Çabuk unuttuk Encümen-i Danişleri, Derin devletleri, maşaları Sabih kanadoğluları... Hatırlar mısınız bilmem YÖK Başkanı hükümete ayar vermeye çalışır, Rektörler Başbakan üniversitesine açılışa gelmişken Başbakanı karşılamazdı...!
Hatırlar mısınız bilmem, Devletin beslediği hainler vardı, ekonomi daha da kötüye gitsin diye, kurtarıcı süsüyle Amerika'dan ihraç edilen.
Devlet bir kuruma el pençe durur mu? Pazarlamacı tipli iki üç İMF itine el pençe dururdu devletin Başbakanı...
Atama ile gelmiş Cumhurbaşkanı! seçimle gelen Başbakan'a ayar verirdi.
Hatırlar mısınız bilmem ama, yabancı stk'ların bile adam yerine koymadığı bir ülkeydik bir zamanlar.
İnancından dolayı eğitim hakkı engellenirdi bu ülkenin vatandaşlarının, hem de kendi ülkesinde.
Genel Kurmay Başkanı bile değil, basit bir komutan hiç çekinmeden tehdit edebilirdi devletin Başbakanını...
Ben hatırlamam, hatırlayanlar vardır, bu ülkenin Başbakanını idama götürdü subaylar... Subay lan subay...!
Hani şimdilerde ifade özgürlüğü, basına özgürlük diye höykürenler var ya, ne özgürlüğü, eline verilen metinler dışında tek cümle yazamazlardı...
Unuttuk mu? Unutmadık. Unutmayacağız. Unutursak yine kendi ülkemizde sömürge oluruz, sömürülürüz, köle oluruz, en temel ihtiyacımız olan eğitim hakkı bile saçma sapan gerekçelerle alınır elimizden.
Diyeceksiniz, haklısınız, anlayabiliyorum, o zamanlar bizi başörtüsü ya da fikrimizden dolayı kapı dışarı edenler de var şimdi bizim dediğimiz parti, dernek ya da iş yerlerinde. Evet var, ne yapalım, Dua etmekten başka ne gelir elden, inşaAllah gerçekten pişman olup bizden olmuşlardır. Kalpleri yalnız Allah bilir.
Bizi hala tanımayanlar vardır, biz demek en büyük ön yargı sebebi şimdi, biz siziz hacı abi, hacı abla, gardaşım, kız gardaşım, bu vatanın evlatları olarak biz biziz. bizden başka kimse yok bizim içimizde. Ben Tuncay Sen Hakan, Ayşe, Hatice, Mehmet amca... Camii de tesbih çeken, kıraathane de pişpirik oynayan, çeşme başında yavuklusunu bekleyen bu memleketin öz ve öz evlatları...
Biz olsuk biz, biz olduk bu ülke baştanbaşa 15 senede, bizden bir Başbakan geldi, bizden bir Reis-i Cumhur. Gece kondu mahallesine girer miydi o beyaz Türk” devlet adamları, şimdi çat kapı gece kondu da yemeğe giden, çay içen bir devlet var, devletin başı var.
Eleştireceğimiz birçok husus vardır, inanın daha eksik olan o kadar çok şey var ki, hepimizin mutlaka şikâyetçi olacağı bir konu, bir husus mutlaka bulunur, ama mutlu olduğumuz bir konu var ki bütün şikâyetlerimize, bütün yaralarımıza merhem oluyor. Ne mi? Öz vatanında garip, öz vatanında parya değiliz artık. Kızdığımız hususları pat diye, vekilinin, bakanının hatta başbakanın yüzüne söyleyebiliyoruz. Devlet kurumlarından, işleyişten, ya da bir amirin, memurun davranışından memnun değilsek devletin en başına şikâyet edebiliyoruz.
DARBE DURDURUYORUZ HACI ABİ, FARKINDA MISIN NE KADAR GÜÇLÜYÜZ? Eskileri sen bilirsin, biz çocuktuk, nasıl korkardık. Dışarı çıkma derlerdi çıkamazdık.
Özet olarak Vatandaş olarak Adam yerine koyuluyoruz, vallahi bu her şeyden önemli…
Ve unutmayalım, Allah'ın izniyle bizi bizden başka yıkacak ve bizi bizden başka güçlü kılacak kimse yok. Kendimizi, evlatlarımızı, mahallemizi, köyümüzü güçlü kılmak ve yarınlara daha çok umutla bakmak, şikâyetlerimizi azaltmak için ben EVET diyorum, çünkü EVET diyen adamların bizden olduğunu biliyorum. Sen mi? ne demek istiyorsan onu de. Geçmişten özet geçtim, geleceği Allah bilir. Kader bellidir, irade senin doğru ya da yanlış olduğunu belirler.
Selam ve dua ile.
***
Uzunca bir süre yazılarıma ara vermiştim, bu yazımız besmele olsun, bundan sonra sık sık yazılarımızda buluşalım, görüşelim inşaAllah.