Ben yedek kulübesinde oturacağım

Abone Ol

‘…Aslında bir futbol maçı yapıyoruz. Devlet Bahçeli'ye diyoruz ki gel kaleye geç, Bahçeli diyor ki, ‘Yok geçmem'. Geride dörtlüde oyna ‘Yok oynamam' diyor. Orta sahaya gel top çevir diyoruz, ona da ‘olmaz' diyor. Peki, geç ileriye gol at diyoruz, ona da olmaz diyor. Bari hiç biri olmuyor çık tribüne oradan destek ver diyoruz, o da olmaz diyor. Ne olacak peki? ‘Ben yedek kulübesinde oturacağım' diyor. Neden? Millet öyle istiyormuş…'

Aslında siyaset üslubu böyle olmalı; kırıp dökmeden, incitmeden, nazikçe,

Yani nezaket ve zarafet dâhilinde…

Yani, Ziya Paşa'nın;

‘İlim meclisine girdim, kıldım talep,

İlim ta gerilerde kaldı, illa edep illa edep!' Dediği gibi…

Bu güzel açıklamanın sahibi kim?

Milletvekilimiz Sayın Ali Ercoşkun Beyefendi.

Bağlı olduğu kulübünü ya da şahsını sevsek de sevmesek de, beğensek de beğenmesek de, ofsaytta düşürme durumunu hissetsek de, böyle benzetmelerle anlatılmış kibar bir açıklamaya şapka çıkartıp, teşekkür etmek düşer.

Hakikaten, ülkemizde ki siyaset de futbol gibi…

Doğrusu yok!

Onun için ülkemizde en fazla konuşulan ve herkesin her şeyi bildiği iki şey var;

Biri siyaset, diğeri de FUTBOL.

İkisinde de ayak oyunu bol!

Benzerlikleri de var.

İkisinde de başkanlar, teknik direktörler, futbolcular, tribünlerde seyirciler var.

Yine ikisinde de bacak arası atma var, arkadan itme, çekme var, kendi arkadaşını ofsaytta düşürme var, sağa gösterip, sola atma var. Arkadaşının koşu yoluna topu atma var,

Dar alanda kısa paslaşmalar var,

Kötü ve fena hareketler, çirkin tezahüratlar var.

Ve kulüpler ile bu kulüplerden oluşan Milli takım var.

Böyle bir anlayışın hakim olduğu ortamda görüyoruz ki; Sayın Devlet Bahçeli'yi ikili üçlü sıkıştırma var.

Bizim anladığımız kadar ile Sayın Bahçeli ‘Ben yedek kulübesinde oturacağım.' demiyor ki;

Ne diyor?

Milli takımımız için değil kolumuzu, vücudumuzu ortaya koyarız,

Ama MİLLİ TAKIMI oluştururken hassas olunmalı, adı şikeye bulaşmış ya da takımı içten çökertecek futbolcular olmamalı. Diyor.

Biz bu konularda, daha önceki Milli takım seçmelerinde yüz kızartıcı ve toplumumuzun kabul etmeyeceği kasetleri çıkan futbolcularımızı bile kapının önüne koyacak kadar hassasız.

Onun için beraber oynayacaksak siz de hassas olmalısınız. diyor.

Malumunuz olduğu üzere, bize Milli Takım Teknik Direktörlüğü teklif edildi.

Eğer bizim kişisel hırslarımız birinci önceliğimiz olsa idi;

ÖNCE MİLLİ TAKIM, SONRA TEKNİK DİREKTÖR, EN SON FUTBOLCU ' ilkemizden taviz verip,

Sizinle bir araya gelebilmek için öne sürmüş olduğumuz şartlarımızdan olan ‘başkan tribünde otursun' kısmını da ‘şike yapanlar için gereği yapılsın' kısmını da teknik direktörlük koltuğuna oturduğumuzda halleder idik.

Ama biz önce nefsimiz demedik.

