Allı güllüüüü yedi türlüüüü!

Abone Ol

Rahmetli Süleyman Alcı Amcamızı herhalde hatırlamazsınız, bizim mahalledendi Akpınar'dan…

Allı güllüüüü yedi türlüüüüü! diye bağırdı mı yedi mahalleden duyulurdu sesi.

Macun satardı; alı vardı, sarısı yeşili vardı.

Yemesi de güzeldi, renkleri de, tadı da…

İzzet Baysal Caddesi'ne dökülen asfaltın üzerine boya çalışmaları başladığında aklıma ilk önce o gelmişti.

Ve bir yazı hazırlamıştım.

Ama

Sanki tadında bir eksiklik vardı.

Bir sabah Facebook'u açtım, karşıma Mustafa Nuri Gürsoy hocamızın kendisine ayrı bir hava katan fötrlü fotoğrafı ile çıkıverdi karşıma.

Altında da;

‘Cadde'yi diyorum Yaren İzzet Baysal Caddesini kastediyorum.
Görmeyeli baya bi güzel olmuş boyu uzamış büyümüş sanki ruju muju fondoteni rimeli hülasa makyajı da şık olmuş hani.
Yürünür burada…'
yorumu…

Aha dedim aradığım tat buydu, yani makyaj…

***

Malumunuz iki sene önce İzzet Baysal Caddesi trafiğe kapatılmış ve hummalı bir çalışma başlamıştı.

Dediler ki; ‘İzzet Baysal Caddesi Şanzelize'nin benzeri olacak.'

Biz de kafa bulduk.

‘Olmaz!

Şanzelize gavur ismi, olacaksa Şaziye Teyze olsun.' dedik.

Çok emek ve zaman harcandı.

Ve yapıldı!

Ama gördük ki, attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmedi.

Eleştiriler karşısında Belediye ne dedi?

‘Düğüne gidiyorsunuz zurna beğenmiyorsunuz, hamama gidiyorsunuz kurna…'

***

Dediler ama onlarda bir baktılar ki; hayallerinde çekmiş oldukları resimle, ortaya çıkan resim aynı değil, yani onlar da beğenmediler yeniden yapmaya başladılar.

Bizim çok fazla memleket görmüşlüğümüz yok ama Cumhur Bandakçıoğlu kardeşimiz bizim gibi değil.

Dünyayı geziyor, gezerken de görüyor,

Yetmiyor, gördüklerini de bizlere aktarıyor, bizleri aydınlatıyor.

Eleştirilerini sıralamaya başladı.

İyi ki de başladı.

Çünkü Belediye bu sefer,' Biz sizin babanızız, biz ne dersek o olur' diye düşünmedi.

Ya?

‘Az gittik uz gittik. Dere tepe düz gittik. Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek; soğuk sular içerek, altı ayla bir güz gittik. Bir de dönüp ardımıza baktık ki, ne görelim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişiz!' Durumuna düşmemek için nabız yoklama yolunu seçti.

***

Bir baktık simsiyah asfalt döküyorlar, üstüne de şekil üstüne şekil veriyorlar.

Başlamasından iki gün sonra çalışmalar durmasın mı?

Vatandaşın ağzı torba değilsin ki büzesin, önce ‘Müteahhit kaçtı.' dediler.

Ardından da

‘Şekil mekil veriyorsunuz ama asfalt yaz mevsiminde sıcaklığı artırır, yanarız.' demeye.

Her neyse ardından hummalı çalışmalar yine başladı, önce asfalt sonra şekiller, ardından da üzerine allı güllü boya; fondöten, ruj, rimel, kalem, fırça, pudra…

Bizim simsiyah asfalt başladı Angelina Jolie gibi bir güzel olmaya.

***

Şu anda çalışmalar, MHP İl binasının önüne kadar geldi ve orada kesildi.

Bir yanda yeninin eskisi, bir yanda yeninin yenisi…

Bak, gör kararını ver.

Verelim ama donlu donsuz, güneşli, yağmurlu, çamurlu günlerini de bir görelim.

Hoca evelemeyi gevelemeyi bırak sen beğendin mi?

Eskisini görünce ve şu hali ile evet!

Ama keşke şekil verme ve makyaj kısmında işin başında bu işin erbabı olan hanım bir görevli olsaydı,

Niye ki?

Çünkü hanımlar daha inceci ve detaycı oluyorlar da ondan.

***

Ekipmanlar ile Avrupa standartlarındayız, eksiğimiz yok fazlamız var.

Ama ya işçilik?

İşte onu beğenmedim, her işimiz acele ve anlaşılmaz bir telaş.

Teraziyi beceremiyoruz, hala daha su birikintileri görüyoruz.

‘Hoca sen de hiçbir şey beğenmiyorsun.' Derseniz ben de derim ki;

Evinizin banyosunu, tuvaletini, ya da bahçenizin herhangi bir kısmını yaptırırken su birikirse biriksin diyor muyuz?

İşte onun içindir ki, çalışmaların başında bir de hanım olursa daha iyi olur diyoruz.

Ha bir de…

Bisiklet yolu tamam, ama ya görme engelliler yolu?

Belirtilmemiş ama mutlaka ana planın içinde o da var, ama keşke asfaltın üzerine değil de gömülerek yapılsaydı da onu da görebilseydik.

***

Sayın Mustafa Nuri Gürsoy, Sayın Cumhur Bandakçıoğlu gibi biz de eleştiri hakkımızı Rahmetlik Levent Kırca'nın ‘Olacak o kadar.' skecindeki

Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun

İşimiz muhabbet efkârı yok bunun.

Arada bir dilimiz sürçer ise af ola,

Susmasını da biliriz de kemiği yok, bunun.

Niyetimiz kimseyi kırmak değildir,

Şuradakini buraya koymak değildir.

Arada bir zülfü yâre dokunduk.

Tam yerine rast geldi manzara koyduk. Tadında kullandık.

Yani dememiz o ki İzzet Baysal Caddesi konusunda' Bizim ne padişah gibi fermanımız var, ne de Lokman hekim gibi dermanımız. Yalnızca aktan karadan alana, sazdan sözden anlayana bir mesajımız var, o kadar.'

05.11.2016

Muharrem Demirel