Cumhuriyet…

Abone Ol

Muhterem Cemaat!

İslâm dini, insan fıtratına uygun olarak ortaya koyduğu değerlerle insanların sağlıklı ve güçlü bir toplum halinde yaşamalarını öngörmektedir.

Dinimizin önem verdiği "aklın, malın, canın, neslin, şeref ve haysiyetin" korunması ilkeleri, bugün evrensel değerler olarak kabul görmüş temel hak ve hürriyetlerdendir. Her vesileyle samimiyet ve kardeşliği tavsiye eden yüce dinimiz, bu ilkelerle ferdî planda eşitliğin ve karşılıklı saygının vazgeçilmez değerler olduğunu belirtmiştir.

Nitekim sevgili Peygamberimiz, "İnsanlar tarağın dişleri gibi birbirlerine eşittirler. Kimsenin kimseye takvadan başka bir üstünlüğü yoktur." [Keşfu'l-Hafa, 2847, C II sh 451] "Ey insanlar Rabbiniz birdir, babanız birdir Arab'ın Arab olmayana, Arap olmayanın Arab'a, beyazın siyaha ve siyahın beyaza hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir." [Ahmed b. Hanbel, V, 411] sözleriyle, temel hak ve hürriyetlerdeki bu eşitliği dile getirmektedir.

Değerli Müminler!

Kur'an ve Sünnet, ortaya koyduğu üstün değerlerle toplumların kendi hayat şartlarını güzelleştirmelerine yardımcı olmuş, her hangi bir yönetim şekli önermese de "Şûra" prensibini getirerek, toplum işlerinde fertlerin katılımına fırsat tanımıştır.

Dinimiz her vesileyle insanlar arasında adaleti ve iyiliği emrederken, fikir ve ifade özgürlüğünü, temel hak ve özgürlüklerde eşitliği ve istişareyi öngörmüştür.

Al-i İmran Suresi 159. ayeti bizlere bu konuda şöyle ışık tutmaktadır: " (Ey Muhammed!) İşlerinde onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (Ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever"

Aziz Müslümanlar!

İnsanlık, tarih boyunca adalet, iyilik, istişare ve eşit haklara sahip olma gibi bazı değerlerin arayışı içinde olmuştur. Toplumlar, bu değerlerin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla, değişik yönetim biçimlerini uygulamış ve bu konuda daima daha iyinin peşinde olmuşlardır. Arayışlar neticesinde, bu değerlerin güzel bir biçimde gerçekleşmesine imkân veren Cumhuriyet idaresine ulaşılmıştır.

Cumhuriyet, dinimizin öngördüğü istişareye dayalı, hak ve özgürlükleri teminat altına alan, insanların yeteneklerini ortaya koyabilmelerine imkân tanıyan, düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edebilecekleri bir idare şeklidir.

Aziz Mü'minler!

Kurtuluş savaşını gerçekleştiren iradenin bizlere kıymetli bir armağanı olan ve ilanının 86. yılını bu günlerde kutlayacağımız Cumhuriyetin, özünde taşıdığı ruha uygun olarak yaşatılmasının en temel vatandaşlık görevlerimizden biri olduğunu unutmayalım. Bize bu kıymetli armağanı bırakan başta Gazi M. Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi hayırla anar, kendilerine Yüce Allah'tan rahmet ve mağfiretler niyaz ederim.

***

Muharrem Hoca hayırdır, hadis bilmezsin, fıkıh bilmezsin, kelamın, yanından geçmezsin,

Hacılığın yok hocalığın yok, hutbede mi yazmaya başladın? Derseniz,

Ben de;

‘Din görevlileri okullarda ders veriyorsa, projeleri hayata geçiriyorsa, ben de camilerde okunmak üzere hutbe yazarım der geçerim.' daha da öteye gider, fetva bile veririm. Diyebilirim.

Ama demiyorum,

Çünkü ‘.' Sözünün ne anlama geldiğini biliyorum.

Pek bu hutbe ne?

Ben yazmadım. Diyanet işleri başkanlığının 29.10. 2010 tarihindeki camilerde Cumhuriyet ile ilgili okuttuğu son Cuma hutbesi bu…

***

Ne yazık ki, camilerimizde artık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Atatürk'ün isminden bahsedilmiyor.

Ülkemizin Yunan, İtalyan, İngiliz, Fransız tarafından işgal edilmiş olduğu zamanlardaki kan ve gözyaşı unutuluyor,

Bayraklarımızın gönderden indirildiği,

Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca'nın minberden.

Aziz cemaat, kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir millet hürriyetini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde Cuma namazı kılmak caiz değildir” dediği günler hatırlanmıyor.

Hatırlanmaz ise bizler hatırlarız, gerekirse tüm cahilliğimize rağmen hutbe bile yazarız.

26.10.2017

Muharrem Demirel