Ve bize teklifi getirenlere;

‘Bu Milli Takım da 78 milyonun sorumluluğu var, siz bize gelirken Milli Takıma zarar vermek isteyenler ile beraber olmamızı istiyorsunuz. Kusura bakmayın, biz nefsimizi mutlu etmek için Milli Takımımıza zarar vermek isteyenler ile bir araya gelmeyiz.' dedik.

Ve Milli Takım teknik direktörlüğünü reddettik.

Sonra Siz geldiniz ve ‘Devlet gel Milli takıma ortak olalım.' diyorsunuz.

Biz de diyoruz ki;

‘Tamam, olalım ama şartlarımız var.'

1-Takımızın adı yine Türk Milli takımı olsun. Formamızın üzerindeki ay yıldızı değiştirmeyelim. Futbolcularımız kulüplerinde oynarlarken istedikleri dili konuşsunlar ama Milli Maçlarda Türkçe konuşulsun, bir Milli Takımı Milli Takım yapan değerlerin hiç birinden taviz vermeyelim.

2- Çözüm çözüm diyerek Milli bütünlüğümüzü parçalayacak Milli Takımı çözme projesinden vazgeçelim.

3-Yarın bir gün sahaya çıktığımız da tribünlerde oturanlar bizleri kerhen desteklemesinler, sizi ve bizi bağırlarına bassınlar. Candan ve isteyerek ‘Türkiye Türkiye!' diye tezahürat yapsınlar. Onun için gelin haklarında şike söylentileri olanları temizlenmeleri için gerekli mercilere gönderelim. Diyor.

4- Ha birde takımı yönetme sorumluluğu, güvenilerek size verilmiş ise ve siz teknik direktör

Ve de ben yardımcınız olacaksam, lütfen başkan sahaya karışmasın, tribündeki yerinde otursun.

Biz de Sizinle beraber bu MİLLİ TAKIMI zaferden zafere koşturalım. Diyor.

Ne var şimdi bu şartlar da…

İslam anlayışına ve Türk töresine uygun değil mi?

İnadının değil, aklının peşinden giden,

Vatanını, milletini, bayrağını seven adalet ve hakkı savunan, imanlı ve de inançlı,

Ve de Milli takımı, kulüp sevdasından önde tutan bir sporsever, saha da böyle bir Milli Takımı görmek istemez mi?

Tribünde oturanlar ise; MİLLİ TAKIM'ın bu zor zamanında oynamak istediğimiz halde, bizleri yedek kulübesin de oturtmaya zorlayanları,

Topta benim, saha da benim, istediğimi seçerim istediğimi seçmem diyenleri de görmez mi? Diyor.

Kısacası;

Devlet Bey ‘Oynamam' demiyor; eğer MİLLİ TAKIM'ı beraberce oluşturacaksak, KULÜPÇÜLÜK düşüncesinden uzaklaşalım,

“Dün; ‘Devlet-i Ebed Müddet' uğruna, kardeş kardeşe düşmesin, ülke bölünmesin diyerek evlatlar feda edilirken,

Bugün ise; Bizim ‘Devleti- Ebed Müddet' için sunduğumuz iman ve ahlak sahibi her akli selim insanın kabul edebileceği 4 şartın hangileri fazla geldi ki?” diyor.

Muhteremler!

Katılanlar olur, katılmayanlar olur, ama bir MİLLİ TAKIM sevdalısı olarak,

‘Ben yedek kulübesinde oturacağım.' ifadesini,

Anası benim anama, babası benim babama benzeyen,

Aynı kıbleye durup, Aynı Allah'a ve aynı Peygambere iman eden, aynı kaynaktan beslenen ve şu anda tribünde olan ve de Milli Takımı candan destekleyecek kişiler olarak, böyle anladık, böyle yorumladık.

Yorumlarken de üzerimizden kulüp formasını çıkarttık.

Sizlerde, okur iken üzerinizden kulüp formasını çıkartınız ve lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz,

Ay yıldızlı o şerefli formayı giyip öyle okuyunuz.

Kulüp forması ile bu yazıyı okuyacak olursanız, nefsinizin esiri olur, ardından da bana okursunuz!

17.08.2015

Muharrem Demirel