını kültürleri ile beraber satmışlar. Sömürü düzenlerini rahatlıkla kurmuşlar.

Eğitime anne karnından başlamamız gerekiyor. Bu durumda anne baba profili öne çıkıyor. Anne baba çocuğu eğitip, yetiştirip ,okula, topluma hazırlamada en değerli eğitimcidir. Çocuk evin aynasıdır. Eğitime anne babalardan başlamamız gerekiyor. Bunun için projeler hazırlamamız gerekiyor.

Artık ülkemizin zamanı kaçırma lüksü yok. EĞİTİMİN İÇİNDEN GELEN KİŞİLER ANCAK EĞİTİME KATKI SAĞLAYABİLİR. Şimdiki Milli Eğitim Bakanımız sayın profesör Ziya Selçuk ülkemiz için büyük şans.

Anladığım kadar, sayın bakanımızın 30 yıllık insan eğitiminden çıkacak bilim adamlarının, yetişme süresinin kısaltılması çabası içinde olması çok sevindirici. İşe temel eğitimden başladığı gibi, tepeden kısa yoldan ilim adamlarına sahip olmak istiyor. Beyin göçünü ülkemize taşımak için yeni tedbirler aldı. Yurt dışından gelecek bilim adamları için maddi manevi ortamı hazırlamış bulunuyor. Sayın bakan röportajında öğretmen yetiştirmek için bilim adamlarıyla bir araya geldiğini duyurdu. Bunun yanında genç beyinlerin ,üniversiteli öğrencilerin, yüksek öğretimde okuyanlar, 7 milyon gence cep harçlığı adı altında, yaz aylarında toplum yararına programlarda istihdam edilecek. Bütün bunlar sevindirici haberler.

Peki yeterli mi? Devlet programlarını yapıp uygulamaya koyarken, bizlerin de vatandaş olarak üzerimize düşen çok görevler var. En önemli konulardan bir tanesi birbirimizi sevmek. Yunusun dediği gibi. ''Yaratılanı sev yaratandan ötürü.'' ‘'Ben gelmedim dava için, Benim işim sevi için, Gönüller dost evi için, Gönüller yapmaya geldim. Hadis-i şerif ‘'İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.'' Buradan yola çıkarak çok çalışmamız gerekiyor. Medeni ülkelere baktığımızda kaldırımları çok alçak olmasına rağmen hiç kimse aracını kaldırıma çekmez, engelli insanları düşünür. Biz de kaldırımlarımızı yükseltmeyelim. Sokaklarımızı temiz tutalım, kahvehanelerde daha az vakit geçirip, zamanımızı okuma ile veya ailemizle geçirelim. Boş vakitlerimizi çocuklarımıza ayıralım. Onları kütüphaneye, spora ,müziğe götürelim. Bu faaliyetler için Avrupa ülkelerinde yüklü paralar ödenir, ülkemizde ise bedava.

Eğitim ve öğretim sorunlarının ortadan kaldırma mücadelesi verilirken ,3,5 milyon Suriyeli vatandaşların çocukları için de hazırlıksız yakalandık gibime geliyor. Bu çocukları entegre edecek eğitim de bilim adamlarıyla birlikte oturup, acil eylem planı yapmalıyız. Gelişmiş ülkeler bu tür yabancı çocuklar için tecrübe yaşadılar, oralardan örnekler alınabilir. Misafir sınıflara alınıp, hızlandırılmış Türkçe dersleri verilerek normal sınıflara alınabilir. Yabancı çocuklar için sınıf seviyelerine ulaştırmak için ekstra Türkçe öğretmenleri okullara atanmalı. Sosyal medyada dolaşan ırak özel okulları açıldığı bildiriliyor. Bu okulların eğitim dili kesinlikle Türkçe olmalıdır. Eğer bu çocuklar için çare bulmazsak, merdiven altı molla okulları açılır, bizim için hoş olmayan sonuçlar ortaya çıkabilir.

Geçmiş günler de havaların iyi olduğu bir gün parkta çocuklar oynarken, şu yabancıların haline bak, bunlar ülkemize bela diyen vatandaşı duyan, Suriyeli çocukların gülmelerinin birden moral bozukluğuna döndüğünün farkına vardım. O çocukların içinde kim bilir, ne fırtınalar koptu. Oynarken kırık Türkçe konuşuyorlardı. Arkadaşlarıyla Arapça konuşmaya başladılar. Çocuk dünyanın her yerinde çocuktur. Çocuklara sahip çıkmalıyız. Olan olmuş, baştan bilinçli tedbirler alınsaydı belki bu kadar sıkıntı çekmeyebilirdik. Bu saatten sonra her şeyi sevgi ile halletmemiz gerekir. Sevgi bütün problemleri kaldırmada en iyi ilaç.

Şükrü Karataş