Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der), 2023-2024 eğitim-öğretim dönemine ilişkin bir değerlendirme yaparak, Türkiye’nin eğitim sisteminde yaşanan temel sorunlara ve çözüm önerilerine dikkat çekti. Çocukların laik, bilimsel ve kamusal eğitim hakkının ciddi bir tehdit altında olduğunu vurgulayan dernek, yoksulluk, eşitsizlik ve eğitimde özelleştirme politikaları nedeniyle geleceğin kaybedildiğini ifade etti. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Çocuklarımızın laik, kamusal, bilimsel eğitim hakkı ve eğitim emekçilerinin haklarına ilişkin ülkemiz tarihinin en büyük tahribatı yaşanıyor. Genel seçim sonrası eğitim alanına ilişkin kesintisiz adımlar atılıyor. Atılan her adımda kaybeden eşit, parasız, nitelikli, kamusal, bilimsel eğitim, kaybeden çocuklarımız ve geleceğimiz oluyor.

 

OKUL TERKİ ÖNLENMELİDİR

2023-2024 eğitim-öğretim yılında örgün eğitim dışına çıkan öğrenci sayısı mesleki eğitim merkezleri ve açık öğretim ile birlikte 1 milyon 578 bin 941’e ulaştı.

Okul dışına çıkışın temel nedeni ise artan yoksulluk.

Eğitim dışındaki öğrenci sayısı son 3 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Saha araştırmaları çocukların okul dışına çıkmasının temel nedenleri olarak ekonomik krizi, çocuk yaşta işçiliğin, çocuk yaşta evliliklerin yaygınlaşmasını, kamusal eğitim yokluğundan ve protokollerden kaynaklı çocukların tarikat gibi köktenci yapılara mecbur bırakılması, sosyal devletin sorumluluğu olan ancak karşılanmayan hizmetlerin (çocuk, yaşlı, engelli bakım merkezleri…) çocuklar eliyle gerçekleştirildiğini gösteriyor.

Okul terkini önlemede acil kamusal önlemler gerekiyor. Yoksulluk sınırı altında geliri olan tüm ebeveynlerin çocuklarına her ay düzenli maddi eğitim desteği sağlanmalıdır. Ücretsiz okul yemeği, ücretsiz temiz içme suyu yaşama geçirilmeli, okula ulaşım tüm çocuklar için ücretsiz sağlanmalıdır.

 

EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE AYRILMALIDIR

Bütçe eşit, parasız, bilimsel, nitelikli eğitim hakkı açısından temel önemdedir.

Açıklanan MEB 2025 bütçesinin % 80,1’i eğitim emekçilerine yönelik harcamaları karşılıyor. %9.7’si sermaye giderleri, %0,03’ü sermaye transferleri, %8’i mal ve hizmet giderleri, %2,2’si ise cari transferlere ayrılıyor. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne göre nitelikli eğitim hedefi için eğitime ayrılan kamu kaynakları kamu harcamalarının %15-20’si oranında olmalıdır. Ancak 2025’te bu oran ülkemizde 9,9’dur.

Eğitime yeterli bütçe ayrılmamıştır ve son derece yetersiz olan MEB bütçesi enflasyon karşısında hızla erimektedir.

 

ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİM HAKKI TASARRUF GEREKÇESİ OLAMAZ!

Tasarruf gerekçesi ile okullarda temizlik, güvenlik gibi kamu hizmetlerine gerekli kadrolu,güvenceli atama yapılmadı, bu hizmetler İşgücü Uyum Programı kapsamına alınarak güvencesiz, asgari ücretin altında çalıştırma olağan hale getirildi. Okullarımızda başta temizlik olmak üzere temel ihtiyaçlar karşılanmıyor.

Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarıldı. Kamu kurumlarındaki tasarrufun eğitime ayrılan kaynaklar üzerinden yapılmaması temel ilke iken bu ilke, en temel kamusal haklar yok sayıldı.

Tasarruf gerekçesi ile kamusal eğitim hakkının ihlali olan tüm uygulamalar geri çekilmelidir.

 

Balıkesir’de şafak operasyonu: 13 ikamete eş zamanlı baskın Balıkesir’de şafak operasyonu: 13 ikamete eş zamanlı baskın

ÜCRETSİZ OKUL YEMEĞİ, ÜCRETSİZ SU HEMEN ŞİMDİ!

Ücretsiz okul yemeği; salgın,artan yoksulluk ve depremle birlikte ülkemizin en temel ve en acil gündemlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Eurostat tarafından 2021’de yapılan analizde Türkiye’de çocukların yüzde 45,2’sinin yoksulluk riski altında olduğu açıklandı. Bu oran 2015’ten itibaren artarak devam ediyor. TÜİK 2022 verilerinde üç çocuktan biri (yüzde 35,3)  ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de yüzde 72 arttı.

Ülkemizde 0-4 yaş aralığındaki çocuk sayısı yaklaşık 6 milyondur. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk yüzde 10’a ulaşmıştır. TTB ve SES’in Hatay’ın Antakya, Defne, Samandağ ilçelerinde 600’e yakın çocuğu gözlemlediği araştırmasında elde edilen bulgulara göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk ve zayıflık oranı artmış durumdadır.

