Otobüsün hareket saatine beş dakika kaldı. Bir sigara içimlik bir zamanım var. Etrafıma bakıyorum farkında olmaksızın. İnsanlar, sevdikleriyle veda ediyorlar. Az ötemde bir çift, kumrular gibi sarmaşmışlar. Kızın gözleri ıslak. Erkek, kızı teselli etmek için sıkıca sarılıyor, parmağıyla gözyaşlarını siliyor. Veda törenlerini hiç sevmedim, sevemedim. Veda edecek kimsem olmadığı için belki de.

Aceleyle sigaramı ateşliyorum. Dumanlar kıvrılarak havaya karışıyor. Her nefeste, nikotini ciğerlerime çekiyorum. İzmariti yere atıyorum. Yanlış olduğunu bile bile bunu yapıyorum. Tıpkı, yaptığım diğer hatalar gibi. Gözüm otobüste bir yandan da; bu kez cesaretimi kırmamalıyım. Onun bana ihtiyacı var. Onunla yüzleşmeye, ona düşüncelerimi, öfkemi haykırmaya benim de ihtiyacım var. Uzun yıllardan sonra ilk kez ve belki de son kez.

Muavin anonsunu yapıyor. Biniyorum. Arkama bakmıyorum. Çünkü beni uğurlayacak kimse yok. Biletime bakıyorum tekrar. On dokuz numaralı koltuk. Cam kenarı aldım özellikle. Oturuyorum. Otobüs az sonra hareket edecek. Bir an pişmanlık duyuyorum. Yerimden kalkmak istiyorum. Fakat kalkamıyorum. Uzun bir yol beni bekliyor.

Otobüs, kızgın bir boğanın öfkesini çağrıştıran seslerle hareket ediyor. Uzun yıllar oldu oraya gitmeyeli. Yollar da benim gibi değişmiş midir acaba? Şimdiden meraktayım. Bilet kontrolü yapıyor muavin. Artık, her şey gibi onlar da değişime uğradılar. Lacivert takım giymiş bayan muavin çok kibar. Gülümsüyor. Gülümseme daha da güzelleştiriyor onu. Bakışlarımı camdan dışarıya çeviriyorum. Yanımdaki adam oldukça şişman.Koltuğa eğreti sığışıyorum.

“ İyi yolculuklar”

“ Size de”

Diyor ve kesiyorum konuşmasını. Onun benimle sohbet etmek istediğini sezinliyorum. Fena da olmazdı aslında. Çok geç artık. Uyumak istiyorum. Gözlerim ağırlaşıyor. Uyumamalıyım. Her geçtiğim yerin, zamana karşı değişimini görmek istiyorum. Hayal meyal seçiyorum karanlığın arasında uzaklaşan ağaçları, evleri ve tarlaları. Söz dinlemiyorlar göz kapaklarım. Ölüm ve uyku… Ne kadar da benzeşiyorlar birbirlerine.

&&&

“ Hep sen şımartıyorsun bu çocuğu Aliye! Bir gün laf söz dinlemeyecek. Bak! Uyarıyorum seni. Yüzleme bu oğlanı. Benim otoritemi sarsıyorsun. Bu evde benim sözüm geçer ! İkinizi de aldıracaksınız ayağımın altına. Baş belaları! “

“ Kemal Bey, Deniz’ e laf söylemek için, onu hırpalamak için fırsat kolluyorsun. Ne yapıyor oğlan sana. O senin oğlun. Birazcık ona yakın olmaya çalışsan. Onu dinlesen, onunla konuşmaya çalışsan. Çok farklı olacak her şey’

“ Ne konuşması be kadın. Konuşayım da tepeme mi çıkarayım hergeleyi. Bizimle konuşan mı oldu? Ben onun gibi şanslı değildim Aliye Hanım. Babamın karşısında konuşamazdım bile. Allah çene vermiş bizimkilere. Vır vır konuşuyorlar karşımda. Onlara kötü örnek oluyorsun. Kızını da oğlunu da savunma bana.”

“ Bizim zamanımızla şimdiki zaman bir değil. Çocukları evden uzaklaştıracaksın. Sonra da üzüleceksin. İş işten geçecek.”

“ Karışma be kadın işime! Çok konuşma, hadi git bulaşığını yıka! Git başımdan”

Sislerin arasındayım ve korkuyorum. Annemin ve babamın sesleri tekrar tekrar çınlıyor kulaklarımda. Kulaklarımı kapatıyorum. Sesler giderek artıyor. Çıldıracak gibiyim. Terliyorum. Nefes alamıyorum. Arkama bakıyorum. Tekrar koşuyorum. Neden kaçtığımı bilmiyorum. Babam beliriyor sisler arasında, annem yanında. Her zaman olduğu gibi yine ağlıyor. Gözlerinde hüzünlü bakışlar var yine. Bir anda koşmaya başlıyor bana doğru. Hem koşuyor, hem bağırıyor.

