Hiç sanmıyorum!
Bir kere sınava sadece çocuklarımız girmiyor ki; anne, baba, kardeş, anane, teyze maaile giriyoruz sınavlara.
LGS ve YKS fırtınasını atlattığımıza göre; “Başlasın en güzel yazım.” diyenler kaç kişidir sizce?
Fikrimi soracak olursanız; okuldaki eğitimle sınavların uzaktan yakından alakası yok.
Son iki haftanın özeti şu: Çocuklar da aileler de knockout! Ringde kazanan yok, alınan darbeler de cabası.
Düşünsenize maddi manevi bir emek var, zar zor kazandığı bölümden öyle böyle mezun olan ve sonunda atanamayan öğretmenler, iş bulamayan mühendisler vs. vs.
Liste uzun..
Türkiye’de kalifiye eleman açığı giderek artıyor. İlerde berber, marangoz, tamirci ustası, zanaatkar gibi sınıflarda işi bilen birini bulmak neredeyse imkansız hale gelecek gibi duruyor. Artık buzdolabımız bozulunca gardroba çeviririz napalım. Yeterki çocuklarımız kendini garantileyen, sabit maaşlı işlerinde rahat rahat çalışsınlar. Öyle ya! Çocuk müzisyen mi olmak istiyor yoksa astronot mu çok önemli değil. Düzenli bir işi olsun ilerde sever nasıl olsa.
Kendi olamamış, her gün işe istemeyerek giden, üretmeyen, icat edemeyen, ruhu ölmüş, sisteme entegre bireylerden oluşan bir toplum mudur hayalimiz?
Oysa ki bireyin yaratıcılığını ortaya koyabileceği bir hayat yaşaması, somut şeyler üretmesi, insanlara faydalı olması değil midir duygusal doyuma ulaştıran?
Üzgünüm, ezberci zihniyetten çıkamadık, muhakeme yeteneği olmayan bir nesil yarattık, çok üzgünüm! Sınavda karşılaştığı sorular çözdüklerine benzemiyorsa uğraşmaya bile gerek duymayan, sınavdan erken çıkan, istediği puanı alamayan çocuklarımıza lütfen kızmayalım. Onlar bizim eserimiz..