Okul yemeğinin akademik başarıyı arttırdığı, okul terkini azalttığı, kız çocuklarının okullaşma oranını yükselttiği, çocukları psikolojik olarak desteklediği bilimsel bir gerçektir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun geçen yıl ilk defa açıkladığı çocuk, yoksulluk ve yaşam verilerinde 5-17 yaş arası çocukların yüzde 7,3’ ü kendisini her gün depresyonda hissetmektedir. Verilere göre zorunlu eğitim çağındaki 1 milyon 958 bin 888 çocuk depresyonda ve kaygı altında yaşamaktadır. 13-17 yaş arası çocukların yüzde 50’si aşırı kaygı durumu yaşamaktadır.

Okul yemekleri programları ihtiyaç temelli bir gıda desteği müdahalesi değil temel yurttaşlık hakkıdır. Kamusal haktır. Dünya genelinde 106 ülkede ücretsiz okul yemeği programı uygulanmaktadır.

Okul yemeği ile birlikte temiz suya erişim de tüm çocukların kamusal hakkıdır. Su tüketimi hayati bir önem taşır. Yeterli su tüketimi vücut sıcaklığının düzenlenmesini, sindirim sistemi sağlığını, enerji düzeyini, zihinsel ve fiziksel performansı, elektrolit dengesini olumlu etkilemektedir. Sağlıklı bir bireyin günde ortalama 2 ila 2,5 litre arasında su içmesi gerekir.

MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2014-2018 yılları arasında %12-13 seviyesindeydi. Bu oran sürdürülseydi MEB 2025 bütçesi en az yaklaşık 316 milyar TL daha fazla olacaktı. Bu kaynakla örgün eğitimdeki tüm çocuklara iki eğitim-öğretim yılı boyunca ücretsiz okul yemeği ve ücretsiz su sağlanabilirdi.

Ücretsiz okul yemeği programı ve su tüm çocuklar için acilen hayata geçirilmelidir.

 

OKUL ÖNCESİ HAKTIR, PARASIZ VE ZORUNLU OLMALIDIR

2024’te okul öncesi eğitime ulaşan öğrencilerin oranı azaldı. %12 düşerek %73’e geriledi.

Temel nedenlerinden biri 14 Ekim 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına dair yönetmelikti. Bu yönetmelikle okul öncesinde katkı payı alma düzenlendi. Eğitimin paralılaştırılması, okul öncesi eğitimin parasız ve zorunlu olmamasından kaynaklı yoksulluğun artışı ile birlikte okul öncesi eğitime erişebilen çocukların oranı hızla azalıyor.

Okul öncesi eğitim tüm çocukların hakkıdır. Ücretsiz ve zorunlu olmalıdır.

 

HER ÖĞRENCİNİN İSTEDİĞİ OKULDA, OKUL TÜRÜNDE EĞİTİM GÖRME HAKKI VARDIR

MEB 2025 yılı bütçe teklifi verilerinde 2024’te yoksulluğun artışından kaynaklı 9. Sınıfta sınıf tekrarının tüm program türlerinde arttığı verileri yer aldı. Okul tekrarının arttığı en yüksek ortaöğretim programı %30 ile din öğretimi oldu. İmam hatipler okul terkinin en çok arttığı yerler oldu.  İmam hatiplerdeki 3 çocuktan biri zorunlu imam hatipleştirme politikası ve yoksulluk nedeniyle örgün eğitim dışına çıkıyor.

Sınav sistemi zorunlu bir okullaşma politikası uygulaması haline getirildi. Her geçen yıl merkezi sınavla öğrenci alan okullar içersinde imam hatip ve meslek liselerinin oranı arttırıldı. Her çocuğun istediği okul ve okul türünde eğitim görme hakkı vardır. Akademik eğitim veren liselerin sayısı arttırılmalı, tercih edilmeyen okul türleri akademik liselere dönüştürülmelidir.

 

PROJE OKULU UYGULAMASI SONLANDIRILMALIDIR

Proje okul uygulaması ortaöğretime geçiş sistemi ile birlikte imam hatibe ve meslek liselerine çocuklarımızı zorunlu olarak yerleştirme uygulaması haline getirilmekte, çocuklarımızın eşit, nitelikli, kamusal eğitim hakkını ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca proje okulu öğretmen ve yönetici atamalarının bakan, bakanlık tarafından belirlenmesi, atamalarda kriter, ölçü olmaması proje okullarını siyasal kadrolaşma merkezleri haline getirmiştir. Proje okulu uygulaması ile çocuklarımızın eşit, nitelikli eğitim hakkı, öğretmenlerin mesleki hakları yok sayılmaktadır.

