SEÇİLMİŞLER VE ATANMIŞLAR ÜZERİNE!
Seçmek... Demokratik haklarını insanın kullanması, kendi kendini yönetecek idarecileri seçmesi. Ve atanmak bir şehre… Bir yöre halklarına atanmak... Halka hizmet, Hakk'a hizmettir sloganıyla, bir dönem daha seçilmek.
Sporda, bir takımınız var ve bu takımınız düne kadar dillerde destandı. Şimdi ayağa düştü, kaldırılmayı beklemekte. Belki de, tekrar Necip Başkan beklenmekte. Teknik direktör ve Yönetim başarısız. istifasını onurlu şekilde, geç bile kalan teknik direktörümüz verdi. Peki Yönetim? Nerede, sormazlar mı?
Üniversite ile başlayan bir rektörlük seçimi. Hiç bir siyasi partiyi arkana almadan... Görüntü ve havalara girmeden, arkamda şu-bu var demeden, yalın. Adam gibi adam, insan olarak. Risk alarak, şehri bütünleştirerek, basın ve Bolu halkı da kim oluyormuş demeden. Sorarım sizlere, Üniversitemiz acaba sadece öğrencileri için mi vardır yoksa? Şişli Büyükdere Caddesinden giderken bir tabela gözüme çarptı. Fatih Üniversitesi sürekli eğitim. Yani bizde suyam denilen, susuz dereden su getirmek gibi bir şey. Halkı bilinçlendirmek adına, onlara eğitim ve sertifika vermek adına uyuyanlar, acaba geceleri yatarken rahat uyuyabiliyorlar mıdır, acaba? 20 yıl; dile kolay kökleşmiş, salınım vermiş, meyve vermiş bir ağaç... Gölgesinden bile yararlanamayan Bolu yerel halkı. Sonrada ben adayım diyerek çıkanların, sunumları, yasal hak dahi olsa bir döner sermayeden alınan vebali de çok olan bir kaynak. Tıkır tıkır işleyen, 25 bine yakın bir maaş toplamda. Sonra bir yerel seçim atmosferi... Geçim derdine düşen halkımız, cadde de, geziyorlar, nefesleriyle hissedebiliyoruz. Hep sorun, sorun! Emekli yada normal maaşı yetmeyen, herkesin derdi olan hayatta, sağlıkla, yoklukla, damat-gelinle, çaresizliklerle dolu bir yaşamın, gerçekleriyle yüzleşmekte zorlanan insanımız. Belediyecilik. Yapılan işler doğru. Buna kimsenin bir diyeceği yok. Sorun sadece üsluptaydı. Yani tarz veya insanın kimyasıyla. Bu yönde de olmasaydı belki de, çoğu işler yapılamazdı da! Bu bir hizmet yarışıdır. Sanki hepimiz 4+4' lüküz ya...
Ustalık dönemiyse bu dönem; insana daha yakın ve candan olunmalıdır. Tecrübesizse eğer diğerleri için, onlarında güzel hizmet-projeleriyle destek olmalarında yarar vardır. Zira başka Bolu yok. Veya mevcut seçimdeyse yarış, bu yarışı, ustaca sürdürebilmek gerekir. Kırıcı olmadan, dökmeden. İdeallerimiz Bolumuz için. Bolu halkı itaatkardır. Resmi üniformalı zabıta-asker-polis sesini çıkartmaz. Nemelazımcıdır belki ama bu tür söylemler, onu rencide etmez, bilakis rahatının bozulmasını istemez. Müşküllük buradan. Aile içi şiddet, kadına dayak, şiddet görülebilir. Ancak tüm olumsuzlukların içersinde, cinsel taciz ve istismar bu olmamalıydı. Veriler ilin bu konuda ortalamaların üzerinde seyrettiği yönünde. asliye ceza mahkemelerindeki asılı tahtaları, gidin merak edip inceleyin. Meğer nelerle uğraşı veriliyormuş... Bolu; Huzurlu bir şehri huzursuz ortama çekmeye çalışanları ayıklamalıdır. İş yapanlarla-yapmayanların ayırt edilebilmesi lazım tüm iş kollarında. Dilenen-dilencilerden geçilmeyen bir şehir asla olmamalıdır. Çamlarla donatılmalıdır bu şehir. Japonları Dünya gülümser atmosferiyle yadırgar, bizlerde soğuk iklimin soğuk insanları olmaktan çıkmalıyız. İlde yaşayan, rantiye ve faizle beslenen omurgalarında, artık yaşadığı şehre bir vefa borcu olduğunu bilmesi lazım. En azından bir insan çalıştırsalar bile yeter. Nasiplendirilmeli insanlarımız. Rızkı veren Allah'sa, kulda vesile olur. Ne dersiniz haksız mıyız düşüncelerimizden!