BU GİDİŞİN SONU TANZİMAT FERMANI!

Abone Ol


Tanzim satışıntemel amacı satıcı fiyatlarının yükselmesini önlemek ve bazı malların tüketiciye daha uygun fiyatlarla ulaşmasını sağlamak olan, belediye veya kamu kuruluşları tarafından yönetilmektedir.
Tanzim, kelime manasıyla düzen verme ve yoluna koyma anlamı taşımaktadır. Tanzim satış ise Türkiye'de 1973 yılında Tansa adı ile satışa başlamıştır.

ÜCRETLER NE KADAR OLACAK?
Tarım Kredi, belediyelerin tanzim satış mağazalarında satılacak ürünleri çiftçilerden almaya başladı. Tarım Kredi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz'ın yaptığı açıklamaya göre ürünlere kâr eklenmeyecek, yalnızca nakliye fiyatı dahil edilecek.

Bu bir çözüm mü? Satışı tanzim noktalarından yapmak asıl olan sorunun üstesinden gelmeye yeter mi? Her anlamda dışa bağımlı bir ülke haline geldik. Üç tarafımız denizlerle çevrili bir ülke olarak toprak verimliliğimiz yüksek. Tarım ürünleri ülkemizin çeşitli bölgelerinde en iyi sonucu verecek biçimde yetişiyor. Ama biz çiftçimize destek vermeyip bütün çiftçi halkımızı ellerimizle bitirdik. Sonrasında karşımıza çıkan bu durumda suçu hep aracılara atmakta bulduk. Her zaman olduğu gibi…
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dediği ! Köylü milletin efendisidir” Bakışını tek tek öldürdük. Yakınmalarımız kendimizde aslında… Topraklarımıza bir tohum atsak yetişecek olan ürünlerimizi bile yok ettik. Biz ülke olarak bir biberi tezgahta 22 Liraya görecek kadar kötü bir duruma geldik aslında…
Tarımı bitirip, samanı bile ithal eder duruma gelirken bu günlerin hesabı yapılmalıydı. Dışa bağımlı hale getiren uygulamalardan vazgeçilip yeniden üreten bir sistem kurmadan, bunu devlet eliyle ve desteğiyle yapmadan tanzim satışlarla günü bile kurtarmak mümkün değil. Krizin gıdayı vurması şaşırtıcı değil. Üstelik kış, eskisi kadar ağır geçmediği halde fiyatlar bu durumda olmasının sebebinin iklim koşulları olmadığı da ortada… Hükümet tarımı gerçek anlamda destekleyen, çiftçinin üretmesini ve üretimi sürdürebilmesini sağlayan kalıcı tedbirler almazsa önce kendisi kaybedecek.
Bu şekilde yapılan satışlar küçük esnafında sonunu getirecek. İşsizlik ülkenin her yanını sarmış durumdayken üstüne eklenen esnaflarımızın hali ne olacak? Suçlu satıcı değil ilk bunu görmemiz gerekiyor bana kalırsa. Suçlu bizzat kendimiziz, üretimi bitirip dışa bağımlı bir hal alan ve bunu en doğru karar olarak üstüne basa basa tekrarlayan bizleriz.
Aslında bakıldığında gün geçtikçe gelişen bir toplum olmuyoruz eski günlerimize kılık değiştirerek dönüyoruz. Tüp kuyruklarının yerini patlıcan, patates kuyrukları aldı. Ağlanacak haldeyiz, çözümlerimiz günü kurtaracak biçimde… Belki bugün başlansa düzeltilmeye en az dört yılımız var toparlanmamız için. Ah benim bereketli topraklarım, üzerine taştan binalar yükseldi. Emek nedir bilmeden koşturup gidiyoruz şu hengamede… Lisede öğrendiğim coğrafya bilgilerime kayıyor düşüncelerim en” lerimiz vardı bizim… Şimdi hepsi ithal oldu… Unutmamamız gereken ve devamlı kendimize hatırlatmamız gerekenleri unutmayalım. Üreten bir toplum olmak tüm sorunlar karşısında kendi içimizde bütün sorunları halledebilmemizi sağlar. Bu kişisel hayatımızda da böyledir toplumsallaştığında da. Hizmet sektörünün çiçekli yollarından bahsedip oraya yönlenmektense, üreticinin bu ülke için öneminden bahsetmeliyiz. Üreten toplum, gelişmenin temel kısmıdır.
Unutulmaması gereken bir gerçek vardır ki o da;
"Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!..." Mustafa Kemal Atatürk

KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR!