Çanakkale'nin Bayramiç ilçesindeki Mustafa Kemal İlkokulunda okuyan 10 yaşındaki bir öğrenci okulun dizüstü bilgisayarını gizlice almış evine götürmüş.
İlgililer okulun güvenlik kameralarına bakmışlar ve bu öğrenciyi tespit etmişler.
Sonra okul müdürü ne yapmış?
Gaflete mi düşmüş, basireti mi bağlanmış, çok mu sinirlenmiş bilmem…
Ama
Nedeni her ne olursa olsun büyük bir yanlış yapmış.
Bilgisayarı evine götüren bu öğrenciyi tören alanına çıkartmış, hırsız olarak teşhir etmiş ve ‘Bu arkadaşınızı cezalandırın, konuşmayın.' demiş.
***
Cezalandırılan daha 10 yaşında…
Neyin ne olduğunu bilmeyen,
Doğruyu yanlışı ayırt edemeyen bir çocuk.
Keşke Müdür, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Eğitimde feda edilecek tek bir fert dahi yoktur' sözünü hatırlasaydı.
Ve o öğrenciyi dinleseydi, niçin yaptığını öğrenseydi, belki de ibretlik bir gerçek çıkardı karşısına.
***
Okullarda bu ve buna benzer olayları pek çok öğretmen, pek çok idareci yaşamıştır.
Bende yaşadım…
Sahibini bulamadıkları paraları bana getirirdi öğrencilerimiz, o paraları çekmeceme koyar, yine öğrenciler için harcardım.
Son zamanlarda çekmeceye koyduğum bu paralar eksilmeye başladı ve sürekli bir hal aldı.
Ve bu durum 2-3 ay devam etti.
Kilitleseydin! diyebilirsiniz.
Benim anlayışıma ters!
Çünkü insan yetiştiren kurumlarda hele hele ilk ve orta öğretim kurumlarında iyi öğrenci yetiştirmenin yolu, kilitten yasaktan değil, neyin ne olduğu öğretmekten eğitmekten geçer.
Her neyse…
Bir gün odamda oturuyorum, penceremden bir kafa uzandı içeriye ve beni görünce kendisini geri çekti.
‘Acaba bu olabilir mi ki?' dedim.
Oymuş…
***
Öğrencimizin hem Türkçe, hem de sınıf öğretmeni olan Sema Hanımı çağırdım odama; durumu anlattım.
Şaşırdı, çünkü paraları alan çok başarılı bir öğrenci idi.
Sonra öğrencimizi çağırdık.
Sorduk; ama incitmeden, aşağılamadan…
İnkâr etmedi, dedi ki; Öğretmenim benim babam kamyon şoförü, işleri de iyiydi. Okula gelirken her gün cebime harçlık koyardı, kantine gider canım ne isterse alırdım. Ama son zamanlar da işleri bozuldu, kamyona haciz geldi. Evimizden de çıktık dedemlerin evine yerleştik, her gün cebime harçlık koyan babam harçlık veremez hale geldi.
Ağladı anlattı, anlattı ağladı, biz hep dinledik.
Sema öğretmen ağlıyordu.
Ya ben?
Ben de ondan farklı değildim.
Sonra biz anlattık, öğrencimiz dinledi!
‘Hayat zaman zaman zorlukları beraberinde getirir, her zorlukta bu yollara başvurulmaz.' dedik, pek çok şey söyledik, örnekler verdik.
‘Özür dilerim, yanlış yaptım.' dedi.
Bizde;
‘Bu durum aramızda kalsın, kimse duymasın.' dedik ve aramızda da kaldı.
***
Bu hatırayı o dönemde çalıştığımız öğretmen arkadaşlarımızda biliyor, ama o öğrenciyi Sema Hanım ve benden başka hiç kimse bilmiyor.
Ailesine yaptırmış olduğumuz yardımı ve ailenin aldığı bu yardımdan çocuğuna her gün ayırdığı harçlığın kaynağını da…
Ya öğrencimiz?
O şimdi gayet başarılı bir öğretmen.
Hem de öğrencilerinin yaptıkları hatalarda çözümü onların hafızalarında onulmaz yaralar açarak çözen değil, yapılan hataları eğiterek kapatan kıymetli bir öğretmen…
***
Yazımızı tamamlarken, belki katkı olur diyerek öğretmenlerimize ve idarecilerimize bir mesaj verelim.
‘ Öğrenci hakkında vereceğiniz kararlarda bulunmuş olduğunuz yaştaki bir öğretmenin aklı ve tecrübesi ile değil, elinizdeki öğrencinin yaşına ve aklına inerek karar verin. Onlar biz ve bizim yaşımızdakiler gibi düşünemezler, çünkü daha yaşamadılar. Ama biz onların yaşına inebiliriz, çünkü yaşadık.
28.09.2017
Muharrem Demirel