ÇOCUKLAR AĞLIYOR, DÜNYA AĞLIYOR

Abone Ol

Alevler sardı minik bedenleri. Dünyayı yaşayamadan cehennemi yaşatan.

İhmal, kusur, kapı kilitliydi, değildi tartışması içinde gidenler gitti çığlıklar arasında, kalanlarda ise kaçınılmaz büyük travma. İlk değildi bu acılar ama son olmasını diledi her zamanki gibi yine diller.

İçi yanıyor insanın, ya ailelerin yaşadığı acı, o nasıl tarif edilir?

Eski elektrik panosu, halıfleks döşemesi, ağaç tavan, plastik kapı, çatı söylemleriyle yarım yamalak bir bina. Sanırsınız gelişmemiş Afrika ülkesinde gibi.

Yangında yitip giden çocuklar, savaşta ölen ya da yaralı çocuklar. Hastaneler bombalanıp yıkıldığından tedavi olmayan, müdahale edilemeyen, kaderine terk edilen o çocuklar. Cinsel tacize, tecavüze, uğrayan çocuklar.

Ne biz, ne de dünya çocukları koruyamıyor, koruyamıyoruz minik bedenleri.

Çocuklar ağlıyor ve evet, dünya ağlıyor!

Kurtuluşa açılamayan kapılar ardında, korkuyla, çaresizlikle, panikle birbirine sarılarak, birbirinden güç alarak ölüme giden küçücük kızlar.

Açlığı, yokluğu, aileden uzak özlemi paylaştıkları, birbirlerinin gözyaşını sildikleri, birlikte hüzünlenip, birlikte güldükleri gibi orada da birbirlerine sarılarak bulundu bedenleri.

Meslek lisesini İstanbul'da yatılı okudum ama bizim dolabımız ranzamız demirden, çelikten, yerler tavanlar betondandı. Yani yanma ihtimali olmayan malzemelerdendi ki bu yıllar öncesi bir durumdu. Yatakhanemiz okul içindeydi. Nöbetçi öğretmenden diğer görevlilere kadar birçok kişi bulunurdu, geceleri bile. Ayrıca okulun ve yatakhanenin böyle bir durum için birçok çıkışı da vardı.

O zamanlar bile bu kadar iyiyken şartlar, şimdi ne oldu da böyle oldu?

Dağ başında nasıl ve ne olduğu belli olmayan, derme çatma yurtlarda, minicik çocuklar hem hizmetçi gibi çalıştırılıp hem de iyi olmayan koşullarda kalmaya mecbur kalıyorlar.

Denetimsizlik, ihmalkârlık, dedim ya çocuklara sahip çıkmak yerine baştan savmak, gözleri, kulakları tıkamak.

Parası olan, durumu iyi olan ailenin çocuğu, haliyle 5 yıldızlı otel konforundaki yerlerde kalırken, fakir, eğitimsiz, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocukları böyle yurtlarda kalıyor ve bu acıları yaşıyor.

Depremde hasar görmüş binaların bile allanıp, pullanıp, boyanıp yurtlara çevrildiği bir ülkede yaşıyoruz.

Amaç sadece para kazanmak olmaması gerekirken, kendilerine emanet edilen canların öncelikle korunması gerekirken, böyle derme çatma, bir yığın eksiği olan yerlerde barındırılmaya mecbur kalmaları ise gerçektende nerede durduğumuzu gösteren bir nokta.

O çocuklar okumak istiyor, aileleri çocuklarını okutmak istiyor. İmkânları el vermediğinden, içleri elvermese de böyle yerlere sırf çocukları okusun, adam olsun, ayakta dik dursun diye katlanıyorlar.

Yürekler kaldırmıyor, yürekler dayanmıyor, bir dizi ihmale kurban giden canların, can vermesine.

Oysaki din, vicdan, dinin emrettiği kurallar içinde daha bir dikkatle, daha bir hassasiyetle, çok daha iyi koşullarda koruması gereken bu çocuklar, bize birer emanet ve emaneti böyle yerlerde barındırarak sahip çıkamamak, bizim güzel dinimizle bağdaşır mı?

Sevgi ve saygılarımla...

Fatma Marmara