“Oğlum kalk babanı bekletme…”diyerek uyandırırdı annem.
Sonra
“İki salla bir bağla. Üç salla bir eğil unutma…”
Elinden tutup, Akpınar mahallesindeki Keçeci Camiine giderken böyle tarif ederdi babam bayram namazını.
Ve böyle başlardı bayramlar,
Sabahın ışıklarını sabırsızlıkla beklediğimiz ve bir türlü geçmek bilmeyen çocuksu heyecanlar,
Ve de dört gözle beklediğimiz o mutlu sabahlar…
Ve sonra…
Hayatın acımasız gerçekleri ile yüzleştiğimiz anlar,
Büyüyüp de kayıplarla yaşamaya alışmak zorunda kaldığımız, sevdiklerimizden birinin ikisinin olmadığı, garip bayramlar…
Sevdiklerinle beraber olamamanın beraberinde getirdiği o tarifsiz yanma…
Ve ardından hüzünlerin yaşandığı, anlatılamadığı acayip bir dalgalanma.
Bir başka;
Mutluluk gözyaşı damlaları ile ıslanmış o yüze, öpüp başa koyarken o mutluluk ıslanmışlığını ellerin özlemesi…
Bir başka;
Elinin tersi ile çaktırmadan gözyaşlarının silinmesi…
Bir başka;
Sevdiklerinle beraber bayram geçirmek, kucaklaşmak, yakınlaşmak,
Bir başka;
Mutluluk gözyaşları ile ıslanmak.
Yıllar geçse de alışamıyor insan bu gidişe,
Boşuna dememişler,”Anne; üzerinde gezindiğin bağ, Baba; yaslandığın dağ.”diye
8 yıl olmuş babam apansız bizleri bırakıp gideli…
Evin direğinin biri göçeli.
Evlere şenliklerle gelen bayram bizim Akpınar da ki evimize gelmiyor,
Eller öpecek eli, mutluluktan gözyaşı ile ıslanmış O yüzü arıyor.
Ya