Genel

ATATÜRK VE CUMHURİYETİN 101'NCİ YILI (29 EKİM 1923)-( 29 EKİM 1924)

Ahmet Şerafettin Yamaner'in Kaleminden, ATATÜRK VE CUMHURİYETİN 101NCİ YILI (29 EKİM 1923)-( 29 EKİM 1924)

Abone Ol

     29 Ekim 1923 Cumhuriyet Bayramı Türkiye'nin modernleşme sürecinde büyük bir dönüm noktasıdır.
       1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde ilan edilen Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir.
      Cumhuriyetin ilanı ile modern, laik ve demokratik bir devlete dönüşümün başlangıcı demokratik ve laik değerlerin temeli atılmıştır.
      Cumhuriyetin değerini anlamak için onun ne şartlarda, nelere rağmen ve ne pahasına bu günlere getirildiğini bilmek gerekir.
      Atatürk'ün Cumhuriyeti, yoksul, perişan, cahil, yılgın, moralsiz ve emperyalizmle kuşatılmış ve kışkırtılmış bir topluluktan, önce “birlik” sonra “ordu” ve sonra milleti yaratmıştır.
      22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan gemisinden oluşan müttefik donanması İstanbul Boğazına yerleşmişti.
      O gün Mustafa Kemal geri çağrıldığı İstanbul’daydı.
      Yanında bulunan Cevat Abbas Güner’e  “Geldikleri gibi giderler.” demiştir.
      Anadolu'nun nüfusu 9.229.000 bunun 5.750.000’i kadın geri kalanı yaşlı erkek, hastalıklı, sakat ve çocuk okuma yazma bilmeyen eğitimden yoksun Türk milleti,
    
      Ekonomik hayatımız işler acısı, kapitülasyonlar belimizi bükmüş Osmanlı'dan bize kalan sadece dört fabrika Hereke İpek dokuma, Feshane yün iplik, Bakırköy bez, Beykoz deri fabrikaları.
      İmzalanan Mondros mütarekesi gereği, emperyalistlerin isteği üzerine Donanma Haliç’e hapsedilmiş, köylü topraksız, sapan ve öksüzü yok, ülkede insanlıkla bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var.
       Mustafa Kemal,  Mondros mütarekesinin  imzalanmasından sonra Padişah Vahdetinle görüşmesinden sonra “O gün anladım ki padişahlar milletin kaderini değil, ancak belli şahısların huzurunu düşünürler.” “O gün Türkiye'yi ancak Cumhuriyetin kurtaracağına iman ettim.” diyerek bu iman ve inançla Samsun'a çıkıp Milli mücadeleyi başlatmıştır.
Atatürk’ü sevmek, onu tanımak ve anlamakla olur. 1919 yılında Amasya vaizi Abdurrahman Kamil Efendi “Bu Paşa başka Paşa bildiğimiz paşalardan değil memleketin kurtuluşu bundadır.” “Vatanımızı ve namusumuzu kurtarmak için herkes yardımcı olmalıdır.”
      “Çanakkale kahramanına yol açın, Size Hazreti Ömer gibi bir Başbuğu tanıtıyorum, Vatanın durumunu anlatacağım” diyerek vaazına başladı.
      Vaiz efendi 13 Haziran 1919 Cuma günü Amasyalılara Vatanın içinde bulunduğu durumu anlattı. Yanlarında Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi ve diğer vatandaşlar vardı. Otuzbin kişi izledi.
      Atatürk; Tarikatların, cemaatlerin, din istismarcılarının dini kendi kontrollerine alarak vatandaşı yönlendirmelerine mani olmak için 03 Mart 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu.
      Halkın, dini gerçekleri hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan anlaması için kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i ve sağlam hadis kaynaklarını Türkçeye tercüme ettirmiştir.
      Elmalı’lı  Hamdi Yazır’ın  Kur’an tefsiri tercümesi ve Buhari’nin hadis kaynağını  on binlerce takım bastırarak ülkemizin dört bir yanına ücretsiz olarak dağıttırmıştır.
      

       Türk ulusunun kurtarıcısı ve bugünkü yaşantımızın mimari Mustafa Kemal; Türkiye'nin Siyasal yapısının ilk adımını Saltanatın kaldırılmasını sağlamakla attı. (01 Kasım 1922)
      Mustafa Kemal; Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek görevini Türk gençliğine vermiştir.
      “Cumhuriyet;  ilmen, fikren ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister.”  “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir.”
      Cumhuriyet tarihini öğrendikten sonra, getirdiklerini değerlendirdikten sonra Türkiye'nin parçalanması için sahnelenen ve bugünde devam eden uluslararası ve iç bölücülere, Türkiye'nin çıkarlarına karşı girişilen planlara karşı ülkesini seven hiçbir Türk'ün seyirci, duyarsız kalacağı düşünülemez.
       Gazi Mustafa Kemal Atatürk gençliğine hitabesinde,
      “Ey Türk gençliği!
      Birinci Vazife Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.      
      Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
      Bu temel, senin en kıymetli hazinendir….”
      diyerek gençlere görev vermiştir.

      23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat isminin açıklanmadığını belirtip yeni devletin Başkentinin merkezi güvenli bir yer olan Ankara olması oy çokluğu ile kabul edildi.
      28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa (İnönü) ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı. “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyerek kararını açıkladı.
      29 Ekim 1923 saat 20.30'da “YAŞASIN CUMHURİYET” sesleri arasında Cumhuriyet ilan edildi. Yeni Türk devletinin adı “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” hemen arkasından da Türk ulusunun kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Meclis'te bulunan 158 milletvekilinin oyları  “OY BİRLİĞİ” ile Cumhurbaşkanı seçildi.
      “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.” diyerek imparatorluk yönetimine son verilmiş oldu.
      Vatan evlatlarının canları ve kanları pahasına kurulmuş, Cumhuriyet sistemi ile tüm vatandaşlara Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
         Bu güzel ülkeyi bizlere emanet edip ebediyete intikal eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşları olmak üzere tüm Şehit ve Gazilerimizi rahmetle anar, yaşayan Gazi ve Vatanseverlere sağlıklı uzun ömürler dilerim. 
      Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun 101nci yılı kutlu olsun. 
      28 Ekim 1924

                                                                    Ahmet Şerafettin Yamaner
                                                                    Em.P.Kd.Bnb.
                                                                    TESUD Bolu Şube Başkanı
                                                                    1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Gazisi