“ Kaç oğlum kaç ! Kurtar kendini. Kır zincirlerini. Bakma sakın arkana” Diyor. Bir an duraklıyorum. Geriye dönmek istiyorum. Ayaklarımı kaldıramıyorum. Sanki zincirle bağlanmış bir köpek gibi kıvranıyorum olduğum yerde. Annem kayboluyor. Sanki hiç yaşamamış, var olmamış gibi. Babam, baş parmağıyla beni tehdit ediyor ve o da kayboluyor. Zincirlerim aniden çözülüyor. Kuş gibi hafifim. Özgürüm. Arkama bakıyorum tekrar, kimse yok. Korkmuyorum artık. Ardımda bıraktığım Annem dışında hiçbir şeye üzülmüyorum. Annem bir anda ortaya çıkıyor. Ağlıyor. Yüreğim sızlıyor. Hızlanıyorum. Arkama bakmıyorum. Bir kez bakarsam, cesaretimi yitireceğim. Terliyorum.

&&&&

Koltuğumda sıçrayarak uyanıyorum. Zaman ve yer konusunda hiçbir fikrim yok. Yanımdaki adam, şaşırmış bakıyor. Utanıyorum. Başımı cama yaslıyorum. Keşke rahatça uyuyabilsem.

Kasaba az sonra görünecek yamacın ardından. Güneş, nazlı nazlı yükseliyor. Havaya karışan çiğ kokusunu alıyorum. Sarhoş edici bir koku. Keşke sarhoş olsaydım. Daha kolay atlatırdım. Yıllar sonra o eve girmek çok zor.

Otobüs yanaşıyor terminale.Terminal denirse tabii. Hiç değişiklik yok sanki. Hemen iniyorum otobüsten. Geri mi dönsem acaba diye geçiyor içimden. Yok olmaz yüzleşmeliyim onunla. Belki son görüşüm olacak.

İnsanlar yüzüme bakıyorlar. Dudaklarım kıpır kıpır. Deli divane olduğumu düşünecekler. Düşünsünler.

Sokakları adımlıyorum. Az kaldı bizim sokağa. Ne çok anım gizli bu sokakta. Üzüntülerim, sevinçlerim. Hatta son kez kaçışım bile.

Zili çalıyorum. Çalmak için epey bir cesaret topladım sayılır. Bahçedeki çiçekler bile değişmiş. Annem, lâleleri çok severdi. Topraktan kazınmışlar adeta. Yerlerine güller dikilmiş. Nefretle bakıyorum onlara. Bahçe suskun, mahzun. Tıpkı benim gibi.

Kapı açılıyor. O kadın… Bakışıyoruz. Bakışlarımız nefretimizi haykırıyor. Konuşmuyor. Kenara çekiliyor, içeri giriyorum. Ev aynı, eşyalar değişmiş. Havayı çekiyorum içime, Annemin kokusunu almak istiyorum.. Havası da yabancı, her şey yabancı.

“ Nerede O”

“Oda da. İlerideki odada...”

Diyor Babamın karısı. Bir görevi yerine getiren memur edasıyla ilerliyorum koridorda. Bacaklarım titriyor. Yıllar sonra ilk kez karşılaşacağım onunla. İçeriye giriyorum. Yatağın içinde küçük bir çocuğun bedenine saklanmış gibi yatıyor. Beni gördü. Gözlerinde bir sevinç ışıltısı parlıyor sanki. Tekrar sönüyor. İlk kez onun için üzülüyorum. Üzülmekten çok acıyorum. Bana, anneme, kardeşime kükreyen adam yok şimdi. Yanına yaklaşıyorum. İçimdeki öfke, yavaş yavaş soğuyor, ılıklaşıyor. Elini tutuyorum. Sıkıyor elimi sıkıca...

Babamın karısı bize bakıyor. Yüzündeki ifade yine aynı. Acımasız, sırtlan gülüşü var. Ağlıyor babam. Belki de hayatında ilk kez gözyaşı döküyor.Sarılıyorum. Ağlıyorum. Yüzleşiyorum sanki kendimle, babamla.

Doğruluyorum. Babama bakıyorum. Yüzünde mutlu bir gülümsemeyle tavana bakıyor. Sessiz, soluksuz…