Proje okulları ve merkezi sınavla öğrenci alan okulların farklı olduğu MEB tarafından vurgulansa da yaşanan gerçek bu açıklamanın gerçek dışılığını kanıtlamaktadır. Bugüne kadar proje okulu olmadığı halde merkezi yerleştirmeyle öğrenci alan bir okul örneği olmadı. İstatistiki verilere göre öğrenciler tarafından birincil tercih edilen okul türleri Fen ve Anadolu liseleri olmasına rağmen akademik liselerin oranı azaltıldı, imam hatip ve meslek liselerinin oranı artırıldı.

İmam hatip okullarının neredeyse tamamı proje okulu kapsamına alınmıştır. İmam hatip programlarının yanında Anadolu fen imam hatip, Anadolu sosyal bilimler imam hatip, Anadolu yabancı diller imam hatip gibi okul türleri yaratılmış, ortaöğretimde tüm okulları imam hatipleştiren bir okullaşma politikası yaşama geçirilmektedir.

Proje okulları eğitimin eşitlik ilkesini, kamusal eğitim ilkelerini ortadan kaldırmaktadır. Proje okul uygulamasına son verilmelidir.

 

TASARRUF GEREKÇESİ İLE TAŞIMALI EĞİTİME GETİRİLEN SINIRLAMA OKUL TERKLERİNİ ARTTIRDI

2023-2024’te çocuklarımızın eğitim hakkında yaşatılan temel sorunlardan biri Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması oldu. 1 Ağustos 2024’te Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle tasarruf gerekçesiyle taşıma kapsamındaki öğrencilerin yaşadığı yerle taşıma merkezi arasındaki azami uzaklık 50 kilometreden 30 kilometreye düşürüldü. Çözüm olarak çocuklara pansiyonlar dayatıldı.

Bu veri aynı zamanda bu kararla temel eğitim ve özel eğitimde çocukların örgün eğitim dışına çıktığını da bize gösteriyor. MEB taşımalı eğitim kararıyla, çocukların eğitim hakkını elinden alınmıştır. Önce köy okulları kapatılan çocukların şimdi de taşımalı eğitim sınırlaması ile okula ulaşım hakkı tamamen ellerinden alınmıştır.

1 Ağustos’ta yayımlanan taşımalı eğitim yönetmeliği geri çekilmeli, kırsal kesimde kapatılan okullar yeniden açılmalıdır.

 

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ İLE EĞİTİMDE PİYASALAŞMAYA HIZ VERİLDİ

Milli Eğitim Bakanının kamuoyuna yansıyan açıklamalarında özel okullara, özel öğretim kurumlarına sınırlama getireceğiz açıklaması geçtiğimiz eğitim döneminde en çok konuşulan başlıklar arasında yer aldı. Ancak 3 Ocak 2025 tarihinde özel öğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle bir sınırlamanın tersine, eğitimin piyasalaştırılmasına hız kazandırıldığı bir yönetmelikle karşı karşıya bırakıldık.

Ayrıca kademe başlangıçlarında fahiş zam yapılamaz gibi ucu açık ifadelerle özel okul sahiplerinin okul ücretlerine sınırsız zam yapabilmesi de yönetmelik eliyle düzenlenmiş oldu. Yönetmelik eliyle bir kez daha özel okul sahipleri ne istedi ise verildi. Bu yönetmelik MEB’in tarafının bir kez daha kamusal, parasız eğitimden, velilerden, öğrencilerden, öğretmenlerden yana değil, sermayeden, özel okul sahiplerinden yana olduğunun kanıtı olmuştur.

Yönetmelik geri çekilmeli, eğitimde piyasalaştırma adımlarına son verilmelidir.

 

KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI SONLANDIRILMALIDIR

Enerji tasarrufu gerekçesi ile hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması çocuklarımızın fiziksel ve akademik gelişiminde telafisi imkansız bir yıkıma yol açmıştır. Karanlıkta başlayan ve ikili eğitimle birlikte karanlıkta sonlanan eğitim çocuklarımızın güvenliğini de riske atmaktadır. Çocuklarımızın fiziksel, zihinsel gelişimi için, her günü karanlıkta güvenlik kaygısı ile yaşamamaları için kalıcı yaz saati uygulamasına son verilmelidir.

 

ÇOCUKLARIMIZIN NİTELİKLİ EĞİTİM HAKKI İÇİN YETERLİ ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMALI, ÖĞRETMENLERİN HAKLARI GÜÇLENDİRİLMELİDİR

Çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için en az yüz bin öğretmen ataması yapılmalıdır. Mülakat, akademi uygulamalarına son verilmelidir. Ücretli, sözleşmeli adıyla güvencesiz çalışma sonlandırılmalı, özel okullarda çalışan öğretmenlerin taban maaş hakkı talebi hayata geçirilmelidir. Eşit işe eşit ücret temel ilke olmalı, kariyer basamakları uygulamasına son verilmeli, hiçbir öğretmen yoksulluk sınırı altında çalıştırılmamalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilmeli, öğretmenlerin hakları söz, karar süreçlerinde öğretmenlerin olduğu bir süreçle güçlendirilmelidir.

Kaynak: Bolu Nabız Gazetesi