İzzet Baysalın anıları, tanıyamadığımız yönleriyle...‏
Bana bu yazıyı neden yazıyorsun diyenler oldu, telefonla arayanlar oldu. Bir idol ve tarihe tanıklık etmiş insanlar hayattayken neden? Bir nedeni var. Bunu daha iyi anlayacaksınız… Mektublarını zaman zaman titrek elleriyle yazan, yalnız...!! Emsal arkadaşları rahmetlik olmuş, her ne kadar kızı Esin hep yanı başında olsa bile alabildiğine yalnız...!!! Az konuşan, az gülen, her zaman işle dolu olan, kimseyi küçümsemeyen, tanıdığı herkes, onun için iyi insan, 34-35 yaşlarında Ankara'da 13 daireli 1 apartman ve elinde bir çok inşaat, taahhüt işleri olan bir yüksek mimar, yanlış yapmak istemeyen, köpeğinin mezarı başında bile ağlayan, köpeklerini de kimseye bırakmayan, kanaatkar bir şahsiyet, hayır demeyen, 67 kg da 1.70 boy. İlaçlarına ve kilosuna muntazam dikkat eden; Bir kusurum olacak ki Allah bana maddi her şeyi vermiş, manevi yönden mahrumum. Bunu vermedi. Beni böyle cezalandırıyor” duygusuna hakim, yazarak ferahlamak isteyen, günde 3-5 defa ağlayan, küçüklerle meşgul olan, günde 5-6 saatini bahçede geçiren, kendini bahçede unutup ferahlayan, çok acılara göğüs germiş, isabetli kararlar verebilen bir baba... İzzet Baba…!!!
Üniversite kurmak istiyor. 3 fakülte ile yola çıkılacak. Tıp, fen ve edebiyat fakültesi. Her sene 1 fakülte… Sonra10'a çıkacak olan muhteşem üniversite hayali. Alt yapı, su, elektrik ve kanalizasyon. Bunlar bilindiği gibi hiç bir zaman kişilerin uğraşı alanı polmaz. Alt yapı sizin, bina içi-dışı bizim. Ama bir türlü olmuyor beklenen... 2.hayali Büyükdere'ye yakın bir huzur evi. Tarabya'da 1 talebe yurdu… İstinye'de ormanın arkasında sakin bir yerde… Evrak imar müdürü huzurevi ormanların arasında olmalıymış gibi gerekçeler göstererek zorluk çıkartıyor merhum Baysal'a… O da ya diyor hayırsever Semiha Şakir Kadıköy ve Suadiye'de cadde üzerinde yapmış nasıl bir idarecilik bu diye sitem ediyor. Almanımız Hans Jurgen Hayne ile Yumrukaya taraflarını gezerken, ya Hans ben bu alana üniversite inşa etmek istiyorum diyor… Ya amca sen delirdin mi diye yanıt alıyor... Delilik mi, akıllılık mı bilinmez ama hepsini tek tek tüm olumsuzluklara rağmen hayata geçiriyor… Kusurlarımızı göre göre; birbirimizi sevmesek bile, hürmet anlayışı göstermemiz gerektiğine inanıyor… Bütün hayatı boyunca insanları sevmeye adamış bir insan olmuş Sayın Baysal. Kiracılarından çekmiş… Karaköy'de depolarını 680 m2. Dava açıyor. Temennisi adil bir hakime rastlama isteği.. Haksızlığa hep üzülen, üniversiteye bir mimar lazım… İşlerini takip edecek… Ruhi Kaygusuz, Uğur Tunçok'u öneriyor… Uğura diyor kaç lira istersin... Rakam beklenenin üzerinde aslında... Ama hayır demeyen İzzet Baysal tamam diyor... Sonraki senelerse aldığı rakamı hep düşürüyor... Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilmeyen bir koca çınar... Alabildiğine yalnız ve mutsuz... Türk Eğitim Vakfı'na 80 milyonla başlanan, ayrı ayrı vasiyetler... Bunun değişmesini Ahmet Baysal değiştirmiş olsa dahi... İşin içinde başka bir sebep var ki o da bende, yazarınızda saklı kalacak ve sadece sadece Ahmet Baysal ile Esin Avunduk hanımla paylaşılacaktır...
Bu vakıf onun her şeyi. Tüm olumsuzlukları bu vakfa sahip çıkılarak, tarihi misyonu yerine getirmesi gereken bir Bolu halkı… Duyarsız kalmaması gereken... Ahmet diyor benim içinde düştüğüm boşluğun farkında... Allah razı olsun Sayın Ahmet Baysal'dan... Bu vakfın emsali yok arkadaşlar. Bedeli ağır ve sorumluluklarının farkında olmayan insanların asla ve asla olmaması gerekiyor... Siyaset asla bulaşmamalı... İsimleri ön plana çıkan insanlara da, hep dikkat edilmeli... Bu vakıf sizin... Atasözlerine meraklı. Esin hanım annesi öldüğünde 3.5 yaşında... Acılar hep acılar... 2 atasözü onun rehberi. İyi dost… 2 arkadaşın bi